VALİ ÖKSÜZ BURDUR’A DEĞER KATAN ŞAHSİYETLER SEMPOZYUMU AÇILIŞ TÖRENİNE KATILDI
MAKÜ Lavanta Tepesi Otelde düzenlenen program saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından Türk Müziği Devlet Konservatuvarı öğrencileri tarafından kabak kemane ile sipsi eşliğinde müzik dinletisi ile başladı.
Protokol konuşmaları ile devam eden programda, Vali Öksüz, Belediye Başkanı Ali Orkun Ercengiz, MAKÜ Rektörü Prof. Dr. Hüseyin Dalgar, Azerbaycan Dil Komisyonu’ndan Prof. Dr. Sevinç Aliyeva ve Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkanı Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ömer Tekşen tarafından konuşma yapıldı.
Vali Öksüz, daha sonra protokol ile birlikte Burdur’a Değer Katan Şahsiyetler Sempozyumu kapsamında düzenlenen, Burdur’un tarihi dokusunu geçmişten günümüze aktaran, tarih ve sanatın buluştuğu "Burdur'un Renkleri" Sergisi'nin açılışını yaptı. Açılış sonrası sergiyi gezen Vali Öksüz, eser sahiplerinden eserler ve ürünleri hakkında bilgi aldı.
İlim irfan sahibi, sanatçı, siyasetçi olarak Burdur’da yetişmiş kişileri ve katkılarını ortaya çıkarmayı amaçlayan “Burdur’a Değer Katan Şahsiyetler” temalı sempozyumun açılış töreninde konuşan Vali Öksüz, “Bugün burada, Burdur'un zengin tarihine ve kültürel mirasına değer katan şahsiyetleri anmak, onurlandırmak ve daha yakından tanımak için bir araya geldik. Burdur, eşsiz doğası, tarihi yapıları ve değerli insanlarıyla adından söz ettiren bir şehirdir. Bu sempozyum, şehrimizin bu değerli varlıklarını keşfetmek ve onlara olan saygımızı ifade etmek için bir fırsat olduğunu belirtirken, hepinizi en kalbi duygularımla, saygı ve muhabbetle selamlıyorum.
Yüce yaratıcı İsra Suresi 70. Ayette “Andolsun ki biz, insanoğlunu şan ve şeref sahibi kıldık” buyurur. Yaratıldığı gibi yaşamayı başarabilen insanlar etraflarında bir çekim halesi oluşturur ve bu halenin tesiri bin yıllar ötesine dahi ulaşabilir.
Derler ya dünya masumların yüzü suyu hürmetine döner diye tıpkı öylece yaşadığı şehri şereflendirmiş, üzerinde nefes aldığı toprak parçasının aurasını değiştirmiş şahsiyetler vardır. Onların sözlerinin tesiri çağlar aşarak gönüllere ulaşır. İnsana ilk yaratılışındaki saffeti hatırlatır.
Mevlanasız bir Konya’nın yahut Harakanî’den mahrum bir Kars’ın tahayyülü bile güçtür. Bu abide şahsiyetler o denli sevilirler ki tıpkı Yunus gibi ayaklarının değdiği her yerde adına anıt mezarlar yapılarak “o” bizimdir denir. Yahut Koca-eli, Korkut-eli gibi doğrudan ömür sürdüğü topraklara adları miras kalır.
Tıpkı cesaret gibi ilim de saridir. Tarihi seyir içerisinde ilim ve sanatta yetkin kişilerin üç aşağı beş yukarı aynı dönemde ve aynı kültür ortamlarında yaşadıkları görülür. Rus edebiyatının zirve isimleri olan Tolstoy, Dostoyevski, Çehov, Turgenyev ve Puşkin aynı dönemin yazarlarıdır. Michelangelo, Rafael ve Leonardo Da Vinci aynı çağın sanatçılarıdır ve aralarında ciddi rekabet vardır.
Daha bizden bir örnek vermek gerekirse klasik edebiyatımızın zirvesi kabul edilen Bâkî, Fuzûlî, Zâtî, Hayâlî ve Taşlıcalı Yahya Kanuni Sultan Süleyman döneminde yaşamışlardır. İlmin ve irfanın neşet ettiği devirlerde kıymetli şahsiyetlerin yaşadıkları şehirleri birer kültür merkezi haline getirdikleri anlaşılmaktadır.
Burdur da; siyasette, ilimde ve sanatta abide şahsiyetlerin yurdudur. Osmanlı İmparatorluğunda sadrazamlık vazifesinde bulunan Derviş Mehmet Paşa, 1. Gazi Mecliste Burdur milletvekili olmasının ötesinde şehrimizle gönül bağı bulunmasıyla iftihar ettiğimiz İstiklal Şairi Mehmet Akif Ersoy, genç Türkiye Cumhuriyetinin Bakanlarından olan Mustafa Şeref Özkan,1950’li ve 1960’lı yıllarda Bakanlık ve Başbakan Yardımcılığı görevlerini yürüten Fethi Çelikbaş, 1980'li yılların en önemli ideologlarından olan Prof. Dr. İbrahim Kafesoğlu, ülkemizin en büyük din alimlerinden biri olan, babasının ilim tahsili için gittiği Elmalı’ya yerleşmesi sebebiyle Elmalılı namıyla şöhret bulan ve fakat kökeni Çavdır İlçemizin Yazır köyüne dayanan Elmalılı Hamdi Yazır, canlı tasvirleri ve sürükleyici diliyle edebiyatımızda müstesna bir yere sahip Fakir Baykurt, kendi soyadını kullanmak yerine “Burdurlu” olarak anılmayı tercih eden ve velut bir yazar olarak öne çıkan İbrahim Zeki Burdurlu, tasavvuf musikisinin üstatlarından AHMET HATİPOĞLU,
Ünü sınırlarımızı aşan “Erik Dalı” türküsüyle birlikte: “Teke Zortlatması, Kezban Yenge, Kuyu Dibi Daşlı Olur, Dirmilin Bülbülü, Gökte Yıldız Ellidir, Dirmildedir Evimiz” gibi onlarca türkünün babası olan Kadir Türen, yine saz ve söz üstatlarımız arasında sayabileceğimiz Hamit Çine ve Salih Urhan ilk anda akla gelen hemşehrilerimizdir. Olgunluk tevazuunun kardeşi olsa da bu kıymetlerimizin unutulmaması, toplumsal bellekte yaşatılmaları elzemdir. Zira onlar, ferdi şahsiyetlerinin ötesinde değerlerin temsilcisi sıfatına erişmişler ve yeni nesillere örnek teşkil etme misyonu yüklenmişlerdir.
Burdur'un zengin tarih ve kültür birikimi bu topraklarda pek çok değerli şahsiyetler çıkarmıştır. Elbette bunların hepsini bir sempozyuma sığdırmak mümkün değil. Bizim de dile getirmediğimiz nice şahsiyetler var.
Ama Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitemiz bu anlamda gerçekleştirdiği sempozyumla bir adım başlattı. Valilik olarak bizde bu sempozyumu önemsiyor ve destek veriyoruz.
Türk-İslâm kültür unsurları ile bezeli şehrimiz Cumhuriyet öncesi ve sonrasında etkin bir ilim ve kültür hayatına sahip olmuştur. Umuyor ve inanıyorum ki Üniversitemiz koordinesinde gerçekleştirilen Burdur’a Değer Katan Şahsiyetler Sempozyumu sayesinde şehrimizin gizli hazineleri açığa çıkarılacak, ilim adamlarının, hattatların, şairlerin ve sanatçıların şehri olan Burdur’umuzun değerlerinin, bilinirliği artacaktır.
Bu işlevsel çalışmada emeği geçen tüm paydaşlara gönülden teşekkür ediyorum. Araştırmalarınızın ve sunumlarınızın özellikle genç dimağlarımızın farkındalığını arttırması temennisiyle hepinize sağlık ve esenlikle dolu bir sempozyum diliyorum” dedi.