17/25 Aralık’ı ülke olarak unutmaya yüz tutsakta, 15 Temmuz’dan önce ülkeyi ele geçirmek isteyen FETÖ operasyonlarının ilki olarak bilinmesi gerek. Demokrasi söylemleri ile ülkeyi ele geçirmek isteyen ABD güdümlü FETÖ sözde bürokratların ve bakanların rüşvet alması MİT müsteşarı Sayın Hakan Fidan’ın tutuklanması ve Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’ın başbakanlıktan indirilmesi olarak karşımıza çıkmakta. Bunun da zeminini hazırlayan şimdilerde yeni oluşan partilerde görev alan zamanının bakanları ve siyasetçileri. FETÖ’nün kadrolaştığı yargı ve polis kanalı ile devleti ele geçirmek için, darbe girişimini dünya devletlerine karşı sözde halkın çıkarlarını yargı kanalı ile koruma, demokrasinin işlediğini, gelecek tepkileri minimize etmek olarak karşımıza çıkmakta. 17/25 Aralık operasyonlarının başladığı 23 Aralık da kaleme aldığım bir yazıda bunun “Fetullahcıların yaptığı devleti ele geçirmek için yapılan bir darbe girişimidir” köşe yazımdan sonra hem FETÖ’cülerin hem de bunlarla beraber hareket eden sözde Ak Partililerin mezalimi aklıma geldikçe midem bulanıyor. Ne faşistliğimiz ne hovardalığımız ne de ahlaksızlığımız kalmıştı. Atmadıkları iftiralar kalmamıştı. Bu zatı muhteremler şimdide yıllardır FETÖ’nün hain olduğunu bildiklerini, mücadele ettiklerini, yüzleri kızarmadan utanmadan konuşmaları “bir insan bu kadar mı aşağılık olur?” sorusunu akıllara getirmekte…
İkinci olarak değineceğim bir konu da FETÖ’cülerin yıllardır uyguladığı, önlerinde engel olarak gördükleri bürokratlara iftira atarak, itibar kaybına uğratarak engellemek. Bu mekanizma FETÖ ile zamanında iktisatlı olanların ciğerine o kadar işlemiş ki aynı haltı işlemekten vazgeçmiyorlar. Her ne kadar şu anda bizler AK Partiliyiz, reisin yanındayız deseler de halk dilinde dendiği gibi “it pislik yemekten vazgeçmiyor”. Yaptığı görevin hakkını veren bakıldığında devletin yumuşak ve sert yüzünü görebildiği bir bürokrata ‘yok kadınla basıldı, yok hanımı yakalattırdı, yok devletin şu konaklama merkezinde yakalandı’ söylemleri ile itibarsızlaştırarak kendilerine emir kulu yapmak isteyen ve Burdur’un başına her konuda bela olan amele sümüğü gibi her tarafa bulaşan, geçmişte küçük yaştaki kızlara tacizden dosyası bulunan birini sözde düşmanımın düşmanı dostumdur mantalitesi ile kullanan geri zekalı siyasetçilerin de bu toplum farkında. O yüzdendir ki Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan bu mücadelede yalnızım demiştir. Toplumun kabul gördüğü, saygı duyduğu insanlara iftira atmak bir Müslümanın ahlakı olmasa gerek. Zaten bunlara da ‘Müslüman görünümlü kafirler’ denir. Bu geri zekalı siyasetçiler ve kullandıkları maşa şunu hesap edememiş. Bu iftirayı atarken o misafirhanenin her katında kameralar çalışmakta. Bu bürokrat o binada odaya çıkmayı bırakın denetlemek için dahi girmişliği var mı acaba?
Üçüncü bir konu ise; 2019 yılının son günlerinde yılbaşında toplumun eğlenmesi, su gibi alkolün tüketilmesi her ne kadar Türk toplumunun kültürüne uymasa da dünyada değişen kutlama kültürüne ülkemiz de ayak uydurmuş olması. Bu kutlama ve eğlence karşıtı bazı siyasiler ve sivil toplum örgütlerinin karşı çıkan açıklamalarını okuyunca insanın çıldırmaması elde değil. Adam açıklama yapıyor ertesi gün demleniyor. Bu açıklamasına da utanmadan toplumun inanmasını ve basınında bu açıklamalarını yayınlamasını bekliyor. Yıllarca ramazanlarda, kadir gecesinde, minare dibinde adam kafayı buluyor, ondan sonra da yılbaşında içki tüketilmemesi, içki fiyatlarının artışı dolayısı ile insanların kaçak alkol kullandığını, bunun engellenmesi için devletin sık sık kontrol etmesi gerektiğini, vergi kaçırıldığı ve haram olduğunu anlatmaya çalışan geri zekalıları da gördükçe ne hallere düştük yarabbi demekten öteye kendimi alamıyorum…
Bir sonraki yazımızda buluşmak dileği ile…