Biraz ülkenin siyasetinden ayrılıp nerede ise bitmek üzere olan şu mübarek Ramazan ayının bereketinden bahsedelim.
Atalarımız hep derdi ki “Nerde o eski bayramlar”… Ne de güzel söylemişler, eski bayramlarda kıtlık vardı, yoksulluk vardı ancak birde bereket vardı, saygı vardı, bayrama erişmenin mutluluğu vardı. Gelin hep beraber geriye dönük bir on senenin tahlilini yapalım.
Burdur’a 2002’de gelmiş, Ramazan ayına da 10- 15 gün kalmıştı. Her kesimde bir heyecan “Ramazan ayı geliyor” diye. Ramazan’da bütün lokantalar kapalı, açık olanlar da kalın perdelerle örtülü idi. Yani oruç tutmayanlar lokantaya girerken sağına-soluna bakarlardı ki biri görürse ayıp olur. Ne oldu da toplum dejenere oldu; değişti!
Aradan 10 - 15 sene geçmesi ile bir toplum inancından yaşayışına bu kadar değişebilir mi? “Müslümanım” deyip oruç tutmamak için hastalık vs. gibi sebep uydurabilir mi, hadi uydurdun, toplumun gözünün içine baka baka yiyip içebilir mi?
Aslında en acısı da bu ülkenin yüzde 70’i muhafazakâr kesimden, toplumun gözünün içine baka baka yiyende, içende hastalık ve sebep üretende, lafa gelince mangalda kül bırakmayanda, milliyetçilik naraları atanda bu muhafazakâr kesimden olması düşündürücü. Sosyal demokratlardan yapsalar bu kadar vicdanları yaralamaz çünkü onların hayata bakış acı deyip geçerdik.
Şimdi nasip olursa Ramazan Bayramı yaklaştı, bayram günü namazda en ön safa duran da, gösterişli elbiseler giyerek bayramlaşmaya gidenler de, bayramı yaşayanlar da ‘onlar’ tuhaf değil mi!.. Tabi Ramazan Bayramı; Ramazanı Ramazan gibi yaşayanların mı yoksa sadece tokalaşmak için, gösteriş yapmaya gelenlerin mi? Şimdiden Ramazan Bayramınızı kutlar sağlık ve mutluluklar dilerim.
Bir sonraki yazımızda buluşmak dileği ile…