CEMALETTİN BEKTAŞ
Köşe Yazarı
CEMALETTİN BEKTAŞ
 

“BERMEKÎLER” BELLİ DE HALİFE HARUN REŞİT KİM OLACAK?

Abbasi Devleti’nin en güçlü halifesi olan Harun Reşit’in  786-809 yıllarında halifelik dönemlerine ait hikayeler çoktur. Anlatacağım hikaye üç meyve üzerine geçiyor, kiminde elma, kiminde dut, kiminde de nar üzerine anlatılır. Ancak benim vatanı asliyem Amasya olduğu için ben de elma üzerine anlatayım. Bugün ibretlik bir hikayeyi kaleme almaya ve Burdur’daki yapı ile empati kurmaya çalışalım. “Bermekîler”, Abbasi Devleti’nin meşhur “vezir”lerinin mensup olduğu büyük bir ailedir. Harun Reşid halife olunca, hocası olarak da bilinen Yahya bin Halid’i vezirliğe getirir. “Beytülmalin İdaresi”ni de verir. Yahya bin Halid, on yedi sene vezirlik makamında kaldıktan sonra  oğuldan oğula geçen vezirlik Bermekî ailesinden dördüncü ve son vezir olan Cafer bin Yahya’ya  geçer. Yahya’nın Halife Harun Reşid ile çok yakın bir dostluğu vardır ve gece-gündüz beraberdirler. Halife Harun Reşid, Bermekî olan veziri Cafer bin Yahya ile birlikte, Saray’ın bahçesinde gezerken, canı “meyve” çeker... “Elma”yı dalından koparmak için uzanır, ne var ki; “biraz şişman ve orta boylu” olduğu için, meyveye yetişemez!.. Veziri Cafer bin Yahya’ya der ki; “Omzuma çık, o meyveyi kopar ve bana ver!” Vezir “zayıf” olduğu için, “Halife’nin omzuna” çıkar ve meyveyi koparıp, verir... Meyveyi yiyen Halife Harun Reşid, “çok lezzetliymiş” der, “Bana bahçıvanı çağırın... Bu lezzetli meyveden dolayı onu ödüllendireceğim.” Zaten az ileride duran ve olan-biteni “hayretle” seyreden bahçıvan gelir... Halife, ona; “Sana bir ödül vereceğim, dile benden ne dilersen” der... Bahçıvan der ki; “Sultanım, sizden bir tek isteğim olacak... Bana, benim Bermekî olmadığıma dair bir belge verir misiniz?” Halife şaşırır!.. “Herkes devlet kademesinde görev almak için bir Bermekî  şeceresi uydururken, herkes Bermekî olmaya can atarken, sen niye Bermekî olmadığına dair belge istiyorsun ki?.. Kaldı ki, sen bir Bermekî’sin!.. Bermekî olmaktan niye kaçınıyorsun?..” “Belge”yi almakta ısrar eden bahçıvan der ki; “Evet, bir Bermekî’yim... Ama, madem ki, benden bir istekte bulunmamı istediniz... Ben bu belgeyi istiyorum, başka da bir isteğim yok!” Halife Harun Reşid de; “Madem ısrar ediyorsun, istediğin belgeyi vereceğim sana” der ve daha sonra da, o belgeyi verir bahçıvana... Aradan haftalar ve yıllar geçer... Halife Harun Reşid, dönen dolaplardan haberdar olur.. Dahası, devletin temelini “Araplar” oluşturduğu halde; devletin bütün kademeleri, “İran asıllı Bermekîler” tarafından ele geçirilmiştir. Devletin her kademesini bir “ur” gibi sarmışlar, en ücra yerlerine bile “kendi adamlarını” yerleştirmişlerdir!.. Halife Harun Reşit emir verir; “Bermekîler’i kılıçtan geçirin!..Yaşlılarını da zindana atın!” Emir, yerine getirilir!.. 803 yılında, “Halife ile gece-gündüz beraber” olan ve yanından hiç ayrılmayan vezir Cafer bin Yahya öldürülür!.. Cafer’in babası Yahya bin Halid ve kardeşleri Fazıl, Muhammed ve Musa hapsedilir!.. Yahya 804, Fazıl 805 senesinde hapisteyken vefat ederler... Ailenin geri kalanlarının da “servet”lerine el konulur... Böylece bu “zengin ve güçlü aile” yoksulluk içinde tarih sahnesinden silinir, gider!.. Halife’nin emri üzerine, görevliler “bahçıvan”ın evine de giderler... Ya kılıçtan geçirecekler, ya hapse atacaklardır!.. Ama, bahçıvan; hemen, “Bermekî olmadığına” dair, “Halife imzalı belge”yi gösterir!.. “Gördüğünüz gibi, ben Bermekî değilim” der ve kellesini kurtarır!.. “Kılıçtan geçirme ve zindana atma operasyonu” sona erince, Harun Reşid, son durumu öğrenmek için “kurmay”larını çağırır ve sorar; “Emrimi yerine getirdiniz mi?” Kurmaylar der ki; “Listedeki herkes; ya kılıçtan geçirildi, ya zindana atıldı... Sadece bir adam kaldı... Ama, ona dokunamadık, çünkü elinde sizin imzaladığınız bir belge vardı!” Halife; “Hatırladım ben onu..bahçıvan. Onu bulun ve bana getirin” der... Bahçıvan huzuruna getirilince, Harun Reşid sorar adama;“O gün, Bermekî olmadığına dair, benden ısrarla belge istedin... Ben de verdim... Peki, bugünlerin geleceğini nereden anladın? Bahçıvan der ki; “Sultanım; hani, o elmayı koparmak isterken, vezir, sizin omzunuza basmıştı ya... İşte o an dedim ki; eyvah, bizim sonumuz geldi!” Harun Reşid, araya girip; “Ama ben söyledim omzuma basmasını” deyince, bahçıvan der ki; “Fark etmez sultanım... Sizin, Sultan olarak, vezirinizin omzunuza basmasını istemeniz bir âlicenaplıktır, büyüklüktür... Siz istemiş olsanız bile, vezirinizin omzunuza basması ise; hem şımarıklık, hem had bilmezlik, hem de küstahlıktır!.. Sizin omzunuza basıp meyveyi koparmak yerine, pekâlâ beni çağırabilir ve benden isteyebilirdi!.. Bir adam, vezir de olsa, sultanının omzuna basacak kadar cüretkâr ve had bilmez olduysa, bunun sonu felâkettir!.. Ben, işte o gün bu felâketi gördüm ve sizden o belgeyi istedim.” Okuyucularımızdan bir an empati kurmasını istiyorum. Türkiye’de bir Harun Reşit misali davranan yetkililerimiz var da Burdur’da  kendini devletin üzerinde gören “her şey benden sorulur” diyen ve bütün kurum ve şahısları dinleme cüretkarlığını gösteren bunların yağcılığını yapanla  hesap soracak Burdur’un Harun Reşit’i kim olacak? Gelecek yazıda buluşmak dileği ile… Not: Bir dostumun “Halife Harun Reşit’le ilgili neden örnek alınacak bir köşe yazısı yazmıyorsun?” diyerek bana hatırlattığı için teşekkür ediyorum.
Ekleme Tarihi: 27 Kasım 2015 - Cuma
CEMALETTİN BEKTAŞ

“BERMEKÎLER” BELLİ DE HALİFE HARUN REŞİT KİM OLACAK?

Abbasi Devleti’nin en güçlü halifesi olan Harun Reşit’in  786-809 yıllarında halifelik dönemlerine ait hikayeler çoktur. Anlatacağım hikaye üç meyve üzerine geçiyor, kiminde elma, kiminde dut, kiminde de nar üzerine anlatılır. Ancak benim vatanı asliyem Amasya olduğu için ben de elma üzerine anlatayım. Bugün ibretlik bir hikayeyi kaleme almaya ve Burdur’daki yapı ile empati kurmaya çalışalım.

“Bermekîler”, Abbasi Devleti’nin meşhur “vezir”lerinin mensup olduğu büyük bir ailedir.

Harun Reşid halife olunca, hocası olarak da bilinen Yahya bin Halid’i vezirliğe getirir. “Beytülmalin İdaresi”ni de verir. Yahya bin Halid, on yedi sene vezirlik makamında kaldıktan sonra  oğuldan oğula geçen vezirlik Bermekî ailesinden dördüncü ve son vezir olan Cafer bin Yahya’ya  geçer. Yahya’nın Halife Harun Reşid ile çok yakın bir dostluğu vardır ve gece-gündüz beraberdirler.

Halife Harun Reşid, Bermekî olan veziri Cafer bin Yahya ile birlikte, Saray’ın bahçesinde gezerken, canı “meyve” çeker... “Elma”yı dalından koparmak için uzanır, ne var ki; “biraz şişman ve orta boylu” olduğu için, meyveye yetişemez!..

Veziri Cafer bin Yahya’ya der ki;

“Omzuma çık, o meyveyi kopar ve bana ver!”

Vezir “zayıf” olduğu için, “Halife’nin omzuna” çıkar ve meyveyi koparıp, verir...

Meyveyi yiyen Halife Harun Reşid, “çok lezzetliymiş” der, “Bana bahçıvanı çağırın... Bu lezzetli meyveden dolayı onu ödüllendireceğim.”

Zaten az ileride duran ve olan-biteni “hayretle” seyreden bahçıvan gelir... Halife, ona; “Sana bir ödül vereceğim, dile benden ne dilersen” der...

Bahçıvan der ki;

“Sultanım, sizden bir tek isteğim olacak... Bana, benim Bermekî olmadığıma dair bir belge verir misiniz?”

Halife şaşırır!..

“Herkes devlet kademesinde görev almak için bir Bermekî  şeceresi uydururken, herkes Bermekî olmaya can atarken, sen niye Bermekî olmadığına dair belge istiyorsun ki?..

Kaldı ki, sen bir Bermekî’sin!.. Bermekî olmaktan niye kaçınıyorsun?..”

“Belge”yi almakta ısrar eden bahçıvan der ki; “Evet, bir Bermekî’yim... Ama, madem ki, benden bir istekte bulunmamı istediniz... Ben bu belgeyi istiyorum, başka da bir isteğim yok!”

Halife Harun Reşid de; “Madem ısrar ediyorsun, istediğin belgeyi vereceğim sana” der ve daha sonra da, o belgeyi verir bahçıvana...

Aradan haftalar ve yıllar geçer...

Halife Harun Reşid, dönen dolaplardan haberdar olur..

Dahası, devletin temelini “Araplar” oluşturduğu halde; devletin bütün kademeleri, “İran asıllı Bermekîler” tarafından ele geçirilmiştir.

Devletin her kademesini bir “ur” gibi sarmışlar, en ücra yerlerine bile “kendi adamlarını” yerleştirmişlerdir!..

Halife Harun Reşit emir verir; “Bermekîler’i kılıçtan geçirin!..Yaşlılarını da zindana atın!” Emir, yerine getirilir!..

803 yılında, “Halife ile gece-gündüz beraber” olan ve yanından hiç ayrılmayan vezir Cafer bin Yahya öldürülür!..

Cafer’in babası Yahya bin Halid ve kardeşleri Fazıl, Muhammed ve Musa hapsedilir!.. Yahya 804, Fazıl 805 senesinde hapisteyken vefat ederler...

Ailenin geri kalanlarının da “servet”lerine el konulur... Böylece bu “zengin ve güçlü aile” yoksulluk içinde tarih sahnesinden silinir, gider!..

Halife’nin emri üzerine, görevliler “bahçıvan”ın evine de giderler... Ya kılıçtan geçirecekler, ya hapse atacaklardır!..

Ama, bahçıvan; hemen, “Bermekî olmadığına” dair, “Halife imzalı belge”yi gösterir!..

“Gördüğünüz gibi, ben Bermekî değilim” der ve kellesini kurtarır!..

“Kılıçtan geçirme ve zindana atma operasyonu” sona erince, Harun Reşid, son durumu öğrenmek için “kurmay”larını çağırır ve sorar;

“Emrimi yerine getirdiniz mi?”

Kurmaylar der ki;

“Listedeki herkes; ya kılıçtan geçirildi, ya zindana atıldı... Sadece bir adam kaldı... Ama, ona dokunamadık, çünkü elinde sizin imzaladığınız bir belge vardı!”

Halife; “Hatırladım ben onu..bahçıvan. Onu bulun ve bana getirin” der...

Bahçıvan huzuruna getirilince, Harun Reşid sorar adama;“O gün, Bermekî olmadığına dair, benden ısrarla belge istedin... Ben de verdim... Peki, bugünlerin geleceğini nereden anladın?

Bahçıvan der ki;

“Sultanım; hani, o elmayı koparmak isterken, vezir, sizin omzunuza basmıştı ya... İşte o an dedim ki; eyvah, bizim sonumuz geldi!”

Harun Reşid, araya girip; “Ama ben söyledim omzuma basmasını” deyince, bahçıvan der ki;

“Fark etmez sultanım... Sizin, Sultan olarak, vezirinizin omzunuza basmasını istemeniz bir âlicenaplıktır, büyüklüktür... Siz istemiş olsanız bile, vezirinizin omzunuza basması ise; hem şımarıklık, hem had bilmezlik, hem de küstahlıktır!..

Sizin omzunuza basıp meyveyi koparmak yerine, pekâlâ beni çağırabilir ve benden isteyebilirdi!..

Bir adam, vezir de olsa, sultanının omzuna basacak kadar cüretkâr ve had bilmez olduysa, bunun sonu felâkettir!.. Ben, işte o gün bu felâketi gördüm ve sizden o belgeyi istedim.”

Okuyucularımızdan bir an empati kurmasını istiyorum. Türkiye’de bir Harun Reşit misali davranan yetkililerimiz var da Burdur’da  kendini devletin üzerinde gören “her şey benden sorulur” diyen ve bütün kurum ve şahısları dinleme cüretkarlığını gösteren bunların yağcılığını yapanla  hesap soracak Burdur’un Harun Reşit’i kim olacak? Gelecek yazıda buluşmak dileği ile…

Not: Bir dostumun “Halife Harun Reşit’le ilgili neden örnek alınacak bir köşe yazısı yazmıyorsun?” diyerek bana hatırlattığı için teşekkür ediyorum.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve bugun15.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.