Türkiye olarak Çanakkale savaşında bir neslimizi bizlere kaybettirdiler. Yedi düvel yan yana gelip körpecik beyinlerimizi bu vatan uğruna şehit verdik. Çanakkale geçilmez destanını yazsak da ülkeyi geliştirecek kalkındıracak bilim yuvasına döndürecek genç beyinlerimiz bu vatan uğruna şehit olmak zorunda kaldılar. Arka planda kim var haçlı zihniyeti!
17 Nisan 1940 eğitime başlayan köy enstitüleri 1954’de kapanarak ülke olarak gelişen beyinlerimizin önünü kestik. Eğitimde açılan bir ivmenin önü kesilerek ne idüğü belli olmayan bir eğitime geçtik. Araştırıldığında ‘yok okullarda cenin bulundu yok kültürümüze uymuyor’ bir sürü sebep ancak; asıl sebebi ülke olarak gelişmenin önünün kesildiği, sözde muhafazakâr kesimi kullanarak ülkenin gelişmesinin önü kesildi. Yani bir el geldi eğitimdeki gelişmenin önü tıkandı. Arkasında kim var? Haçlı zihniyeti ve ABD!
Sene 1960 askeri darbe, zamanın iktidarını devirmek. Zamanın iktidarı ne yaptı? Bu ABD elini kırmak, ülke içindeki askeri kanadın çalışmalarını engellemek, TBMM’de tahkikat komisyonunu kurmak… Sonuç iki bakan, bir başbakanın demokrasi şehidi olması ve bir on sene daha eğitim gören genç beyinler askeri darbenin verdiği eğitimle yönlendirmesi ve bir neslin yok olması… Arkasında kim var haçlı zihniyeti ve ABD…
Sene 1975; ülkede sağ sol çatışmaların çıkması beş bine yakın gencecik beyinlerin toprağa düşmesi ve 1980 askeri darbesini “bizim çocuklar darbe yapmışlar” diyecek kadar küstahlaşan bir ABD ve sonuç 700 bin genç beyinin fişlenmesi, binlerce gencin eğitimini bırakması ve vurulan eğitime bir darbe arkasında kim var haçlı zihniyeti ve ABD…
1980’ler de eğitim ordusunun içinde güçlenmeye başlayan bir yapı karşımıza çıkıyor. FETÖ terör örgütü 2002’de eğitimi kontrol altına alan bu hain örgüt 2016 darbe girişimine kadar milyonlarca gencimizin beyni yıkanıyor. Bu yapıyı kabul etmeyen binlerce genç beynin heba olmasını sağlıyor ve ülkedeki eğitim çöküyor. Arkasında kim var haçlı zihniyeti ve ABD…
Son olarak da 2019 kasım sonu gibi Çin’in Wuhan kentinde baş gösteren bu Covid-19 salgını dünyayı sardığı gibi ülkemizin yetişen genç beyinlerin önünü tıkadı. İki senedir eğitim çöktü dense yanlışlık olmaz. Üniversitelerimizde okuyan öğrencilerin sadece diploma aldığı, liselerde okuyan öğrencilerin üniversitelere geçiş döneminde bomboş mezun olduğu, bu iki sene içinde hangi grup öğrencilerimizin zarar görmediği sorusu akıllara geliyor. Bakıldığında ise sadece özel kolejlerde okuyan öğrencilerimiz zarar görmüyor, eğitimde aksaklıklar fazla yaşanmıyor. Araştırıldığında özel kolejlerde okuyan öğrencilerimize öğretmenlerin bu pandemi sürecinde bile olsa birebir ilgilenmesi, uzaktan eğitim verildiği halde öğretmenlerin her öğrenci ile ilgilenmesi, pandemi sürecinin aksaklığını, eğitimde geri kalınmasının önünün kesilmesi hatta edindiğim bilgi ışığında yüz yüze eğitimden daha fazla eğitime ağırlık verilmesi, şu anda YÖK ve Milli Eğitim bakanlığının yaptığı açıklamada yüz yüze eğitimin kararını il hıfzıssıhha kurulu alacak. Üniversiteler kendi cesaretini gösterip şu anda alınan kararları uygulayamaz mıydı? İl milli eğitim kurumları eğitim ordusunu bir fiil çalıştırıp evde olan öğrencilerimizle birebir ilgilenemez miydi? Yani bu genç beyinlerin iki senesini heba olmaktan kurtaramaz mıydı? İllaki bu genç beyinlerimizin özel okullara mı gitmesi gerek? Bu pandemi sürecine bakıldığında geleceğimizi yönlendirecek, bu ülkeyi kalkındıracak, çağın ekonomik ve bilgi alanında ülkenin domino taşı olacak sadece özel kolejlerde yetişen beyinlere mi emanet kaldık? Şimdi devlet okullarında okuyan öğrencilerimizi özel kolejlere mecbur mu bıraktık?
Bir sonraki yazımızda buluşmak dileği ile…