Aslında bu başlık halk arasında devlet işlerini tıkayan kişiler için söylenmiş bir söz. Zamanla basının da sıkça kullandığı bir deyim olarak hafızalara yerleşti. Bugünkü yazımızda gelin hep beraber bir ilin kısaca bir örnekle neden geri kalmaya mahkum olduğunu açıklayalım.
Burdur’a Osmanlı ve Selçuklu mimarisi ile güzel bir okul yapılır. Okulu yapan iş adamıdır. Ve bu iş adamına bir de AVM yapsın diye baskı yapılır. Haberlere konu olan AVM konusunu biraz araştırınca olayların altında bir başka hikayenin yattığını anlamamak elde değil.
Milli Şairimiz’den adını alan Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi’nin kurulması ile Burdur orta eğitimde olduğu gibi üniversite olarak da aynı zamanda kurulan üniversiteler arasında yapı ve eğitim kalitesi ile ön plana çıkarak göz dolduruyor. AVM konusunun altında Üniversiteyi Burdur’la bütünleştirmek, Avrupa’nın ve Türkiye’nin arkeoloji alanında en büyük müzeleri arasında olan içinde 20.000’in üzerinde eseri bulunan Burdur müzesini ön plana çıkarma gayreti yatmakta.
Üniversite kurulurken yer ve etüt çalışması yapılırken ülkemizde bulunan üniversiteler arasında rektörlük binasının mimarisi ve yeri dikkat çekiyor. Rektörlük binasını şehri Burdur Gölü’nü eşsiz manzarası ile ayaklar altına alan bir kartal yuvasına benzetsek herhalde abartılı olmaz. Bunun başında da Yüksek Mimar Sayın Ali Nihat Gündüzalp ve Kurucu Rektör Sayın Gökay Yıldız var.
O günkü siyasetçileri ve Burdur’un gelişmesi için çırpınan bir avuç insan bir proje geliştirirler. Avrupa’nın en büyük müzesi bizde olduğu halde şehir merkezinde kalması, trafik sıkışıklığı gibi nedenlerle ziyaretçi gelmemesi ile müzemizi tanıtamıyoruz. Bunların önüne geçebilmek, müzemizi tanıtabilmek, ziyaretçi çekebilmek için şehirle üniversite bütünleşmesini çözüm olarak görülür. Bu da nasıl olur; Müze ile AVM’yi yan yana koyarak düşüncesi hakim olur…
Büğdüz yol ayrımına Kültür Bakanlığı’na bir girişimde bulunalım, buraya müzemizi taşıyalım, buranın ziyaretçi akınına uğraması için de karşısında bir AVM olsun ve 22 bin civarında olan üniversiteli gençlerimizin de en azından eğitim aldığı müddetçe bir kere ziyaret etmelerini sağlayalım. Karayolları 2014 verilerine göre yıllık bir buçuk milyona yakın aracın geçtiği yol kenarında dinlenme, ziyaret edecekleri bir müze ve bakıldığında kartal yuvasını andıran bir rektörlük diyerek o işadamı AVM yapması için ikna edilir. Bu çalışma topluma da yansıdı.
Müze başka bir yere yapılsın fikri ortaya atılıp, müzenin şehir dışına çıkması konusu rafa kaldırılır. Yetmedi İşadamının arazisinin ortasında Özel İdare Yol Ulaşım Hizmetleri istimlak etmeden yol geçirir, yetmedi arazinin ortasından geçmesi yetmemiş olacak ki kendi arazisine yol hakkı bile verilmez. Bu adam kendi arazisine uzaydan inecek misali çaresiz bırakılır. Bunun gibi niceleri…
Daha değişik zamanlarda iş adamları gelir organize sanayinde “yer verin ben fabrika kuracağım der.” “Yer yok” denir. Burdur-Isparta Ortak Bölgesel Organize Sanayi kurulsun denir, önü kesilir. Yatırım yapmak için Burdur’a gelinir bir kovulmadığı kalır. “BAKA destekli AVM kuracağım” der, yer verilmez. Yani Burdur’da bir tane değil, iki tane AVM olsa fazla mal göz mü çıkarır? Burdur büyüse 22 bin öğrencinin gezmeye, alış veriş yapmaya yeri olsa, fazla mı olur? Velhasıl kelam sanayicimizle, idarecimizle, yöneticimizle hep beraber Burdur’u güdük bırakmaya yemin etmişiz. Vay bu iş adamlarının haline, gel de yatırım yap Burdur’a. Ondan sonra da iş adamlarına sesleniyoruz “Burdur’u seven Burdur’a yatırım yapsın”. Yok yaaa! gelsin de rezil mi olsun… Çünkü “büyümesin az olsun bizim olsun” mantığı, halkın devlet dairesinde işi yürümeyince sıkça kullandığı gibi “bu zihniyetle Burdur nasıl büyüyecek, nasıl gelişecek?” Yani Burdur bu dinazorlardan nasıl kurtulacak? Zaten gelişmemiş illere bakıldığında bu dinozorların çokluğu göze çarpmıyor mu? Tek tesellim genç Belediye Başkanımız Ali Orkun Ercengiz’in 24 Temmuz Basın Bayramı dolayısıyla basın mensuplarına verdiği kahvaltıda Burdur’un çehresini değiştirebileceğinin heyecanını görmüş olmam.