Dünyada her yüzyılda bir görülen afetler ne yazık ki bu sefer Türkiye'de yaşandı. Kahramanmaraş depremi bu yıl dünyanın en büyük felaketi olarak kayda geçti. Kahramanmaraş Pazarcık’ta meydana gelen 7,7 şiddetindeki deprem son yüzyılın en büyük ikinci depremi olurken, yine Kahramanmaraş Elbistan’da yaşanan 7.6 büyüklüğündeki deprem son yüzyılın en büyük üçüncü depremi olarak kayıtlara geçti. 20 Şubat Pazartesi akşamı ilk olarak 20.04'te merkez üssü Hatay'ın Defne ilçesi olan 6,4 büyüklüğünde; daha sonra da 20.07'de Hatay'ın Samandağ ilçesinde 5,8 büyüklüğünde depremler yaşandı. Devlet ise bu yaşanan afetlerin altından hem ekonomik olarak hem de siyasi olarak kalkmak zorundadır. Karabağ’da ne işimiz var, Azerbaycan’a niye silah veriyoruz, Katar’a tank palet fabrikasını neden sattık, Libya’da ne işimiz var gibi laflar ile siyaset yapanlar bu ülkelerin hem devleti hem de halkı ile Türkiye’nin yanında olduğunu görmüşlerdir. Yüzlerce ülkenin Türkiye’ye acil kurtarma ekibi göndermesi ve dünyanın gözü Türkiye’ye çevrilmesi sanırım bizlere birer ders niteliğindedir.    Küçük ya da büyük fark etmeksizin bütün belediyelerimizde   artık jeoloji mühendisi bulundurmak zorundayız. İnşaat mühendislerinin diplomayı alınca imza yetkilerini kaldırıp üç beş sene sahada uygulamalı yetişmesini sağlamak zorundayız. Kentsel dönüşümlerde artık mahkemeleri beklemek yerine verilen kararlar devlet eli ile uygulanması gerekmektedir.  Ülkede bulunan yapı stoklarını ciddi bir denetimden geçirmek zorundayız. Köy, belde ilçe ve il bazında yapılan bütün yapı ve binaları deprem yönetmeliğine uygun hale getirmek zorundayız. Depremler İnsan kaybı kadar ekonominin can direği olan hayvancılık sektörüne de büyük zarar vermektedir. Bu depremde süte dayalı sığırlarımız, besiye dayalı etlik erken danalarımızı, koyun ve keçilerimizi kaybettik bunlarında önlemleri alınmak zorundadır.  Deprem yönetmenliğine toplum olarak uymak zorundayız. Ayrıca deprem bilincini çocuklarımıza aşılayabilmek amacıyla okullarda eğitim müfredadın içine deprem hassasiyetini öğretecek dersler koymak zorundayız. Bizler toplum olarak suçluyuz. Bu suçu siyasi olarak kim kimin üstüne atarsa altında kalır. Gölcük depreminde bir ders çıkardık. Bazı kanunlarımız değişti ancak bu kanunlarımızın üstüne biraz daha zorlayıcı ve caydırıcı kanunlar çıkararak koltuğunun altına dosyasını alıp kapı, kapı işini halletmeye çalışmaların önüne geçmek zorundayız.   Bir sonraki yazımızda buluşmak dileği ile