Yıllardır aynı nakarat: “Göl kuruyor, sondajlar gölü kurutuyor, yok yağışlar azaldı, barajlar gölün katili” buraya kadar anlamadık; kulaklarımızı da tıkadık.
En sonunda başardık siyasilerimiz aynı konuda konuşmaya başladı.
2009 yılında Burdur Gölü üzerinde oluşan algler gölün üzerini kapatmış, kokudan kimse göle yanaşamamıştı; yani suda bulunan oksijen oranı düşmüş, göl dibindeki algler su yüzüne çıkmıştı bu algler de gölde bulunan dik kuyrukların besin kaynağı olmuştu, siyasilerimiz de sessiz sedasız bu olayı izlemişti. Bendeniz de kaleme aldığım yazıda yer altındaki sondajların, buharlaşmanın, yapılan baraj ve göletlerin Burdur göl havzasını besleyen kaynaklar olduğunu ancak bu baraj ve göletler olmasa da gölün çekilme eğiliminde olduğunu, bir kaynak bulunmazsa gelecekte tehlike oluşturacağını kaleme almıştım. Bu yazı üzerine onlarca siyasimiz beni eleştiri yağmuruna tutmuştu. Bendeniz de şöyle bir örnek vermiştim: 1954’te Rahmetli Adnan Menderes Afyonkarahisar’ın Dinar ilçesine gelir meydanda konuşurken çok heyecanlı bir kalabalığın şu anda ilçe olan Başmakçı halkının olduğunu öğrenir. Rahmetli Menderes’in konuşması bitince Başmakçı Muhtarını çağırır, muhtar yanında Başmakçının ağası ile huzura çıkar. Rahmetli Menderes, muhtara “Belden için ne istiyorsun? Ne istersen yaptırayım, istersen demiryollarını Başmakçıdan geçireyim” der. Muhtar da karşılık olarak “Canının sağlığını istiyorum” deyince Rahmetli Adnan Menderes birkaç defa aynı soruyu tekrarlar. Muhtar konuşurken ağanın gözüne bakarak “Canının sağlığını istiyorum” diye tekrarlar. Rahmetli Menderes “ Bunların belde için bir hayalleri yok en azından bunlara bir nahiyelik veriniz” der ve o zamanlar Başmakçının nüfusu 5.500, Dazkırının nüfusu ise 1900 civarında olduğu halde Dazkırı ilçe olur, Başmakçı nahiye kalır. Muhtara sorarlar: “Neden demir yolunu kabul etmedin, ilçe olmasını kabul etmedin?” Muhtar da şöyle cevap verir: “Ağaya baktım kabul etme, demir yolları geçerse, ilçe olursa camızlar nerde otlayacak dedi ben de kabul etmedim” der. Artık Burdur gölü etrafında otlanacak ve suya girecek camızlarımızda yok!
Sonuç olarak 2002 yılından beri Burdur’da yaşayan biri olarak Burdur Gölünün çekilmesi ile ilgili ilk kez siyasilerimiz kafa yormaya başladı. Zaman zaman eleştirdiğim “göle bir can suyu da bizden” gösterileri, sanatçıların Burdur Gölüne gelmeleri, siyasilerin “yaptık yapıyoruz” söylemleri en sonunda çözüm üretme konumuna gelmiş durumda. Bendenizin önceki eleştirileri çözüm üretemeyen, proje üretemeyen siyasilere idi. Bugün ise yıllardır söylemlerde bulunduğumuz Dinar Suçıkan veya başka alternatiflerin konuşulması Burdur halkında “Yarabbi şükür ilk kez siyasilerimiz zorda olsa aynı konuda kafa yormaya başladı” algısının oluşması da bir başarıdır. Eğer bürokratik engelleri aşabilirlerse, yıllardır olduğu gibi “yok tahlillerin sonucu gelmedi, yok araştırmalar sonuca ulaşmadı” söylemleri ile zaman kaybetmezsek, yerel seçimlerden sonra unutmazsak, siyasilerimiz de sahip çıkarlarsa Burdur Gölü kurtulur.
Teşekkürler “Burdur gölü kuruyor” feryadını ülke gündemine taşıyanlar! Teşekkürler bu feryadı duyup proje üreterek bir başlangıç yapıp siyasi olarak arkasında durup çözüm üretmeye çalışanlar!
Bir sonraki yazımızda buluşmak dileği ile…