Üstad Necip Fazıl’a Yahudi kimdir diye sormuşlar. Üstat cevap vermiş “ Yahudi, (biz siyonist diyebiliriz) yumurta pişirmek için dünyayı ateşe verendir.” Şüphesiz bu söz Yahudi=Siyonist olarak algılandığı için böyle… Elbette anti semitisizm, yani salt Yahudi düşmanlığı bir insanlık suçudur. Bugün Batının hortlatmaya çalıştığı İslamofobia da öyle… Baba Bush zamanından beri Amerika tam 12 ülkeyi işgal etti ve toplamda 10 milyondan fazla insan öldü. Bunların ezici bir çoğunluğu da “halkı Müslüman olan ülkeler…”
Öylesine ilginç bir dönemden geçiyoruz ki; akıllara ziyan… Aklı olan ve kullanana tabii… İşgal altında olduğumuzun farkında bile değiliz. “Halkı Müslüman ülke” dedim farkındaysanız… Peki, yönetimi Müslüman niye diyemiyoruz. Yeri gelmişken bu konudaki görüşümü de paylaşayım… Eskiden halk Müslümansa yönetime öylece yansırdı doğal olarak… Şimdilerde halkın 99’u Müslüman dediğimiz bir ülkede yönetimle 99 arasında bir ilinti kurulamıyor nasılsa… Şimdi bu işgal değil de ne… Tabi siz halinizden memnun olabilirsiniz. Ağzınıza çalınan bir parmak bal sizi ikna ediyor olabilir elbette... Özgürlüğün ne demek olduğuna dair bir fikriniz yoksa karın tokluğuna köleliğe rıza karakteriniz olacak doğal olarak…
Malum; Sovyetlerin 1991’de dağılmasıyla birlikte ‘Yeni Dünya Düzeni-Dengesi’ kuruluşları başladı derhal… 10 milyonu aşkın insan işgale uğrayan topraklarda can verdi bu süre zarfında… Yaralananları, sakat kalanları, yerinden yurdundan, evinden barkından-vatanından edilenleri da dahil etmiyorum bu sayıya… Zira savaş haberleri vaka-i adiden oldu adeta… Siz hiç ölüm korkusu htiniz mi… Ben savaşta olmasa da htim sayılır; arabam takla attığında… Haddi zatında ölüm korkulacak bir şey de değildir; kaybedeceğiniz, daha doğrusu bağlandığınız şey yoksa tabii… Efsanevi Çeçen Komutan Şamil Basayev derki; “bir Müslümanı güldürmek istiyorsanız onu ölümle tehdit edin…” Yada; şeb’i aruz=düğün gecesi= ölüm= Mevlana…
Şöyle örneklendirelim isterseniz... Biz burada gündelik hesapları yapar, savaş filmi izler gibi izlerken bombardımanı, aslında bir anlamda sıranın kendimize gelmesini gafilce beklerken… Ne bileyim; bir gazeteci ya da yardım gönüllüsü olarak da olsa ensemizde htik mi hiç ölüm korkusunu… Bir hafta, 15 gün veya bir ay… Bulunduk mu aralarında… O gözlerdeki ölüm korkusuna ‘aynel-yakyn’ şahit olduk mu? Veya bir ileriki aşama olarak Suriyeli bir mülteci olduğunuzu düşünün bir an… Hakkal-yakyn yani… Bizimki ilmel-yakin bile değil… Bunların ne demek olduğunu da siz araştırın artık… Kur’ani kavram; o kadar ipucu vereyim yabancılarına…
İsrail küçük bir devlet ama Amerika’yı, Amerika vasıtasıyla da neredeyse dünyayı yönetiyor. Ayrıca da 2000 küsur sene sonra gelip Filistin'de kadim Yahudi devletinin nüvesini kurdu. Şimdilerde önündeki engelleri tek tek kaldırıyor. Önce Osmanlı, sonra küçük, bağımlı ve birbirine düşman devletçikler… Trumpın Yahudi kökenli damadı ile Prens fevkalade uyumlu gözüküyor Suudi Amerika’da... Mısırda darbe ile ön alma girişimleri başarılı oldu… Şimdilerde oyunlarını bozan bir ülke var; adı Türkiye... Planlar tıkır tıkır işlemiyor bu ülkede... Bu yüzden büyük birader kendisi ilgileniyor konu ile… Şimdilerde çembere ve cendereye alma çalışmaları devam ediyor Türkiye için... İsrail bu işi yapmayı göze alamadığından işi big brothere ihale etti. Her ne kadar başkanlık süresini tamamlayıp tamamlayamayacağı meçhulse de Pentagon ve CIA kontrolündeki küresel haydut kontrolsüz bir şekilde hortumunu sallıyor sağa sola…
İşte burada sıkı durmak gerekiyor. Mevlana diyor ki; ümidin tükendiğini düşündüğün an sakın mücadeleyi bırakma, zira bu nokta kaderin değiştiği noktadır. Hani Fatih Terim der ya; biz bitti demeden bitmez diye… İşte öyle…