Bütün ülke işi gücü bıraktık İstanbul seçimlerine odaklandık. Kur da 15’i bulan bir artışın olması, ekonominin daralması, batan şirket sayısının artması, işsizliğin tavan yaptığı, çiftçinin sorunlarının çözülemediği, binlerce üniversitelinin aylak aylak gezdiği, bu kadar işsiz insanın yaşadığı, iş verenlerin işçi aradığı, iş beğenmezliğin tavan yaptığı, üreten bir gençlik değil de tüketen bir gençlik kitlesinin doğduğu bir ülkede her şeyi unutup, İstanbul seçimlerine kenetlendik. Neden?
İstanbul, ülke ekonomisinde ihracat ve ithalatın ortalama 44 ünü, nüfusun 18,5 ini, kurumlar vergisinin nerdeyse 50 sini, hava yolcu taşımacılığının 70’i bulan, dünya başkentlerinin nüfus ve ekonomi alanında yoğunluğun baş gösterdiği metropol bir şehir. Bu yüzdendir ki İstanbul, partiler için bir bayrak yarışına dönmüş durumda. İstanbul’u yöneten partinin, ülkedeki siyaset alanında söz sahibi olması açısından önemlidir. En büyük etken ise Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, İstanbul Belediye Başkanlığından yolunun açılmasıdır.
AK Parti kanadından bakıldığında ise, 31 Mart yerel seçimlerinde İstanbul kaybedilmedi, kaybettirildi algısı mevcut. Bu algının iki ana temelde toplandığı görülmekte. Birincisi, iptal edilen oyların 319 bini geçmesi, sayılan iptal oyların ise genelinin kendi partilerinin lehine sonuçlanması, ikinci ana temel olarak her ne kadar dillendirilmese de, sandıkta ilçe belediye ve il genel meclisi oylarının sayısı kadar sandıktan Büyükşehir’e oy kullanılmaması ve bu rakamın 445 bini bulduğu hesaplanmakta. Yani her sandıkta 40 ile 50 adet büyükşehir oy pusulasının olmayışı, bunun sebebi olarak ise; ya seçmenin oy pusulasını alıp cebine götürdüğü ya da bilinçli bir şekilde seçmene verilmediği görülmekte. Partinin kendi araştırması ise; bilinçli bir şekilde seçmene pusulanın verilmediği, iptal oylarının yüksekliği ve büyükşehirde kullanılmayan oylar da hesaplandığında AK Partinin ve bilhassa basın kuruluşlarının dillendiremediği bu rakamlar AK Parti lehine geliştiğinde, büyük bir farkla Sayın Binali Yıldırım’ın kazanacağı yönündedir.
CHP kanadından bakıldığında ise, Sayın Ekrem İmamoğlu’nun kazandığı, sadece AK Partinin bunu hazmedemediği ve YSK’nın resmen siyasi baskıya dayanamayıp maddi deliller yetersiz olduğu halde büyükşehir seçimlerini iptal etmesi, Sayın İmamoğlu’nun mağdur olması ve yapılacak seçimlerde ise daha da güçlü gelebileceği, Türk toplumu olarak mağdurun yanında yer alındığı bu seçimlerde de İstanbul halkının mağdurun yanında yer alacağı yönündedir. En büyük etken ise CHP’lilerin meclis toplantılarını canlı yayınlaması öğrencilerin ve halkın menfaatine karar alması kısa bir sürede olsa başkanlık sürecinde AK Partinin yerleştirdiği bankomat maaşlılarını işten atması bu bankomat maaşlıların genellikle AK Parti Gençlik Kollarından olduğu, bunların sadece AK Partiye siyaset yaptığı maaşlarını da belediyeden aldığı siyaseten de olsa söylemesi.
İstanbul Büyükşehir seçimlerinin yenilenmesi demokrasi açısından da bir kazanç olarak bakılması gerekmektedir. En büyük kazanç ise CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçimlerin yenilenmesine tepkisinin sadece eleştiri sınırları içinde kalması. Bazı uç noktaların CHP seçimlerden çekilsin, seçimleri protesto edelim çağrılarına kulak tıkaması ülkenin geleceği açısından çok önemli bir karardır. Allah korusun CHP’nin seçimleri boykot etmesi halinde ülkenin bir felakete doğru sürüklenmesinin bir başlangıcı olarak görülmesi gerek. CHP 31 Mart yerel seçimlerinde uyguladığı seçim stratejisinde olduğu gibi toplumu kucaklayıcı ve parti içinde bulunan uç noktalardan kurtulup topluma gerçek sosyal demokratları gösterebildiği müddetçe CHP’nin kazançlı çıkacak gibi görünüyor.
AK Partide ise; 31 Mart’ta yapılan gerilim ve ötekileştirme siyasetinden, kucaklayıcı bir siyasete dönmesi, parti içinde oluşan binlerce küskünler ordusunda da barışma ve kucaklama politikalarına geri dönmesi gerek. Sayın Cumhurbaşkanının çiftçilerle buluştuğu iftar yemeğinde söylediği gibi çiftçilerle 2023 hedeflerinde istenilen hedefi yakalamak ve çiftçilerin sorunlarını çözme sözü vermesi, ülkedeki ekonomik daralmanın farkında olması, yeni bir siyasi hamle ile ülke siyasetine damga vuracağının da bir göstergesi. Artık AK Partide güç zehirlenmesinden kaynaklanan, toplumu germe politikalarından çıkıp, kucaklayıcı bir siyasetin de yavaşta olsa benimsenmeli.
Sonuç olarak AK Parti söylemlerinde samimi olarak toplum karşısına çıkarsa, kendi içinde oluşan küskünlerle barışabilirse, suçlu aramadan, neden bu halk bizlere oy vermedi diye öz eleştirisini yapabilirse, kendi içindeki az olsun benim olsun zihniyetindeki kamburlardan kurtulabilirse, Sayın Binali Yıldırım büyük bir farkla kazanabilir. Yoksa Sayın İmamoğlu üzerindeki oluşan mağduriyet politikaları ile seçimi kazanmaması için hiçbir sebep yok. Zaten mağduriyet politikalarını en başarılı bir şekilde uygulayanın AK Parti olduğunu düşünürsek ilk kez böyle bir mağduriyet kozu CHP’nin eline geçmiş durumda. Seçimin asıl belirleyici sebepleri İstanbul seçmeni üzerinde etkili olan MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin ‘Mitili İstanbul’a attım’ diyerek AK Parti içindeki MHP düşmanlığına bir ders vermiş oldu. Diğer taraftan da HDP eş başkanı Sezai Temel’in İstanbul seçimlerinde kandilin talimatları ile topyekûn Sayın İmamoğlu’nun kazanmasını istemesi seçimde belirleyici bir rol olarak görünmekte.
Bir sonraki yazımızda buluşmak dileği ile…