Halkın canı yandığı zaman bu söylemleri duymamak elde değil… Konu ise Türkiye genelinde kuraklık sebebi ile çekilen göl kenarlarına yapılan tarımsal faaliyetlerine verilen hapis cezaları.
Kanun yapıcılarımız belki her yüz senede bir baş gösteren iklim değişikliğini göz önünde bulundurmamış olacak ki yerel halkın bunun gibi sıkıntılarla karşı karşıya kalmasın…
TBMM’de bir çalışmanın olduğunu, göl ve göletlerde çekilen alanların tarıma açılmasının faydalı olacağı düşünülerek sulak alanların tarıma, doğanın yapısını bozmamak kaydı ile izin verilmesi yönünde bir çalışmanın olduğunu bilen birisi olarak; Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın pandemi sürecinde ve tedarik zincirinin daralması ile ekim yapılmayan, ekonomimize katkı sunacak hiç bir arazinin boş kalmaması talimatı ile tarıma uygun, kuraklık sebebi ile çekilen göl yataklarına ekilen tarım ürünlerine yerel halkın elektrik su ve kira bedellerini ödediği halde bir de yolu ceza evlerine düşenlerin ortak söylemi olarak; “nerde bu devlet, nerde bu hükümet?” söylemleri oluşmuş durumda.
Türkiye’de olduğu gibi Burdur gölü kuraklık sebebi ile 1970’li yıllardan itibaren çekilmeye başlamış 205,54 kilometre kare olan Burdur gölü 2021 yılında ise 123,54 kilometre kareye düşmüş tabiat varlıkları koruma kurulunun 25/5/1998 ve 3834 sayılı kararı ile birinci derecede sit alanı ilan edilmesi ile bu sorun baş göstermiştir.
Kuruyan göl alanında yapılan susuz tarım veya sulu tarım aslında göl kenarlarındaki veya tabanında birikmiş asbest, civa kurşun gibi kansorejen maddelerin havaya karışması engellediği ve binlerce o bölgede yaşayan halkın kanser gibi çaresi bulunamamış hastalıkları önlediği de bir gerçektir. Burdur Türkiye’nin sözde Hollanda’sı olarak anılması Burdur halkının içten içe bir gurur kaynağı olsa bile göl kenarlarında yaşayan yüzlerce çiftçinin beslediği sığırlarına kaba yemi biraz daha ucuza mal etmesi, süte dayalı üretimin ekonomiye katkı vermesinin düşüncesi ile kendi sağlıklarını bir tehlikeye atmasından kaynaklanmaktadır. Kaldı ki eğer bu tarım ürünlerinin ekilmemesi durumunda ise yazın rüzgârın çıkmasından dolayı binlerce Burdur halkı bu havayı solumak ve sağlığından mahrum kalacaktır.
Sonuç olarak 2863 sayılı kanun kapsamında tescil edilen sit alanları koruma alanlarının bu alanlara zarar vermemek koşulu ile tarımsal faaliyetlerde bulunmak suç değildir. Kaldı ki bu yetki kanun koyucusuna aittir. Ülke genelinde ve Burdur’da onlarca yerel halkın bu cezalarla cezalandırılması kimisinin ceza evlerine girmesi, ardında “devlet eli ile kanunsuz bir iş mi yapıyoruz” algısı oluşmakta. Sayın Burdur Valisi Ali Arslantaş’ın ve Milletvekili Bayram Özçelik, Yasin Uğur’un ve Mehmet Göker’in bu soruna bir çözüm bulması istenmekte veya adalet bakanlığına giderek ara çözüm bulunup bu üreticilerin ceza evlerine girmesinin önü çok acil kesilmesi gerekmekte…
Bir sonraki yazımızda buluşmak dileği ile…