Dünya Corona Virüs belası ile uğraşırken Türkiye’de bundan nasibini almakta.   Alınan tedbirler iç siyasette kullanırken, gündemimiz 31 + 1 olmak üzeri büyükşehirlerde uygulanmak istenen cumartesi ve pazar günleri sokağa çıkma yasağının uygulanmasına döndü. Nedeni ise havaların ısınması ile halkın piknik alanlarına akın etmesi ve sosyal mesafenin korunmaması, salgının yayılması.    Bu da salgının topluma aslında iyi anlatamamanın verdiği bir sebep olarak karşımıza çıkmakta. Temiz hava ve oksijenin bu salgın virüsüne karşılık kullanılabilecek en büyük doğal bir etken ancak; topluma sosyal mesafenin korunmasını anlatamamak, hala insanların korunmanın nasıl olacağını bilmemesi, devleti de yaptırımlara sevk etmekte. Aslında anlatılabilse, sokağa çıkma yasağına, iş yerlerinin kapatılmasına da gerek yok. Bu yaptırımlarla istesek de istememek de ekonomik bir çöküntünün olacağı da bir gerçek…   Sayın İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu’nun siyasi bir tercih yaparak AK Parti geleneğinde olmayan istifa mekanizmasını çalıştırması, istenmeyen görüntülerden kendisinin sorumlu olduğunu anlatması Sayın Soylu’nun bir duruşu olarak görülebilir.   Sayın Soylu’nun twitter hesabından yaptığı istifa açıklaması ülkeyi edepsiz bir şekilde kutuplaştırdı. Ülke genelinde azımsanmayacak bir olay, sosyal medyadaki bu destek, Sayın Soylu’ya destek verenlerin Sayın Bakanı eleştirenleri soysuz olarak ilan etmeleri Sayın bakana karşı olanlarında Sayın bakana soysuz ithamlarda bulunması bu ülkeye yapılan en büyük ihanet olarak karşımıza çıkmakta. Eleştiri ayrı, toplumu kutuplaştırmak ayrı, hakaret ayrı… Aslında soysuz cümlelerini dillendirenlerin bir geçmişine bakması gerek…   Ülkenin en büyük sıkıntılarından biri de küçük iller. Büyük illerde çalışma alanlarına dokunulmazken küçük illerde insanların yaşam şartları olumsuz etkilenmekte. Valiliklerin, halkın- esnafın iş yerlerine alışveriş yerlerine gitmemesi için nerde ise sıkıyönetim ilan edercesine zorluklar çıkarması, kontrol noktalarında memurların aldığı talimatla hikayeler anlatması, çıkmak mecburiyetinde misiniz evinizde kalın, cümleleri kullanılması sosyal patlamanın da önünü açmış durumda. Küçük esnafından tutun da sanayicisine varıncaya kadar bu uygulamaların rayından çıktığını, halkı korumaktan öteye zulme dönüşmeye başladığı algısı oluşmaya başladı. Bir esnafın dediği gibi; “Bu şehri yarı açık cezaevlerine dönüştürdüler. Bu uygulamalar hiçbir büyük şehirde yok. Tok açın halinden anlamaz, bu halka zulüm yapanların, ekonomiyi bitirenlerin umurunda mı? Onlar koltukta kalsın yeter. Devletten maaşını alıp yemeyi bilirler.” demesi de artık uygulamaların rayından çıktığının da bir göstergesi olarak karşımıza çıkmakta. Bu kadar sıkıntının içinde bazı uygulayıcıların kraldan fazla kralcı kesilip, kara kara düşünen esnafın sözde sosyal mesafeyi koruyarak sohbet etmelerine bile karışması evlere şenlik…   Bir sonraki yazımızda buluşmak dileği ile…