30 Mart’ta yapılacak yerel seçimlere siyasi partiler hızlı bir şekilde hazırlanırken toplum da yavaş da olsa seçim atmosferine girmektedir. “Toplumun beklediği, siyasi partilerdeki, tavandaki ittifaklar yerelde de olacak mı?” algısı hayal kırıklığına dönüşmeye başladı. İttifaklar neden gerektiğini, neden yerelde başarılmadığını siz değerli okuyucularımızla bir gözden geçirelim.
Cumhurbaşkanlığı sisteminde istesek de istemesek de ülkedeki siyasi yapı iki kutupluya dönüşmek mecburiyetinde. Başkanlık ve yarı başkanlık olarak da bakılan cumhurbaşkanlığı sistemi dünyada en hızlı geçen ülkelerde bile 3 seçim sürecinde rayına oturmuş durumda. Bu minvalde bakıldığında tavanda iyi niyetle yapılan ittifakların yerele inmesi zaman alacaktır. Seçmenin bir müddet daha direnç göstereceği görünmektedir.
AK Parti kanadından bakıldığında ülkede geçirilen bir 15 Temmuz vatan hainlerinin kalkışması, hendek savaşları, El Bap ve Afrin operasyonu şimdi de Suriye’nin doğusuna girilerek etrafımızda oluşturulacak bir YPG ve PKK koridorunun önünü kesmek terör örgütlerini Osmanlı’da olduğu gibi ileri karakollarda karşılamak, ülke topraklarına yanaştırmamak politikasıdır. Bunu da başarmak için muhafazakâr kesimin oyunu almak veya birlikte hareket etmek gerekir.
MHP cephesinden bakıldığında ülkenin bu kadar sorunu varken milliyetçi bir iktidar olunaydı ne hendek savaşına ne Suriye’de yapılan başarılı operasyonlara dünya ülkeleri izin verirdi. Ancak bu şu andaki iktidara destek verilerek gerçekleştirilebilir mantalitesi ağırlık basmakta. Her ne kadar 15 Temmuz’dan önce AK Partinin milliyetçi kesime imkân vermeyin, kadrolaşmayı içindeki vatan hainleri FETÖ’cülerle birlik olup bu kesime 16 sene eziyet edildi ise de ülke menfaatleri partinin üzerinde anlayışı hâkim olunmaktadır.
Sol cenaha bakıldığında ise CHP, İYİ Parti, HDP ve sol cenahta bulunan partilerin ortak bir gayesi vardı: iktidarı ele geçirmek, toplumun bir kısmında oluşan Tayyip Erdoğan tepkisinden faydalanmak, fikir ve söylemleri farklı olsa da “düşmanımın düşmanı dostumdur ” anlayışı hakim olmaktadır. Bu minvalde siyaset yapılması da bir nebze olsun başarıyı getirmiş durumda.
İYİ Parti cenahındaki bir kısım milliyetçi seçmenin Sayın Devlet Bahçeliye olan tepkisini yıllardır savunduğu fikir ve ideolojilerinin terk ederek CHP ve HDP politikaları ile aynı çizgiye gelmeleri ve gösterilen aday üzerinde anlaşmaları sosyolojik olarak imkansız gibi gözüken bu anlayış gerçekleşmiş durumda. Ülkeyi kan gölüne çevirerek PKK uzantısı bir partinin seçmeni, hayatı milliyetçi kesimde mücadele eden bir adaya oy vereceğim dedirttirilirken, ömrü PKK gibi vatan hainleri bölücülerle mücadele eden bir siyasetçi veya seçmeninde PKK uzantısı ve sol cenahtan bir adaya oy vereceğim demesi de sosyal açıdan adlandırılamaz tabiatın gerçeğine de aykırı gözükmektedir. Bu anlayış ancak iyi kurgulanmış, dizayn edilmiş bir girişim olarak da okunabilir.
Sonuç olarak her ne kadar tavanda siyaseti kurgulayan liderlerin anlayışı bir çerçevede buluşsa da bunu seçmenin bütün katmanlarına yaymaları ittifakların amacı ve hedefi anlatmaları zor gözükmektedir. Nasıl ki AK Parti ve MHP liderlerinin ülkenin bu yüz yılda siyasi iktidarı güçlü olması gerekiyor. Yerel olsun isterse genel seçimler olsun Ortadoğu’da söz sahibi olunması gerekiyorsa siyasi iktidarın veya muhafazakâr kesimin güçlü olması anlayışı hâkim olması gerektiğini yerele anlatamamaktadır. Muhafazakâr kesim yerelde anlaşamamasının en büyük etkisi de kibir, benlik ve güç zehirlenmesinden kaynaklanmaktadır. Sol kesimde ise iktidara gelebilmek için yerelinde kendilerine destek olması gerektiğini ancak iç siyasette koltuk sevdasından, kibir, hizipçilik gibi nedenlerle anlatamamaktadır.
Bir sonraki yazımızda buluşmak dileği ile…