CEMALETTİN BEKTAŞ
Köşe Yazarı
CEMALETTİN BEKTAŞ
 

Gazetecilerin Bayramında Gazetecilere Biraz Saygı!

24 Temmuz 1908 tarihinde Türk Basınında sansürün kaldırılması nedeniyle her yıl 24 Temmuz günü "Gazeteciler ve Basın Bayramı" olarak kutlanır. Bu günlerde de mülki idareciler, siyasetçiler, sivil toplum örgütleri ya kahvaltıya davet ederek değer vermiş gözükür ya öğle yemeği ya da akşam yemeği verir; tabi ofisler de çiçeklerle dolar. Aslında bir sene boyunca haberlerini yapan gazetecilere kendi lehte haberleri için teşekkür edilmez ancak aleyhte haber ya da köşe yazısı yazıldığında söylenmedik laf- edilmedik hakaret de kalmaz!  Gazetecinin bir nevi kaderi de budur; mesleklerin içinde en zor meslek olarak bilinir, meslek edinmek bir ömür boyu sürer, çünkü gazeteci teknolojiyi, toplum algısını, siyaseti, genel kültürü devamlı takip etmek mecburiyetindedir.   Bu meslek küçük illerde biraz daha zordur. Haberini yaptığın kişi, eleştirdiğin siyasetçi veya bürokratla her zaman karşı karşıya gelme durumun vardır.  Yaşadığım Burdur ili de böyle. “Gazeteciyim” diye dolaşanların, çoğu ‘kopyala yapıştır’ mantalitesinden kurtulmayan arkadaşlardan alın da mülki idarecilerden sivil toplum örgütlerine, belediye başkanlarına varıncaya kadar beraber çalıştıkları basın danışmanı vardır ya da fotoğrafçıları. Bu arkadaşlarda patronlarını ‘nasıl şirin gösteririz’ bunun gayretindedir. Tabi hazır gelen metinleri ‘kopyala yapıştır’ yapmak yerel basının da işine gelir; yargılayan, sorgulayan, sorunları dile getiren, toplumun algısını yansıtan bir basından eğitim sistemimizde olduğu gibi hazırcı, öğrenmeyen, kopyalayıp yapıştırdığı metini bile okumayan sözde gazeteciler oluştu!   1978’de Merhum Seyid Ahmet Arvasi’nin ve Üstat Necip Fazıl Kısakürek’in bir sohbetine katılmak için İstanbul’da bir kış günü 2,5 saat yol yürümüştüm; otobüse, taksiye ne de delik olan ayakkabımın yamasını yaptıracak param vardı. Kar yağışı başlamıştı, göz gözü görmüyordu; saatlerce yürüdükten sonra vardığımda 10 dakika civarında geç kalmıştım. İçeri girmek istediğimde içeri almadılar. 2 saate yakın dışarda, o kışın soğuğunda bekledikten sonra sohbet bitmiş, sohbete katılanlar çıkarken beni de içeri davet etmişlerdi. Merhum Seyid Ahmet Arvasi “Evladım kul hakkı illaki bir insanın malını gasp etmekle, almakla olmaz; zamanından çalarsan da kul hakkı olur” demesiyle beni neden içeri almadıklarını anlamıştım. Tabi içeride sadece üç-beş kişi kalmamız, benimle de çok ilgilenmeleri bir nevi “İyi ki de geç kalmışım” dedirttirecek duruma getirmişti.     Gelelim asıl konumuza… 24 Temmuz Gazeteciler Bayramı dolayısı ile ilk önce  Esnaf ve Sanatkarlar Kredi ve Kefalet Odası Başkanı Sayın Recep Kalkan, AK Parti İl Başkanı Sayın Volkan Mengi, Burdur Valisi Sayın Hasan Şıldak,  MAKÜ Rektörü Sayın Adem Korkmaz, Burdur Belediye Başkanı Sayın Ali Orkun Ercengiz’in gazeteci camiası için yaptıklarına bir nezaket olarak bakılması gerek! Bunun gibi yemekli toplantılarda basının sorunları, mülki idarecilerimizin basına ne gibi destek verecekleri konuşulacağı yerde yağdanlık olmaktan kurtulamadığı, sorunları dile getirmektense kendi düşüncelerini anlatılacağı yerlere dönüşmesi düşündürücü. Kamu kurumlarında ve sivil toplum örgütlerinde çalışan meslektaşlarımızın da gelecekte basın toplantıları ve davetlerde daha profesyonel hareket ederek, davete gelen arkadaşlarımızın ‘yalı kazığı’ gibi ortada kalmasını engellemesi dileği ile.   NOT: Türk milletinin dünyaya örnek olacak bir özelliği vardır: “Aman dileyene kılıç kalkmaz” Bir sonraki yazımızda buluşmak dileği ile…   
Ekleme Tarihi: 26 Temmuz 2018 - Perşembe
CEMALETTİN BEKTAŞ

Gazetecilerin Bayramında Gazetecilere Biraz Saygı!

24 Temmuz 1908 tarihinde Türk Basınında sansürün kaldırılması nedeniyle her yıl 24 Temmuz günü "Gazeteciler ve Basın Bayramı" olarak kutlanır. Bu günlerde de mülki idareciler, siyasetçiler, sivil toplum örgütleri ya kahvaltıya davet ederek değer vermiş gözükür ya öğle yemeği ya da akşam yemeği verir; tabi ofisler de çiçeklerle dolar. Aslında bir sene boyunca haberlerini yapan gazetecilere kendi lehte haberleri için teşekkür edilmez ancak aleyhte haber ya da köşe yazısı yazıldığında söylenmedik laf- edilmedik hakaret de kalmaz!  Gazetecinin bir nevi kaderi de budur; mesleklerin içinde en zor meslek olarak bilinir, meslek edinmek bir ömür boyu sürer, çünkü gazeteci teknolojiyi, toplum algısını, siyaseti, genel kültürü devamlı takip etmek mecburiyetindedir.

 

Bu meslek küçük illerde biraz daha zordur. Haberini yaptığın kişi, eleştirdiğin siyasetçi veya bürokratla her zaman karşı karşıya gelme durumun vardır.  Yaşadığım Burdur ili de böyle. “Gazeteciyim” diye dolaşanların, çoğu ‘kopyala yapıştır’ mantalitesinden kurtulmayan arkadaşlardan alın da mülki idarecilerden sivil toplum örgütlerine, belediye başkanlarına varıncaya kadar beraber çalıştıkları basın danışmanı vardır ya da fotoğrafçıları. Bu arkadaşlarda patronlarını ‘nasıl şirin gösteririz’ bunun gayretindedir. Tabi hazır gelen metinleri ‘kopyala yapıştır’ yapmak yerel basının da işine gelir; yargılayan, sorgulayan, sorunları dile getiren, toplumun algısını yansıtan bir basından eğitim sistemimizde olduğu gibi hazırcı, öğrenmeyen, kopyalayıp yapıştırdığı metini bile okumayan sözde gazeteciler oluştu!

 

1978’de Merhum Seyid Ahmet Arvasi’nin ve Üstat Necip Fazıl Kısakürek’in bir sohbetine katılmak için İstanbul’da bir kış günü 2,5 saat yol yürümüştüm; otobüse, taksiye ne de delik olan ayakkabımın yamasını yaptıracak param vardı. Kar yağışı başlamıştı, göz gözü görmüyordu; saatlerce yürüdükten sonra vardığımda 10 dakika civarında geç kalmıştım. İçeri girmek istediğimde içeri almadılar. 2 saate yakın dışarda, o kışın soğuğunda bekledikten sonra sohbet bitmiş, sohbete katılanlar çıkarken beni de içeri davet etmişlerdi. Merhum Seyid Ahmet Arvasi “Evladım kul hakkı illaki bir insanın malını gasp etmekle, almakla olmaz; zamanından çalarsan da kul hakkı olur” demesiyle beni neden içeri almadıklarını anlamıştım. Tabi içeride sadece üç-beş kişi kalmamız, benimle de çok ilgilenmeleri bir nevi “İyi ki de geç kalmışım” dedirttirecek duruma getirmişti.  

 

Gelelim asıl konumuza… 24 Temmuz Gazeteciler Bayramı dolayısı ile ilk önce  Esnaf ve Sanatkarlar Kredi ve Kefalet Odası Başkanı Sayın Recep Kalkan, AK Parti İl Başkanı Sayın Volkan Mengi, Burdur Valisi Sayın Hasan Şıldak,  MAKÜ Rektörü Sayın Adem Korkmaz, Burdur Belediye Başkanı Sayın Ali Orkun Ercengiz’in gazeteci camiası için yaptıklarına bir nezaket olarak bakılması gerek! Bunun gibi yemekli toplantılarda basının sorunları, mülki idarecilerimizin basına ne gibi destek verecekleri konuşulacağı yerde yağdanlık olmaktan kurtulamadığı, sorunları dile getirmektense kendi düşüncelerini anlatılacağı yerlere dönüşmesi düşündürücü. Kamu kurumlarında ve sivil toplum örgütlerinde çalışan meslektaşlarımızın da gelecekte basın toplantıları ve davetlerde daha profesyonel hareket ederek, davete gelen arkadaşlarımızın ‘yalı kazığı’ gibi ortada kalmasını engellemesi dileği ile.

 

NOT: Türk milletinin dünyaya örnek olacak bir özelliği vardır: “Aman dileyene kılıç kalkmaz”

Bir sonraki yazımızda buluşmak dileği ile…   

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve bugun15.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.