Ülke gündemini uzun süredir meşgul eden 31 Mart mahalli idareler seçimleri partiler için ders çıkarabilecekleri bulunmaz bir nimet olarak karşılarına çıkmakta.
Cumhur ittifakı ülkede “beka sorunu var” ve “gönül belediyeciliği” söylemlerini gündeme getirirken; Millet ittifakı da “beka sorunu yok ekonomik sorun var” ve “derman belediyeciliği” olarak toplumun karşısına çıktı.
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan 31 marttaki yapılan seçim için “sosyal medyayı kullanalım, şehirlerimiz kirlenmesin, gürültü kirliliğinden kurtulalım” çağrısına bütün partilerin uyması toplumda seçim atmosferini düşürse de sosyal medya kullanıcıları halka gürültü kirliliğini ve çevre kirliliğini aratır duruma getirmesi düşündürücü!
Dünyada ilk kez seçim kampanyasını sosyal medya ağırlıklı olarak kullanan lider ise ABD 44. başkanı Barack Obama olarak bilinmektedir. Bu kampanyada ülkesinde bulunan ekonomik sorunların yerine sevgi sözcüğünü kullanması, “ABD’yi, ABD’lilerle yöneteceğiz” söylemi o kadar etkili oldu ki ikinci kez kaybetmesi kesin gözü ile bakılan Barack Obama 2013 yılında tekrar seçildi.
Türkiye’de Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın ilk kez “sosyal medyayı ağırlıklı olarak kullanalım” söylemini kendi partisi AK Parti bu söylemi anlayabildi mi? Bunun sorgulanması gerekmekte. Türkiye’de sosyal medyayı kullanma yaşı ve bu işlerden anlayan kesime bakıldığında ise yaş ortalaması 25 ile 35 yaşları arasında. AK Parti iktidara geldiğinde bu kesim çocuk yaşta diyebileceğimiz öğrenim çağında idi ve hiç AK Partinin kaybettiğini bilmeyen devamlı kazanan yaş grubu.
31 Mart Yerel Seçimlerinde, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın bu “sosyal medyayı kullanalım” çağrısına AK Partiden aday olan şahsiyetlerin bu gruba sarılıp ekip kurması, partinin içinde bulunan tecrübeli, akil ve duayenlerinin dışlanması, tehdit dili ve çamur siyasetini ön plana çıkarmaları toplumun tepkisini çekerek sarı kart yemelerine sebep oldu. Büyük şehirler başkanlıkta muhalefet adaylarına verirken, denetleme görevi olarak da belediye meclislerinde AK Partiye vermiş durumda. Ana Muhalefet olan CHP’ye ise kullanılan siyaset dilinin iktidar partisine göre iyimser olduğunu mağdur durumda görerek oy verdi. Belediye meclislerinin toplum yapısına uymadığını algılayarak belediye meclisinde iktidar partisine geçen seçmen belediye başkanlığında muhalefet adayına vererek ana muhalefete “sana oy veriyorum ama bu geçici ekibini düzeltmezsen bir daha oy vermem” uyarısını yapmış durumda.
Sonuç olarak metropol Şehirlerimizden İstanbul, Ankara, Antalya gibi şehirler de bu dersi açık açık iktidar partisi ve ana muhalefete verirken, yaşadığımız şehir olan Burdur’da da tehdit dili ve çamur siyasetinin tutmadığı görünmekte. En bariz örneği de Burdur’un Tefenni ilçesi. Önceki dönemlerde başkanlık yapmış beş tane belediye başkanının birleşip iktidar partisinin adayını desteklemesi, MHP’li Belediye Başkanı Sayın Ümit Alagöz’ün birleştirici söylemi ve ‘beraber yönetelim bu ilçemizi’ siyaseti ilçe tarihinde yaşanmamış bir fark oluşturarak tekrar kazanmasını sağlamıştır. Ötekileştirme dilinden uzak durarak AK Parti’nin güçlü olduğu Amasya’da da sevgi dilini ve birlikte yönetelim çağrısı yapan MHP adayı dostum Sayın Mehmet Sarı’nın kazanması bu halkın feraset sahibi olduğunun da bir göstergesidir. Seçmenin siyasetçilere verdiği dersi çıkaran bir sonraki seçimlerde güçlü çıkar yoksa her kaybeden bir suçlu bulur, bir sebep üretir. Hatasını anlamayan da siyasi rakibini veya ortağını suçlar, bürokrasiyi suçlar ya da basını suçlar. Buna da basın dilinde “güç zehirlenmesi yaşayan kaba zihin” denir.
Bir sonraki yazımızda buluşmak dileği ile…