Cumhuriyet Halk Partisi, siyasette uç noktalara teslim mi oldu? sorusunu seçmenin bakış açısı ile değerlendirmeye çalışalım.
Tarihinde ilk kez Cumhuriyet Halk Partisi, yerel seçimlerde doğru bir siyaset, doğru bir strateji üreterek, birinci parti olup ipi göğüsledi. İki yıl süren pandemi ve 11 ili kapsayan yüz yılın depreminin getirdiği afeti unutturarak, ekonomi ve seçmenin mutfağında kaynayan tencere üzerine siyaset yaparak, başarıya ulaşmış görünmekte. Ne oldu da bu düşünce tersine dönmeye başladı?
Geçmişe bakıldığında 17-25 Aralık sonunda, devlet kurumları FETÖ terör örgütleri ile uğraşırken, CHP milletvekillerinin ise FETÖ’nün yayın organı olan Zaman Gazetesi ve Samanyolu TV önünde, FETÖ terör örgütleri ile direniş ve mitingler yapmaları seçmen hafızasına kazınmıştı. Neden? Sorusu sorulduğunda ise; ‘’FETÖ’nün henüz kanun nazarında terör örgütü olarak yayınlanmadığı, demokrasi adına yaptıkları’’ dile getirilmekte. Tabi kanun çıkarmaya kalktıklarında ise TBMM’de oy vermedikleri de unutulmamakta. Tam bunlar unutulmaya çalışırken, şimdide TİP’li milletvekili Can Atalay’ı savunmasını, yeniden TBMM’nin toplanmasını istemesi seçmen nazarında tepki çekti. Bu tepkide ‘’Bizler hiçbir zaman sosyal demokrat olamıyoruz. Her zaman siyasette uç noktaların esiri oluyoruz ve bunlardan gelecek oy gelmeyi versin’’ tepkisi. Türkiye gerçeği ile örtüşmeyen, TİP si siyasi bir parti olduğu halde vekil Ahmet Şık’ın da TBMM’de konuşması seçmen tarafından örnek olarak gösterilmekte.
Ülke genelinde araştırıldığında ‘’Aşırı sol gurupların, sosyal demokrat bir parti olan Cumhuriyet Halk Partisi’nin içinde yuvalandığı, kimisi gençlik kollarında kimisi il ve ilçe başkanlıklarında kimisi de milletvekili seçilerek, bu gurupların da günü geldiğinde görevini yapacağını, nasıl ki PKK’nın yıllarca CHP’nin içine yerleştiği, güç kazandıklarında ise kendi amblemleri altında seçime girmeleri gibi. Nasıl ki FETÖ terör örgütünün, güçlenebilmek için bir zamanlar Ak Parti’yi kullandığı ve güç elde edildiğinde ise kalkışma yapacak kadar ileri gidildiği’’ seçmen tarafından her zaman dillendirilmekte. Şimdi de seçmen gözünde CHP’yi acaba bu uç noktalar kullanıyor mu? bir basamak olarak kullanıyorlar mı? soruları.
Sonuç olarak bakıldığında; Gezi olaylarında, Sorosçu Osman Kavala’yı ve Can Atalay’ı savunan şahsiyetleri ayrıca gezi olayları başlamadan bir hafta önce ABD ve İngiliz TV kanalları Türkiye’de Taksim Meydanı’nı canlı vermek için kaç ajansla anlaşma yapıp, bir ay boyunca izlendiğini araştırmak gerek. Can Atalay’ın ve Sorosçu Osman Kavala’nın sosyal demokratların bildiği kadar masum olmadıkları meydana çıkar.
Bir sonraki yazımız da buluşmak dileği ile...