Öyle bir ülke düşünün ki yargısından polisine, milli eğitimden askeri yapısına varıncaya kadar terör örgütü ele geçirsin…
Bu coğrafyada değil dünyada böyle bir ülke yok!
Bu güven ve özveri ile darbe teşebbüsünde bulunan bu hainlere dünyada olmayacak bir örnekle vatandaş direndi ve başarısız oldular.
Dünyada kaç ülke vardır darbeye karşı direnen, cumhurbaşkanı “ben sokaktayım” deyince ölüme çıkan bir toplum?
Bunları çoğaltabiliriz…
Ancak birde bu yapının temizlenmesi var:
Yani gelecek nesillere temiz bir toplum bırakmak var, asıl görev de bu değil mi?
Bu da üç temel unsurdan geçer.
Birincisi; eğitim olarak bakılması gerekir. Gelecek nesilleri emperyalizmden ve kapitalizmin kurgusundan, Siyonizm’in uşaklığından kurtarmak istiyorsak Milli Eğitimin Bakanlığı’nın gelecek nesilleri 21. yüzyıla göre kendini yetiştirmiş, yargılayan, araştıran, bilgi çağına hazırlanmış bir gençlik yetiştirmek mecburiyetinde.
İkincisi; diyanet gözükmekte. Ülkenin yüzde doksanı Müslüman gözüken bir topluluktan bahsediyoruz.
Bu toplumda vakıf, dernekler ve cemaatlerin olmaması düşünülemez ancak bunların devleti ele geçirmek ve kadrolaşmak vazifesi olmaması gerekir! Bunun gibi yapılar toplum yararına çalışan birer kültürel derneklerden ileri gitmemesi, diyanetinde cemaatlerin güdümünden kendi özüne dönerek İslam’ı doğru anlatan halkın ehlisünnet itikadını öğrendiği, toplumun sapık cemaat ve derneklere yönlenmesini engelleyen kurum olması gerekmekte!
Üçüncüsü; yargı dedik, yani adalet gözükmekte. Toplum olarak eğer hafızalarımızdan yargıya güvenin kaybolduğunu hisseden bir toplumdan bir şey beklememek gerekir! O yüzdendir ki bir devletin neresini düzeltirsen düzelt o ülkede yargının bağımsız, vicdanları karartan değil vicdanları rahatlatan bir yargı olması gerekmekte. Adalet sistemi oturtmadan başarı sağlamasını düşünmek biraz abeste iştigal olur. Yargıçlarımızın hangi fikir ve düşüncede olursa olsun verdiği kararların fikir ve düşüncelerinden bağımsız olması mecburiyetindedir
Bu üç unsuru ülkesinde oturtamayan bir yönetimin başarı sağlamasını düşünmek afaki olur.
Sonuç olarak bu ülke bu kadar badireler atlatmasına rağmen, siyasilerimizin vakıf ve derneklerdeki şahısların il başkanı, siyasetçi yapma gayretleri, miting ve toplantılarda bir partinin gençlik kolu gibi kullanılmaya çalışılması ve basının baskı altında tutulması ibretlik bir durum olsa gerek!
Bir sonraki yazımızda buluşmak dileği ile…