25 Mayıs’ta Burdur Devlet Hastanesi’nde 33 kişi diyaliz faciası yaşayarak çeşitli
hastanelere kaldırdı. Afyonkarahisar, Isparta, Antalya ve Bucak'taki devlet
hastanelerine sevk edilmişti. 3 hasta vefat ederken, 18 hastanın tedavisi devam
ediyor ve 12 hastanın taburcu edildiği bildirildi. 2 hastanın entübe halde
tedavilerinin sürdüğü göz önünde bulundurularak, yetkililerin istifa etmesi
sorusu gündeme geldi. Soruşturmanın selameti açısından elzem olduğunu
Burdur halkı dillendirmeye başladı.
Dünya devletlerine bakıldığında, bizdeki kadar sorumluların istifa etme
erdemliğinden kaçtığı görülmedi. Almanya, Fransa, İngiltere, Romanya ve
Yunanistan gibi Avrupa ülkelerine bakıldığında, bir olay veya vakada
sorumluların istifa edip soruşturmanın selametini sağlamak adına istifa ettikleri
görülmektedir.
Türkiye’de istifa erdemliğini gösteren var mı?
Yakın tarihimizde 301 madenci, maden faciasında ölür istifa eden çıkmaz.
Maden ocağına ihmali olan bu maden ocağına izin veren bakanından alında
mühendisine varıncaya kadar olan birçok kişi hakkında savcılık kanalıyla
tutuklamalar olmayınca, kendiliğinden çıkıp ‘’benimde sorumluluğum var’’
diyerek istifa eden çıkmaz.
Yakın tarihimizde Erzincan İliç ilçesinde, 13 Şubat 2024 tarihinde biriken
toprağın heyelan oluşturması sonucu toprak altında kalan 9 madencimizin
sorumluluğunu kimse hala kabul etmiyor ve izin veren bakan hala görevinin
başında bulunuyor. Bunun gibi yüzlerce olayın yaşandığı ülke genelinde ne
hikmetse ne siyasiler ne de bürokratlar, soruşturmanın selameti için adım
atmıyor.
Savcılık eşliğinde Sağlık Bakanlığı’nın gönderdiği bilir kişi, ne kadar tarafsız
olarak olayların nasıl olduğunu tespit edecek. Hastane başhekimi görevde,
kamu hastanelerinden sorumlu idarecimiz görevde, diyaliz merkez ünitesindeki
doktorumuz görevde, baş hemşiremiz görevde. Ancak Burdur halkı, sağlıklı bir
incelemenin yapılacağına inanmamakta. Her zaman olduğu gibi sorumlular
dışarıda, garibanlar içeride mi olacak endişesi taşımakta. Bu endişelerin
giderilmesi için adaletin sağlanması ve sorumluların acilen istifa edip
soruşturmanın daha sağlıklı yapılabilmesi için görevlerinden el çektirilmesi
gerekmektedir.
Diyaliz merkezlerinde yapılan testlerin, 20'nin üzerinde olduğu ve bu testlerin
normal çıktıktan sonra hastaların sisteme alındığı belirtiliyor. Ancak, bu testlerin
yetkili kişilerin kontrolünden geçtiği ve bu şekilde hastaların sisteme alındığı
vurgulanıyor. Bu durumda, testlerin gözden kaçması veya kontrol edenlerin
ihmali gibi bir durum nasıl oluşabilir sorusu gündeme geliyor. Şimdi soru şu ‘’Bu
kadar kontrol edecek hekimlerin ve uzmanların bulunduğu sistemde nasıl olur
da gözden kaçar? şimdi kimlerin başı yanacak?’’
Ülkede yaşanan olaylara bakıca, yine garibanların başını mı yakacak? Akıllardaki
soru şu; ‘’Görevi hak etmediği halde siyaseten atananlar neden hala görevde?
Yoksa arkasında sermayenin gücünü alarak göreve atananlar mı bu işte
yanacak?’’ Bunu soruşturmanın sonuncunda görme imkanımız olacak.
Bir vatandaşın dile getirdiği ‘’Bunlarda utanma duygusu yoktur. Soruşturmanın
selameti için istifa etmezler ve garibanın başını yakarlar’’ cümlesi de
hafızalarımızda yer etti.
Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Kızılcahamam’da yaptığı istişare
toplantısında dile getirdiği ‘’Bizler halk ile iç içeyiz, bizler halka indiğimiz için ve
dertlerini dinlediğimiz için 22 senedir bu halk bizlere güvendi.’’ Sayın
Cumhurbaşkanı’nı dinleyen yok ki, kimisi sermayeyi arkasına almış atanıyor,
kimisi de Ak Parti trollüğü yapıyor. ‘’Liyakatli bir idareciniz var mı?’’ halkın
içinde yılladır söylem olarak dillendirilmekte. Türkiye genelinde de bütün
illerdeki söylem olarak karşımıza çıkmakta. Sayın Cumhurbaşkanı 2002 ruhuna
dönmek istiyorsa, öncelikle kendisine yanlış bilgi verenleri temizlemesi lazım.
Bir sonraki yazımızda buluşmak dileği ile...