AK PARTİ KENDİ SONUNU MU HAZIRLIYOR?
Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘’Cumhur İttifakı 15 Temmuz da bu ülkenin geleceğini kurtarmak için kuruldu. Hiçbir güç bu ittifakı yıkamaz’’ söylemi ve Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Dr. Devlet Bahçeli’nin ‘’Bizler Cumhur İttifakı’nı menfaat için kurmadık. Bu ülkenin ve yeni nesillerin geleceğini kurtarmak için kuruldu. Ne pahasına olursa olsun Cumhur İttifakı devam edecek’’ söylemi ile tabanda bu söylemin karşılığının olup olmadığını, seçmenin bakış açısı ile değerlendirelim.
Ak Parti’de Cumhur İttifakı’nın oluşmasına karşı çıkan bir gurup milletvekili olduğu bilinmekte ve bu da yerele yayılmakta. Milletvekilleri, Sayın Cumhurbaşkanı’nı gurup toplantılarında konuşurken en önde avuçları patlarcasına alkış yaparak dinlemekte, yani kendilerini sözde kamufle etmekte. Bu ekibin göreve getirdiği bürokratlar, il müdürleri vs. çoğaltılabilir. Bunlar da bire bir halkla iç içe olunca, tabanın sesi olmuş gözükmekte. Ak Parti’de bulunan bu ekip Cumhur İttifakı içinde yer alan ve ana sürükleyici iki partiden biri olan MHP’nin olmasını istememekte. Genel seçimlerde MHP’lilerin önce Cumhurbaşkanına sonra kendi milletvekillerine oy isterken, aynı hassasiyeti Ak Partililerin göstermemesi, hatta MHP’ye verilen oyun CHP’ye gideceğinin dillendirilmesi tabanda ayrışmanın bir neticesi olarak karşımıza çıkmaktadır.
MHP’de ise tam tersi olmakta. Sadece tek sorunlarının milliyetçi, devletine bağlı, vatan millet sevdalılarının, devletin bekasını kendi çıkarlarından üste tutacak kişilerin yani liyakat erbaplarının göreve getirilmesidir. Yılların verdiği ezilmişliğin getirdiği tepki gereği de Ak Parti’de ‘’şu bizim kırmızı çizgimiz, bu aday olmaz’’ söylemleri oluşmuş durumda. Ak Parti’de olduğu gibi MHP’de de Cumhur İttifakı içinde yer almayı istemeyen seçmen ve az da olsa il başkanların olduğu bilinmekte. MHP’ye zarar vermemekte olup sadece yerelde istenilen milletvekili veya belediye başkanlığı kaybedilmesi olarak değerlendirilebilir.
Cumhur İttifakı’nın dağılması emperyalistlerin yıllarca böl-parçala-yut anlayışı ile mücadele eden ve güçlenerek çıkan MHP’ye vereceği zarar az olsa da, çeyrek asırlık bir Ak Partiye verdiği zarar bu ülkenin çıkarına olmayacak diye bakılmakta. Seçmen tarafından hala 1’inci Parti olarak bakılan Ak Parti bu ekonomik ve siyasal görüntüsü ile kendi sonunu mu hazırlıyor? Sorusunu da beraberinde getirmekte.
Seçmen tarafından çeyrek asırlık bir parti olarak görülen AK Parti, 2002 kuruluşundaki ayarlarına geri dönebileceğini ve liderin etrafını çeviren, sermayenin etkisinde olan siyasilerin Cumhurbaşkanı tarafından dışlanacağı dillendirilmektedir. Sayın Erkan Kandemir'in sürekli kullandığı ‘’metal yorgunu’’ tabiriyle ötekileştirdiği ve tavan ile taban arasındaki ayrışmayı bilerek veya bilmeyerek hızlandırdığı belirtiliyor. Bu durum da, teşkilatların güç kaybetmesine sebep olmuş. Herkesin AK Parti'yi sadece işe yerleşmek veya ihale almak olarak gördüğü algısından kurtulabilmesi için tepede yapılacak değişimle bu sorunun çözülebileceğine inanılmaktadır. Örnek verecek olursak Denizli ve Burdur ilinin yerel seçimleri örnek gösterilebilir. Denizli ve Burdur’lu seçmen Sayın Nihat Zeybekci’yi, Sayın Bayram Özçelik’i hizmet yapar düşüncesiyle kabullenmişti. 11 ili kapsayan yüzyılın depreminin yaraları sarılmadan batıya yardım yapılmaz. Ancak bunun biri bakanlık yapmış diğeri de yılların milletvekili. Her bakandan biraz para koparsa hem Burdur hem de Denizli’ye yatırım gelir düşüncesi oluşmuştu. Denizli'de Sayın Nihat Zeybekci'nin bakanlıktan belediye başkanlığına geçmeyeceğim kaprisini ve Burdur'da ise vekil Adem Korkmaz'ın Bayram Özçelik takıntısı ve hırsını göremeyen teşkilat sorumlusu Sayın Erkan Kandemir, Burdur ve Denizli'nin kaybedilip CHP'ye geçmesine sebep olmuştur diye bakılmakta.
Sonuç olarak partiler bir binaya benzer. Tadilat yapılacaksa önce binanın su almaması için çatı yenilenir. Sizler çatıyı yenilemezseniz yağmurda bina içi su alır ve nemlenir sonra da yavaş yavaş çürür ve yıkılır. Eğer değişim yapılacaksa önce tepeden başlanır. Seçmenle beraber yapılması lazım, seçmeni yok saymanın cezasını Burdur çekiyor. Vekil Adem Korkmaz’ın yerel bir gazetede üç gün boyunca yayınlattırdığı, yazdığı söyleşide veya sözde tespitlerinde ‘’bir çuval konuşuyor ama boş konuşuyor’’ söylemi oluştu. İçinde kayda değer tek bir cümle var o da ‘’suçlu aranıyorsa benim’’ cümlesi ancak suçu, gösterdiği belediye başkanı adayına ve MHP Burdur İl başkanına atmaktadır. Ayrıca suçu hükümetin uyguladığı ekonomik politikalara ve ayrışmaya bağlıyor. İllerin ittifakını merkez yapmıştı, ilçeler ise il başkanlıklarına bırakıldı. O zaman elli senelik Bucak ilçesi neden kaybedildi? sorusu seçmen tarafından dillendirilmekte.
Bir sonraki yazımız da buluşmak dileği ile...
Ekleme
Tarihi: 28 Haziran 2024 - Cuma
AK PARTİ KENDİ SONUNU MU HAZIRLIYOR?
Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘’Cumhur İttifakı 15 Temmuz da bu ülkenin geleceğini kurtarmak için kuruldu. Hiçbir güç bu ittifakı yıkamaz’’ söylemi ve Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Dr. Devlet Bahçeli’nin ‘’Bizler Cumhur İttifakı’nı menfaat için kurmadık. Bu ülkenin ve yeni nesillerin geleceğini kurtarmak için kuruldu. Ne pahasına olursa olsun Cumhur İttifakı devam edecek’’ söylemi ile tabanda bu söylemin karşılığının olup olmadığını, seçmenin bakış açısı ile değerlendirelim.
Ak Parti’de Cumhur İttifakı’nın oluşmasına karşı çıkan bir gurup milletvekili olduğu bilinmekte ve bu da yerele yayılmakta. Milletvekilleri, Sayın Cumhurbaşkanı’nı gurup toplantılarında konuşurken en önde avuçları patlarcasına alkış yaparak dinlemekte, yani kendilerini sözde kamufle etmekte. Bu ekibin göreve getirdiği bürokratlar, il müdürleri vs. çoğaltılabilir. Bunlar da bire bir halkla iç içe olunca, tabanın sesi olmuş gözükmekte. Ak Parti’de bulunan bu ekip Cumhur İttifakı içinde yer alan ve ana sürükleyici iki partiden biri olan MHP’nin olmasını istememekte. Genel seçimlerde MHP’lilerin önce Cumhurbaşkanına sonra kendi milletvekillerine oy isterken, aynı hassasiyeti Ak Partililerin göstermemesi, hatta MHP’ye verilen oyun CHP’ye gideceğinin dillendirilmesi tabanda ayrışmanın bir neticesi olarak karşımıza çıkmaktadır.
MHP’de ise tam tersi olmakta. Sadece tek sorunlarının milliyetçi, devletine bağlı, vatan millet sevdalılarının, devletin bekasını kendi çıkarlarından üste tutacak kişilerin yani liyakat erbaplarının göreve getirilmesidir. Yılların verdiği ezilmişliğin getirdiği tepki gereği de Ak Parti’de ‘’şu bizim kırmızı çizgimiz, bu aday olmaz’’ söylemleri oluşmuş durumda. Ak Parti’de olduğu gibi MHP’de de Cumhur İttifakı içinde yer almayı istemeyen seçmen ve az da olsa il başkanların olduğu bilinmekte. MHP’ye zarar vermemekte olup sadece yerelde istenilen milletvekili veya belediye başkanlığı kaybedilmesi olarak değerlendirilebilir.
Cumhur İttifakı’nın dağılması emperyalistlerin yıllarca böl-parçala-yut anlayışı ile mücadele eden ve güçlenerek çıkan MHP’ye vereceği zarar az olsa da, çeyrek asırlık bir Ak Partiye verdiği zarar bu ülkenin çıkarına olmayacak diye bakılmakta. Seçmen tarafından hala 1’inci Parti olarak bakılan Ak Parti bu ekonomik ve siyasal görüntüsü ile kendi sonunu mu hazırlıyor? Sorusunu da beraberinde getirmekte.
Seçmen tarafından çeyrek asırlık bir parti olarak görülen AK Parti, 2002 kuruluşundaki ayarlarına geri dönebileceğini ve liderin etrafını çeviren, sermayenin etkisinde olan siyasilerin Cumhurbaşkanı tarafından dışlanacağı dillendirilmektedir. Sayın Erkan Kandemir'in sürekli kullandığı ‘’metal yorgunu’’ tabiriyle ötekileştirdiği ve tavan ile taban arasındaki ayrışmayı bilerek veya bilmeyerek hızlandırdığı belirtiliyor. Bu durum da, teşkilatların güç kaybetmesine sebep olmuş. Herkesin AK Parti'yi sadece işe yerleşmek veya ihale almak olarak gördüğü algısından kurtulabilmesi için tepede yapılacak değişimle bu sorunun çözülebileceğine inanılmaktadır. Örnek verecek olursak Denizli ve Burdur ilinin yerel seçimleri örnek gösterilebilir. Denizli ve Burdur’lu seçmen Sayın Nihat Zeybekci’yi, Sayın Bayram Özçelik’i hizmet yapar düşüncesiyle kabullenmişti. 11 ili kapsayan yüzyılın depreminin yaraları sarılmadan batıya yardım yapılmaz. Ancak bunun biri bakanlık yapmış diğeri de yılların milletvekili. Her bakandan biraz para koparsa hem Burdur hem de Denizli’ye yatırım gelir düşüncesi oluşmuştu. Denizli'de Sayın Nihat Zeybekci'nin bakanlıktan belediye başkanlığına geçmeyeceğim kaprisini ve Burdur'da ise vekil Adem Korkmaz'ın Bayram Özçelik takıntısı ve hırsını göremeyen teşkilat sorumlusu Sayın Erkan Kandemir, Burdur ve Denizli'nin kaybedilip CHP'ye geçmesine sebep olmuştur diye bakılmakta.
Sonuç olarak partiler bir binaya benzer. Tadilat yapılacaksa önce binanın su almaması için çatı yenilenir. Sizler çatıyı yenilemezseniz yağmurda bina içi su alır ve nemlenir sonra da yavaş yavaş çürür ve yıkılır. Eğer değişim yapılacaksa önce tepeden başlanır. Seçmenle beraber yapılması lazım, seçmeni yok saymanın cezasını Burdur çekiyor. Vekil Adem Korkmaz’ın yerel bir gazetede üç gün boyunca yayınlattırdığı, yazdığı söyleşide veya sözde tespitlerinde ‘’bir çuval konuşuyor ama boş konuşuyor’’ söylemi oluştu. İçinde kayda değer tek bir cümle var o da ‘’suçlu aranıyorsa benim’’ cümlesi ancak suçu, gösterdiği belediye başkanı adayına ve MHP Burdur İl başkanına atmaktadır. Ayrıca suçu hükümetin uyguladığı ekonomik politikalara ve ayrışmaya bağlıyor. İllerin ittifakını merkez yapmıştı, ilçeler ise il başkanlıklarına bırakıldı. O zaman elli senelik Bucak ilçesi neden kaybedildi? sorusu seçmen tarafından dillendirilmekte.
Bir sonraki yazımız da buluşmak dileği ile...
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.