15 Temmuz darbe kalkışmasından sonra ülke genelinde başlatılan temizlik harekâtı kimi çevreler tarafından art niyetli bir kıyım dense de, devletimizin de başka bir çaresi yok. Kuru ile yaşı ayırma zamanı olduğunun bütün birimler farkında. Sayın Cumhurbaşkanımızın da açıkladığı gibi bazı yerlerde at izi ile it izi birbirine karıştı neden mi?
Bir hâkim ile sohbet esnasında ağzından dökülen cümlelerini dinleyince eyvah nereye gidiyoruz demekten kendimi alamadım. Antalya’nın girişinde bir benzinlikte sabahın erken saatlerinde mola vermiş çayımı yudumlarken, adalet bakanlığı etiketi olan bir araçta mola verdi. Çay içmek için bulunduğum masaya oturunca sohbete başladık. Kendisine dergimizi göstererek bu dergiyi çıkarıyoruz deyince bir göz atıp methiyeler düzmeye ve bölgede böyle bir derginin olmasından mutluluk duyduğunu belirttikten sonra kendisinin de hâkim olduğunu söyledi. Bu vatan haini yapı ile yıllarca uğraştığımı ancak şu anda tutuklamaların ve iddiaların abartılı olduğunu halkın böyle algıladığını söyleyince; “Beyefendi savcı önüne ne geliyorsa tutuklama istiyor, hâkim tutuklamaz ise bir iftiraya gideceğim diye kendinden korkuyor. Savcı kendine emniyetten gelen dosyaya tutuklama istemez ise; oda kendinden korkuyor. İnşallah ortam sakinleşince kuru ile yaş ayırt edilir, zaten şu anda tutuklananların nereden bakarsanız bakın yüzde 60’ı afaki olarak tutuklu. Davalar açıldıktan sonra çıkarlar.” deyince soruyu yapıştırdım. Bu insanların belki de yıllarını yaşamlarından alacaksınız, adli kontrol mekanizması neden işlemiyor? Gecikmiş adalet adalet midir? Deyince; “Benimde vicdanım el vermiyor ama çaremiz yok.” demesi düşündürücü.
Ergenekon davasında yıllarca içerde yatırdığımız ve Ergenekon kasası dediğimiz Kuddusi Okkır kanserden vefat ederken, devlete sigorta ve vergi borcu vardı. Cenazesini maddi imkânsızlıklar nedeniyle belediye kaldırdı. Nasıl bir kasa ki, cenazesinin masrafını ödeyecek kadar bile ailesine maddi bir şey bırakmamış.
Deniz Yarbay Ali Tatar “Ben bu yapının zulmünü çekmeyeceğim” diye intihar etti. İntihara sürükleyen Savcı Süleyman Pehlivan şu anda FETÖ terör örgütünden dolayı tutuklu. Bu aile fertlerinin çektiği sıkıntı ve vebali kim ödeyecek? Aynı oyunlar bir daha mı oynanıyor?
Bölgemizde tutuklanan bazı şahısların parasını alma canını al misali çok ketum. Birçok kişi gibi yılda bir kere kurban bağışlayanından al da, okullarına çocuğunu göndereninden, borcu gırtlağını geçmiş esnaflardan vb. gibi örnekler çok. Gelen bilgiler doğru ise benim yazdığım bazı köşe yazılarımı paylaşmaları da suç sayılmış.
Bu oyunları bu ülke çok gördü. Önce ASALA’yı yıllarca bitirmek için uğraştık, 1990’larda binlerce PKK’lıdan bir anda yüzbinlerce PKK’lı vatan hainleri yaptık. Dünya konjonktüründe PKK’nın artık alıcısı bittiği için yeni FETÖ terör örgütümü hazırlanıyor? Bu sorularda aklıma gelmiyor değil.
Halktaki algıda ise; “büyük balıklara dokunan yok, küçük balıklar ile uğraşıyorlar” söylemleri de korkutucu. Dünya bu şekildeki bir örgütle daha yeni tanıştı, savcılarımızın da hâkimlerimizin de işi çok zor. Toplumdaki algı operasyonları ‘dava sulandırılıyor’ dese de Türk yargıçları bu zorluğun altından kalkabilecek kabiliyette. Mağduriyetlerin Sayın Cumhurbaşkanımızın dediği gibi giderilip, bu vatan hainlerinden hesap sorulacaktır. Metropolden ilçelere ve köylere varıncaya kadar yapılanan birbirlerine bağlı bir örgütten bahsediyoruz, ülkemiz bir istiklal mücadelesi vermektedir.
Kurban Bayramınızı kutlar Allahu Teâlâ’dan Müslüman coğrafyasına huzur ve esenlikler vermesini niyaz ederim.
Bir sonraki yazımızda buluşmak dileği ile…