15 Temmuz vatan hainlerinin kalkışmasının üzerinden bir sene geçeli 2 ay oldu. Darbe girişiminden sonra devletin gösterdiği reaksiyonun toplumda bir karşılığı oluşmuştu. Hatalar görünmüyor, devletin ve yetkililerin biraz daha dikkat etmesi isteniyordu.  Operasyonların durması sadece ‘ByLock’ denen hain örgütün yazışma programlarında kalması, tolumdaki algının değişmesi gün yüzüne çıkmaya başladı! Sadece muhalefetin değil AK Parti içinde de homurdanmaların olduğu gözükmekte…   AK Parti Genel Başkanı sıfatı ile Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Antalya’da ve değişik illerdeki konuşmalarında “İl başkanlarını, metal yorgunu olanları ve FETÖ’yle irtibatlı olanları ihbar edin!” diye söylemesi mücadelede hala 17/25 Aralık’tan sonra nasıl yalnızları oynadı ise aynı konumda olduğu gözükmekte. Sayın Cumhurbaşkanının bunu söylemesinden bir nevi temizlikte hem siyasi hem de sivil toplum örgütlerine gidilemediği, devletin kendi içinde yaptığı mücadelenin ilerisine geçemediği algılanmakta!   15 Temmuz’dan sonra Türkiye genelinde 2 oda başkanı, 13 sendika il başkanının görevden alındığı veya tutuklandığı gözükmekte. 8 iş adamı, 3 holding… Tabi bunların içine hain örgütün TV ve gazeteleri dahil değil! Buna karşılık basında çıktığına göre 27 oda ve sendika il başkanları görevden alınmak veya gözetim altına alınmak için girişimlerde bulunuluyor. Siyasi kanaldan müdahale edilerek görevlerine geri veriliyor ya da istifası istenerek olay kapatılıyor!   Sayın Cumhurbaşkanımızın aslında bu FETÖ denen hain grupla mücadelede yalnızları oynamasının tek sebebi ise ülke genelinde binlerce idarecinin, sendika temsilcilerinin, oda başkanlarının bu hain örgütle bağlantılarının olmasından dolayıdır! Ya toplantılarına katılım sağlamışlardır ya da maddi yardımda bulunmuşlardır veya bu hain örgütlerin sayesinde müdür veya bir yerlerde yetkili olmuşlardır! Her ne kadar “17/25 Aralık’tan sonra bu yapıdan koptuk bunlar hainmiş” diyen zatı muhteremlerin aynı kaptan yemek yemişliğinin bir hatırı olsa gerek ki hala daha ne idari yapıya ne de siyasi yapıya ulaşılmış değil! Bu halkı dershanelerine götürenler, yurtlarına yerleştirenler, himmet parası atında yardım toplayanlar, TV kanallarına çıkarak avukatlığını yapanlar, sözde Türkçe Olimpiyatlarında gözyaşı dökenlerin topluma ve kanunlara hesap vermeden halkın adaletin oluştuğuna inanması hayalperestlik olsa gerek!    Burdur’dan bir okuyucumun bana attığı mail manidardır: “İçerde yatanlar tamam FETÖ’cü; inanmış veya inandırılmış, cezalarını çeksinler! Ya bu cezaevlerinde yatanları örgüte, toplantılarına götürenler, oy alıp seçilenler, bu şahıslara para toplattıranlar dışarda olacak, bu garibanlar ceza çekecek! Devlet adaleti sağlamak istiyorsa Burdur’u idare edenler, Yargımız, mülki idarecilerimiz önce FETÖ Burdur İmamı ile her hafta akşamları evlerde ve otelde sabah kahvaltıları yapan idarecilerimizden, işadamlarımızdan başlasınlar! Başlayamazlar, onlar güçlü çünkü bunlardan başlayınca kazığın ucu kendilerine gelir. Bu belgeler devletin elinde var! Kimlerin bu toplantıları düzenlediği, kimlerin katıldığı, hangi işadamımızın ve idarecilerimizin o kahvaltılara katılmak için koşturduğu devletin kayıtlarında var!” demesi “Eğer devlet, “elimde yok” diyorsa bu halk bunlara delil de verir!” diye yazması ibret alınacak bir durum.   2019’da yapılacak seçimler için bir veri olarak bakılması lazım! Eğer Sayın Cumhurbaşkanı bu algıyı kıramazsa işi gerçekten zor! Bunu dillendiren kesime “FETÖ ağzı ile konuşuyorsun!” baskısı ancak toplumu gerer ve 2019’da hayal kırıklığına uğramalarına vesile olur!   Bir sonraki yazımızda buluşmak dileği ile…