CHP Eski Genel Başkanı Sayın Deniz Baykal ve MHP üst yönetiminin kaset skandalı ile dizayn etmeye çalışılması ile siyasi yelpazede değişikler oldu. Bunun en belirgin verisi de Sayın Baykal’ın yerine sayın Kılıçdaroğlu’nun gelmesi idi. Bu iyi oldu diyenlerden sevinenlerden birisi de bendenizdim. Kılıçdaroğlu’nun yeni jenerasyon yeni yüzler halkla bütünleşen bir CHP Partisi, yeni dünya düzenine ayak uyduran bir yapı söylemlerinden en büyük etkilenenlerden birisi de ben olmuştum. Güçlü bir ana muhalefet demokrasinin olmazsa olmazları olarak baktım. Sol seçmenlere CHP’ye gönül vermiş dostlarıma her zaman şu söylemlerde bulundum; Artık CHP toplumdan kopuk, halka üsten bakan, elit kesimden değil, halkı ile bütünleşmiş bir CHP göreceksiniz. Çünkü lideriniz ilk kez bu söylemlerde bulunuyor ve CHP’de değişimin başladığına inanan biri olarak kendimi gördüm. Çoğu CHP’li dostlarım bana yanıldığımı, kendilerinin değişmeyeceğini, genç nesillere yer vermeyeceklerini, bu söylemlerimin havada kalacaklarını söyleseler de bendeniz savunmaya devam ettim. Bana “sen yanılırsan özür dileyecek misin?” demeleri bu yazıyı yazmama ve özür dilememe mecbur bıraktı.
Neden mi Türkiye’nin çok yerinde temayül yoklamalarına giren adaylardan yeni jenerasyondan aday olmayışı, toplumla kaynaşan halkın, “bizim çocuk” dediği adayların olmayışından, seçilen genç belediye başkanlarının etrafını çevreleyen hala sosyalist fikirlerle belediyeleri bir çiftlik haline getirme çabalarından, 21. yüzyıla fikirleri ile gelecek yeni kişilerin olmayışından, temayül yoklamalarında üyelerin kalıplaşmış yapının dışına çıkan, oy verecek halkın bulunmayışından, temayül yoklamalarına giren adayların ülke genelinde hala aynı yapıda olmasından, velhasıl kelam değişen bir şey yok. Kim temayül yoklamasından çıkarsa çıksın değişen bir hiç şey yok. O yüzden CHP’ye gönül vermiş dostlarımdan yıllarca değişememiş CHP’nin değişeceğini savunduğum fikirlerde yanıldığım için özür diliyorum.