Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 2016’dan beri camilere imam atama yapmaması camilerin imamsız kalmasına vesile olmuş gözükmekte. İmam açığını İŞKUR kanalı ile bir ara doldurmaya kalksalar bile sözleşme biten imamların sözleşmeleri yenilenmeyince bazı camilerin imamsız kalması köylerde cenaze yıkayacak imam bulunmamasına neden oldu. Çevre köylerde imam bulma yoluna giderek çözüm üretmek istenmekte. Bazı camilerde hem müezzin hem imam olduğu halde bazı kasaba ve köy camilerinin imamsız olması da Diyanet İşler Başkanlığı çözüm üretemez hale gelmiş durumda!
Toplum olarak duyarlı olunan bir kurumun çözüm üretemez hale gelmesi, cami temizlik görevlilerinin nerde ise yüzde doksanının imam hanımlarının olması, mülakatı kazanıp görev alan ev hanımlarının ise uzak köylere verilerek işe başlamasının engellenmesi, Kuran kursu hocası olarak atanan hanım hocaların ise imam hanımlarından olması ve aynı camiye verilerek bir nevi imamlar arasında bir yapı oluşturulması “Diyanet’te neler oluyor” algısına vesile olmuş gözükmekte!
Camilerde temizlikçi olarak çalışmak isteyen bir hanımın anlattıklarını aynen aktarıyorum:
“Ben cami temizlik görevlisi olarak müracaat ettim. Son sırada işe başlama fırsatı yakaladım. Beni gidemeyeceğim bir köye görevlendirdiler, ayrılmak mecburiyetinde kaldım. Yedekten bir imamın hanımı benim görevimi aldı; bir hafta çalıştı, merkeze alındı. Haramın, helalın, kul hakkının uygulanması gerektiği bir kurumda bu adaletsizlik olur mu?”
Biraz araştırma yapınca sadece bu Kuran kursu hocaları ve temizlik için istidam edilen yerlerde değil İl Müftülüklerinden alında adaletsiz bir şekilde vaiz atamalarına varıncaya kadar adam kayırma ve kul hakkı yeme olaylarının gün yüzüne çıkması, balığın kokmasını geçtik artık tuzun koktuğu bir yapıya dönüşen bir Diyanet olması yüzde doksan beşinin Müslüman olduğu bir ülkede ibretlik bir durum olsa gerek!
Bir sonraki yazımızda buluşmak dileği ile…