24 Haziran Cumhurbaşkanlığı seçimi geçeli her kafadan bir fikir türemeye başladı: Efendim “AK Partinin oy oranı yüzde 49 imiş, yüzde 6’sı MHP’ye kaymış, o yüzden MHP barajı geçmiş”. Bilhassa AK Parti cenahında bunu dinlendiren “dingiller” çoğalmaya başladı. Her ne kadar Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk başkanı teşkilatlarına, kesinlikle MHP’yi incitecek söylemlerden uzak durulmasını söylese de TV kanallarında bazı yorumcu geçinenler ve bu yorumları kendi fikri imiş gibi lanse etmeye çalışan ve söylemde bulunan bir sürü sözde siyasetçi dillendirmekte. Ülkenin ise gerçek bir muhalefete, sosyal demokrat siyasi partiye ihtiyacı var! CHP’yi ise ne yazmaya ne de yorumlamaya ihtiyaç var, CHP kendi içindeki hizipçilikten- çatışmadan, sözde demokrasi şemsiyesi altında vatan hainlerine destek vermekten kurtulamadığı müddetçe bu halkın CHP’yi iktidar yapması da mümkün görünmemekte!
Bugün Türkiye genelinde dillendirilen bu yüzde 6 seçmenin 1984’ten beri ülkenin konjonktürüne göre önce ANAP’a daha sonra Doğru Yol Partisi’ne, bir ara MHP ve DSP’ye kaydığını, 2002’den beri de AK Parti’ye yönlendiğini, 24 Haziran seçimlerinde ise bir algı olarak İYİ Parti’ye yönlendiği görünmektedir! Bugün AK Parti’nin oy oranı ülke genelinde bu yüzer gezer oylar çıkarıldığında ise bütün araştırma şirketlerinin ortak noktası yüzde 40 ila 43 arasında olduğu tespit edilmekte. AK Parti’nin bu oyları geri alabilmesi için de bu yüzde altılık seçmen profiline göre de söylem geliştirmesi ve güven vermesi gerekir!
MHP’den her üç seçmenden birinin İYİ Parti’ye oy vermesi Meral Akşener’in üzerinde “cumhurbaşkanı olacak” algısının bir yansıması olarak bakılabilir. Liderden fazla adayların oy alması ise aday profillerinin doğru seçilmesinden kaynaklanmaktadır. Örnek verecek olursak; Burdur İyi Parti Adayı Osman Kurt. Araştırma şirketlerinin yüzde üç ile dört arasında göstermesi de etkili olmuş durumda. Eğer bu algı oluşmamış olsaydı bugün MHP’nin oyu yüzde 15’ten aşağı düşmezdi.
MHP üzerine oynanan bu kadar oyundan sonra bile ayakta kalabildi. Bunun seçmen üzerinde sosyolojik olarak araştırma konusunun olduğu yorumcular tarafından dillendirilse de geçmişte Merhum Sayın Alpaslan Türkeş’in “evladım” diye baktığı Merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun partiden kopma arifesinde Aydın MHP milletvekili Recep Kıriş ile geldiği Denizli’de Lodika Otelinde bendenizin de bulunduğu 10 kişilik sohbet ortamda “daha çok yumurtalar çatlayacak, bütün partiler den kopmalar olacak, Milliyetçi Düşüncenin önünü açacağız!” söylemine karşı bendenizin “Üç Hilal’i gören başka partiye oy vermez, bu bir ütopyadan ileri gitmez!” söyleminde bulunmuştum. O günkü koşullarda Merhum Yazıcıoğlu’nu koparan zihniyet, daha sonra Zekeriya Beyaz gibi birini MHP’de Merhum Alpaslan Türkeş’in karşısına da aday çıkarmaya çalıştılar. Önce kaset kumpasları şimdi de genel başkanlık yarışında kopmalar… Bu toplumun şunu unutmaması lazım: taş medreselerde ömrü geçenler, ülkücü camianın tedrisatından geçenler bu davanın koltuk davası değil vatan millet aşkı ile yanan “kızıl elma” davası olduğunu bilmesi gerek. O yüzdendir ki; ülkücüler Üç Hilal’i görünce liderine kızsa da gönül koysa da dayanamaz ve Üç Hilal’e mührünü basar.
Bu toplum AK Parti ve MHP’den yerel seçimlerde şunu beklemekte: “birbirinizden ne kadar oy çalarım” yarışını bırakıp il bazlı, ilçe bazlı, yörenin yapısına uygun adaylar çıkartıp, biri üzerinde anlaşıp bu ülkenin kalkınmasına katkıda bulunmanız! İster AK Partili olsun ister MHP’li olsun iş üretemeyen birini siyasi olarak seçmenin alameti olmadığını artık yetkililerin anlaması gerekir. Bir örnek verecek olursak; Bucak eski belediye başkanı Sayın Süleyman Mutlu ve Tefenni Belediye Başkanı Sayın Ümit Alagöz gibi proje üreten, başarılı, genç adaylarla yola çıkıp halkın “benim başkanım” dediği, sahiplendiği adayları bulup Cumhurbaşkanlığı sistemine geçilmesi ile ülkenin hem dışarda siyasi olarak hem de içerde ekonomik olarak atılım yapması gerekmektedir!
Bir sonraki yazımızda buluşmak dileği ile…