Geçmişten bir ders çıkarmak erdemliktir. Bugünkü kaleme alacağımız yazıda bir hikâyeden ders çıkarmak olsun…
Orta Karadeniz’in ücra köşesinde bir köyde geçer hikayemiz. Kimi rivayetlere göre 1920’li yıllarda köyün akıl hocası her şeyi bilen, devletle irtibatı olan tek kişisi muhtardır.
Muhtar seyrekte olsa arada şehre gider geldikten sonra köyün büyükleri muhtarın etrafına toplanır. ‘Şehirde neler gördün neler var?’ diye sorarlar. Muhtar başlar; “Şehirde kat kat evler var, lokantada karnı yarık denen bir yemek var, yollar geniş geniş, araba denen bir alet var içine gazyağı mı benzin mi bir şeyler katıyorlar, içine beş altı adam biniyor gidiyorlar, devlet büyüğü vali ile tokalaştım, köyümüzü temsil ettim. Daha ne olsun!” der.
Aradan zaman geçer bizim muhtar bir daha şehre gider. Gelince köyün büyükleri yine etrafına toplanır. Aynı soruyu sorarlar, muhtar başlar aynı cümleleri anlatır. Her defasında tekrarlanınca köyün büyüklerinden Mehmet amca muhtarın sesini keser ve devreye girer; “Muhtar anladık! Devletin büyükleri ile tokalaştın, bizleri temsil ettin, ne olduğunu bilmediğimiz bizim orda kara badılcanın içi oyulup içine et konan yemeği karnı yarığı yedin, koca koca binalar var, araba denen bir alet var, bunları ezberledik. Bize ne bunlardan yeter! Sen muhtarsın köyün yolu yok. Kağnılarımız gitmiyor, suyumuz yok tarlaları sulayamıyoruz. Köyde su yok, artık karılarımız bırak çamaşırı bizleri çimdiremiyor. Zıkkımlandığın yemeği bizler rüyamızda dahi görmedik. Sen bu köy için su mu getirebildin? Yol mu yaptırabildin? Yoksa bir mektep açtırıp çocuklarımız okula mı gitti!” der. “Bize ne muhtar bu mavalları konuşuyorsunuz!” deyince muhtar cevvalli bir şekilde; “köyümüzü temsil ettim yetmez mi?” diye çıkışır.
Bizim yereldeki siyasilerimiz fikir ve proje üretemeyince ya birbirlerine çamur atıyor ya da ülke genelinde partililerin veya devletin yaptığı paylaşımlardan medet umuyorlar. Şunu yaptık, bunu yaptık. Bize ne kardeşim sen Burdur’un kaderini, sosyo-ekonomik yapısını değiştirebildin mi? Vatandaş cebine giren çıkana bakar, yaşam şartlarına bakar. Bize ne başka illerden bu halk demez mi! Bakın gencecik bir polisimiz hayatını kaybetti. Görev başında şehit oldu. Neden bu halkı devletten o kadar soğuttunuz ki polis abilerinden kaçan bir gençlik ve Burdur oluştu!
Burdur’da yeni göreve başlayan Valimiz Sayın Ali Arslantaş 26 maddelik kamu personeli için bir genelge yayınladı. Bakıldığında bu genelgenin sadece Burdur’da değil ülkede görev yapan bütün kamu personeli için geçerli olması gerek. Zaten bu genelge de kamu personelin uyması gereken kurallar. Halk dilinde bir söz vardır; “Yeni desti suyu soğuk tutar.” İnşallah Sayın Vali suyu ısıtmadan, siyaset dişlisinin arasında ezilmeden, görev yaptığı Erzincan halkının ‘bizim valimiz’ dediği gibi Burdur’da ‘bizim valimiz’ der. Sayın Valinin tutum ve davranışları şimdiden Burdur halkından takdir görmekte…
“Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az” diyelim…
Bir sonraki yazımızda buluşmak dileği ile…