CEMALETTİN BEKTAŞ
Köşe Yazarı
CEMALETTİN BEKTAŞ
 

Ayasofya’yı Açsak Ne Olur Açmasak Ne Olur!

Peygamber efendimizin hadisine mazhar olan cennet mekân Fatih Sultan Mehmet Han İstanbul’u fethedeli 567 sene geçti. Kılıç hakkı ile alınan haçlı zihniyetin şer yuvasının simgesi olarak Ayasofya’da 86 yıldır ezanı şerif sustu. Bunun sebeplerini dünyadaki siyasi konjonktüre göre değerlendirmek gerek. Bugün açılmasını Cumhuriyeti yarlıgamak suçlamak üzerine kurgulanırsa en büyük yanlışlardan biri olur. Her olayı zamanına göre millet olarak değerlendirmek zorundayız. Ayasofya’nın açılmasını iç siyaset malzemesi yapmak, geçmişi yargılamak bu ülkeye yapılacak en büyük kötülük. Sekülerliği dinsizlik olarak algılayan siyasi partileri de bu toplum unutmayacak.  Ne demek “dünyadaki dostlarımız ne der? Dünya ne der?” anlayışı! Bu ülkenin ekmeğini yiyeceksin, yaşayacaksın, Müslümanım diyeceksin Ayasofya’nın açılmasına karşı çıkacaksın! Neymiş; müze olarak kalacakmış, etrafında onlarca cami varmış… Ayasofya’nın hala bu coğrafyada haçlılardan alınan ve camiye çevrilen bir simge olduğunu bilmeyen kalın kafalıların anlaması gerek!   Bu satırlarda çok kez yazmak nasip oldu. Bu ülkenin zincirlerini kırması için, güçlü iktidar olması gerek. Bunun da yolu başkanlık sistemi. Sayın Cumhurbaşkanının birkaç yıl önce Ayasofya’nın açılmasına karşı çıkmasını anlamak gerek. O zaman konjonktürün müsait olmaması, MHP Genel Başkanı Dr. Devlet Bahçeli’nin açılması yönünde destek vermesi, ülke ve dünyada konjonktürün oluştuğunun da bir göstergesi. Suriye’de, Irak’ta, Libya’da, Akdeniz’de, Karabağ’da ülke olarak’ masada bizde varız’ söylemi, askeriyenin kendi ihtiyacının yüze seksenini tedarik eder durumda olmamız, bir NATO ülkesi olarak Rusya’dan S400 almamız, Türkiye’nin bu coğrafyada söz sahibi olduğunun da bir işaretidir. Kendi topraklarında çatışan değil çatışmaları dış topraklarda yapan bir ülke konumuna geldiğinin bir göstergesi de Türkiye’nin dünya konjonktürüne göre siyaset üretmesi demektir.   Ayasofya’nın açılsa ne olur açılmasa ne olur anlayışına gelince; Camilerimizde, kiliselerde olduğu gibi tabure konduktan sonra, Camilerimizde cemaatle namaz kılarken iki safı geçmedikten sonra, Sözde kadın haklarını savunacağız diye İstanbul sözleşmesi gibi bir ucubeyle aile mefhumu yok ettikten sonra, Fuhuşu ve zinayı serbest bırakıp gayri meşruluğu çoğalttıktan sonra, Ilımlı İslam anlayışı ile İslam dininin içini boşaltmaya çalıştıktan sonra, Kadın ve kızlarımızı baş örtüsünü modaya uydurup deve hörgücü gibi giydirdikten sonra, Mezhep imamlarımızı unutturup İslam’da mezhep yok anlayışını geliştirdikten sonra, Diyanet personelinin ana görevlerinden biri olan ehlisünneti anlatacakları yerde FETÖ belasına bulaştırıp hala temizleyemedikten sonra, Devletin gelirlerinin yüzde doksanı faiz ve bankalardan geldikten sonra, Eğitim kurumlarımız boş bir nesil yetiştirdikten sonra, Dahası Ehl-i Sünnet itikadımız unutulduktan sonra Ayasofya’yı açsak ne olur açmasak ne olur. Zaten kefere içimizi boşaltarak başardı.   15 Temmuz vatan hainlerinin kalkışmasından sonra 4 yıl geçti. Çok canlar yok oldu, çok canlar yandı. Diyanet, ehlisünnet çizgisine gelmediği müddetçe daha bu ülkede çok FETÖ’cüler çıkar. Dün FETÖ’yü öve öve göreve gelenler, bugün söve söve görevde kaldığı müddetçe, 15 Temmuz kutlamalarında FETÖ’cülerin bayrakları alıp en ön sıraya geçtiği müddetçe ne 15 Temmuz’u anmak içimden geliyor ne de programlarına katılmak!   Emem derdi ki, Evvelden beridir Osmanlıdır adımız Şekerden baldan tatlı tadımız Önce hocamız bozuldu sonda kadımız Kabak kadar kaldı tadımız. Bir sonraki yazımızda buluşmak dileği ile…
Ekleme Tarihi: 14 Temmuz 2020 - Salı
CEMALETTİN BEKTAŞ

Ayasofya’yı Açsak Ne Olur Açmasak Ne Olur!

Peygamber efendimizin hadisine mazhar olan cennet mekân Fatih Sultan Mehmet Han İstanbul’u fethedeli 567 sene geçti. Kılıç hakkı ile alınan haçlı zihniyetin şer yuvasının simgesi olarak Ayasofya’da 86 yıldır ezanı şerif sustu. Bunun sebeplerini dünyadaki siyasi konjonktüre göre değerlendirmek gerek. Bugün açılmasını Cumhuriyeti yarlıgamak suçlamak üzerine kurgulanırsa en büyük yanlışlardan biri olur. Her olayı zamanına göre millet olarak değerlendirmek zorundayız. Ayasofya’nın açılmasını iç siyaset malzemesi yapmak, geçmişi yargılamak bu ülkeye yapılacak en büyük kötülük. Sekülerliği dinsizlik olarak algılayan siyasi partileri de bu toplum unutmayacak.  Ne demek “dünyadaki dostlarımız ne der? Dünya ne der?” anlayışı! Bu ülkenin ekmeğini yiyeceksin, yaşayacaksın, Müslümanım diyeceksin Ayasofya’nın açılmasına karşı çıkacaksın! Neymiş; müze olarak kalacakmış, etrafında onlarca cami varmış… Ayasofya’nın hala bu coğrafyada haçlılardan alınan ve camiye çevrilen bir simge olduğunu bilmeyen kalın kafalıların anlaması gerek!

 

Bu satırlarda çok kez yazmak nasip oldu. Bu ülkenin zincirlerini kırması için, güçlü iktidar olması gerek. Bunun da yolu başkanlık sistemi. Sayın Cumhurbaşkanının birkaç yıl önce Ayasofya’nın açılmasına karşı çıkmasını anlamak gerek. O zaman konjonktürün müsait olmaması, MHP Genel Başkanı Dr. Devlet Bahçeli’nin açılması yönünde destek vermesi, ülke ve dünyada konjonktürün oluştuğunun da bir göstergesi. Suriye’de, Irak’ta, Libya’da, Akdeniz’de, Karabağ’da ülke olarak’ masada bizde varız’ söylemi, askeriyenin kendi ihtiyacının yüze seksenini tedarik eder durumda olmamız, bir NATO ülkesi olarak Rusya’dan S400 almamız, Türkiye’nin bu coğrafyada söz sahibi olduğunun da bir işaretidir. Kendi topraklarında çatışan değil çatışmaları dış topraklarda yapan bir ülke konumuna geldiğinin bir göstergesi de Türkiye’nin dünya konjonktürüne göre siyaset üretmesi demektir.

 

Ayasofya’nın açılsa ne olur açılmasa ne olur anlayışına gelince;

Camilerimizde, kiliselerde olduğu gibi tabure konduktan sonra,

Camilerimizde cemaatle namaz kılarken iki safı geçmedikten sonra,

Sözde kadın haklarını savunacağız diye İstanbul sözleşmesi gibi bir ucubeyle aile mefhumu yok ettikten sonra,

Fuhuşu ve zinayı serbest bırakıp gayri meşruluğu çoğalttıktan sonra,

Ilımlı İslam anlayışı ile İslam dininin içini boşaltmaya çalıştıktan sonra,

Kadın ve kızlarımızı baş örtüsünü modaya uydurup deve hörgücü gibi giydirdikten sonra,

Mezhep imamlarımızı unutturup İslam’da mezhep yok anlayışını geliştirdikten sonra,

Diyanet personelinin ana görevlerinden biri olan ehlisünneti anlatacakları yerde FETÖ belasına bulaştırıp hala temizleyemedikten sonra,

Devletin gelirlerinin yüzde doksanı faiz ve bankalardan geldikten sonra,

Eğitim kurumlarımız boş bir nesil yetiştirdikten sonra,

Dahası Ehl-i Sünnet itikadımız unutulduktan sonra Ayasofya’yı açsak ne olur açmasak ne olur. Zaten kefere içimizi boşaltarak başardı.

 

15 Temmuz vatan hainlerinin kalkışmasından sonra 4 yıl geçti. Çok canlar yok oldu, çok canlar yandı. Diyanet, ehlisünnet çizgisine gelmediği müddetçe daha bu ülkede çok FETÖ’cüler çıkar. Dün FETÖ’yü öve öve göreve gelenler, bugün söve söve görevde kaldığı müddetçe, 15 Temmuz kutlamalarında FETÖ’cülerin bayrakları alıp en ön sıraya geçtiği müddetçe ne 15 Temmuz’u anmak içimden geliyor ne de programlarına katılmak!

 

Emem derdi ki,

Evvelden beridir Osmanlıdır adımız

Şekerden baldan tatlı tadımız

Önce hocamız bozuldu sonda kadımız

Kabak kadar kaldı tadımız.

Bir sonraki yazımızda buluşmak dileği ile…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve bugun15.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.