Uzun süredir okulların açılıp açılmayacağı gündem oluştururken Milli Eğitim Bakanlığından gelen açıklama esnafın hayal kırıklığı yaşamasına sebep oldu. Salgınla ilgili dünyada örnekleri olduğu halde eğitime ülkemizde ne idüğü belli olmayan bir sistemle öğrencilerin boş yetişmesini sağlamak hangi akla hizmet etmekte anlamak mümkün değil. Bugün özel eğitim kurumlarında sınıflar en fazla 8 öğrenci ile kurs adı altında eğitim verirken devlet okullarının bunu becerememesi okulların kapalı kalmasını sağlamakta. Sayın Cumhurbaşkanının Bilim kurulunu mutlaka lav etmesi gerek. TV kanallarında sözde bilim kurulu üyelerin ülkeyi batırmak, boş bir gençlik yetişmesini sağlamak açısından ellerinden geleni yapmaktalar, eğitim bitsin ekonomi bitsin anlayışı içindeler. Üniversiteler için YÖK’ün kararı üniversitelere bırakması ise evlere şenlik. Hiçbir üniversite bu riskin altına girmez. Onların varı yoğu maaşlarını almak, gündemde kalmak ve üniversiteye kendi efkârı umumiyetini yerleştirmek. Yaşadığı ilin ekonomisi, sağlığı onları ilgilendirmez toplum tarafından bu şekilde algılanması ise içler acısı.
Sayın Devlet Bahçeli geçen hafta yaptığı açıklamada 2023’de Cumhurbaşkanı adaylarının Sayın Recep Tayip Erdoğan demesi, kendi penceresinden devletin bekası, Cumhur ittifakı için ise çok önemli olurken; yerelde MHP’liler için 3 sene daha eziyet çekmelerinin önü açılmış oldu. Sayın Başkan Recep Tayyip Erdoğan’la Bahçeli’nin birlikteliği tavanda mükemmel işlerken Sayın Bahçeli’nin açıklamasını sosyal medyada hiçbir AK Parti’lilerin paylaşım yapmayışı, teşekkür dahi etmeyişi AK Partinin yerel siyasetçilerin de elini güçlendirmiş oldu. AK Partinin MHP’yi bir ortak gibi değil de desteklemek zorunda kalan bir parti gibi görmeleri, Sayın Devlet Bahçelinin bu açıklaması ile AK Parti’nin yerelde elini biraz daha güçlendirmiş oldu. MHP’lilerin şikâyetleri ‘kadrolarda liyakatli ve milliyetçiler yer alacak mı?’ diye ümit ederken bu ümitleri de bitmiş oldu. Bu hayal kırıklığı 2023’de tabanda nasıl yansır zaman gösterecek.
TV kanalında Erol Mütercimler’in imam hatipler için söylediği söz bu ülkede her Müslümanı rahatsız etmiş durumda. İmam hatipleri suçlu gibi gösterecek yorumcu ve yazarların da bundan sonra yapacakları yorumu bir kat daha düşünmesi gerekecek. Türkiye’de sözde cemaat görüntüsü altında hainlik yapan FETÖ benzeri örgütlerin çıkması kimin suçu? Bunu da sorgulamak gerek. Diyanetin bu sözde cemaat ve vakıfları denetlemesinden, halka ise dini doğru anlatmasını sağlamak gibi bir sorumluluğu yok mu? Vatandaşa sen doğruyu anlatamazsan dün FETÖ’nün, bugün de 12 yaşındaki kıza sarkıntılık yapan şaklabanlara imkan verilmiş olunmaz mı? Bunun gibi FETÖ benzeri örgütlere dinini öğrenmek için giden vatandaş mı suçlu, yoksa görevi olduğu halde vatandaşa doğru bilgiyi anlatmayan FETÖ vari akımlara kucak açan diyanet mi?
Sonuç olarak dünyayı ve ülkemizi kasıp kavuran COVİD-19 salgınına karşı her bireyin sosyal mesafe, hijyen ve maske kullanılmasını devlet mecbur etmeden uyması gereken bir vatandaşlık görevi olduğunun bilincine varması gerek. Canımızın yanmaması için sevdiklerimizi üzmemek için haydi bu üç kurala uyalım ve uymayanları uyaralım!
Bir sonraki yazımızda buluşmak dileği ile…