Dünya bulaşıcı hastalıklarla asırlardır mücadele etmekte, salgına karşı araştırmalar, aşı bulma çareleri bilim adamları tarafında yürütülmekte. Bu koronavirüs yani COVİD-19 21.yy. ’da insanlarımızın bakış açısını virüsten faydalanma, siyasi çıkar sağlama gibi bir alışkanlıklar getirdi.
Dünyada COVİD-19 salgını gündem olmaya başlayınca devletler kendilerine göre tedbir alsalar da toplum tarafından eleştiri ve gösteriler başladı. Biz Türkiye olarak alınan tedbirlerden fazla korku imparatorluğu oluşturmaya çalışıyoruz.
Maske takmak, mesafeli durmak, hijyene dikkat etmek zaruri gözükse de çıkar uğruna toplumu korkuya sevk etmek sanırım Türk milleti olarak bize özel bir anlayış olsa gerek…
Ülke genelinde iki anlayış hakim olmakta. Birincisi; toplumun kendi tedbirlerini alarak sağlık bakanlığının açıkladığı gibi maske kullanmak, hijyene dikkat etmek, sosyal mesafeye dikkat etmek, vatandaşın duyarlılık alışkanlığını geliştirmek. Bu da halkın sosyal ve ekonomik yapısına zarar vermemek olarak algılanabilir.
İkinci bir düşünce ise; kısıtlamalara gitmek, halkı evlerine kapatıp devletin belirli bir süre halkına bakması. Böylelikle virüs belasından kurtulması ancak dünyada ve ülkemizdeki bütün bilim adamlarımızın açıkladığına göre bu virüs evlere kapatma ile bitmeyecek. Bunun da örnekleri dünya ve ülkemizde görülüyor. Sözde ikinci dalganın geldiğinin söylenmesiyle bitti derken bir anda dünyayı yeniden kasıp kavurmakta.
Sonuç olarak ülkemizde ‘vatandaşı evlere kapatalım virüsle mücadele edelim’ düşüncesinde olanların ülke olarak ekonomik darboğazda olunduğunu, bir de halkın evlere kapatma ile ekonominin iyice biteceğini, halkın bu daralmadan dolayı iktidarı devirebileceği hesaplanmakta. Yani işin özü virüsle mücadele iktidarla mücadeleye dönmüş durumda. Bunun göstergesi ise bir ülkede muhalefetin siyasi ve politika olarak üretkenliği bittiğinde yeni yeni partilerin türemesi olarak karşımıza çıkmakta. Siyaset üretemeyen politikalarla halkın albenisini yakalayamayan muhalefetin COVİD-19 salgını üzerinden ekonomik olarak devletin bitmesini, iktidardan düşmesini beklemek olarak da algılanabilir. Bu sebeptendir ki fikir ve çözüm üretemeyen siyasilerin “15 gün kapanalım, yok bir ay kapanalım” söylemleri oluşmaya ve virüs eyyamcılığı da yapılmaya başlandı.
Bir sonraki yazımızda buluşmak dileği ile…