Siyaset tıkandığında yeni strateji üretilmediğinde yeni partiler kurulur. Ülkemizde de seksenin üzerinde kimsenin ismini dahi hatırlamadığı partiler var. Bu partiler sağ veya sol ana akım partilerinden çıkar. Genellikle kurulan partilerin genel başkanlarının etrafında mutlaka koltuk sevdalısı, kendini dışlanmış hisseden kısımda öç alma ve koptuğu partiye zarar verme içgüdüsü hâkim olduğu bilinmekte.
Türk siyasetine bakıldığında CHP’den kopan ve Demokrat Parti 12 Eylül askeri darbesinden sonra ANAP ve Millî görüşten kopan AK Parti iktidara gelmiş ve başarılı partiler olarak karşımıza çıkmaktadır. Siyasi partileşme ve siyasi arenaya çıkma konjonktürüne bakıldığında; toplum üzerinde baskı ve ekonomik olumsuzluklar hat safhaya çıktığı gözlemlenirken partilerin çözüm odaklı değil ayrıştırıcı politikaların izlendiği tespit edilmektedir.
Şimdi ne oldu da iki ana eksenli partiden ikişer parti çıktı? AK Partiye bakıldığında Başbakanlık yapan, yıllarca bakanlık yapan devletin bütün mahrem uçlarında görev alan Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan gibi isimlerin Deva ve Gelecek partilerini kurması toplum olarak akıllara tek soru getirmektedir. Görev yaptığınız zamanda bunları neden dile getirmediniz? Görevde olduğunuzda neden ayrılmadınız? Dışlandığınızda mı aklınız başınıza geldi? Sokakta halkın algılaması bu şekilde olduğu aşikârdır…
CHP’den ayrılmasına kesin gözü ile bakılan partileşmeye doğru giden Muharrem İnce ve yeni bir hareketin öncüsü olduğu iddiası ile yola çıkan Mustafa Sarıgül, Şişli belediye başkanlığında yakaladığı ivmeyi önce DSP’de daha sonra da CHP’de siyaset yapması sonucu bu ivmeyi kaybetti. CHP’li seçmenlerinde Sarıgül’ün oluşumuna hiç iyi gözle bakmaz iken Sarıgül için ise, koltuk uğruna değiştirmediği parti kalmadı anlayışı hâkim. Muharrem İnce için ise; “bu parti seni yıllarca milletvekili yaptı, genel başkan adayı yaptı mücadelene saygı duyuldu seni cumhurbaşkanı adayı bile yaptı sen cumhurbaşkanlığına seçilemeyince döndün genel başkan olmaya çalıştın yeter artık. Düş CHP’lilerin yakasından.” söylemi oluştuğu da bir gerçek karşımıza çıkmaktadır.
Sonuç olarak bu tahlil ve tespitlerden sonra Muharrem İnce’nin yeni oluşumuna Burdur cenahından kim katılacak? Araştırmalarımızdan üç-beş kişinin ismi geçse de birileri aransa da Burdur’da CHP seçmeni ve toplumdaki bu algıyı tespit eden ve CHP’den umduğunu bulamayan ve yarışlarda dışarda kalanların açık açık ben Muharrem İncenin kuracağı partide yer alacağım diyemeyişinin tek bir sebebi var. Bu sebepte CHP’li seçmenlerin verdiği tepki olsa gerek. Bir diğer söylem ise il başkanlığına CHP ile özdeşleşmiş kişilerin değil biraz muhafazakâr kesiminde oyunu alabilecek ve daha geniş kitleyi kucaklayabilecek bir il başkanına ihtiyaç var söylemidir. Muharrem İncenin kuracağı partiye şimdiden ışık yakan ve geri planda kalmaya çalışan ekibin toplum algısından ve tepkisinden çekinerek ön plana çıkmadan partiyi kontrol etmek için tutma çalışmaları.
Burdur’da; “iki dönemdir göreve seçilen ve halk tarafından takdir alan mevcut CHP yönetimi ve Belediye başkanın ağırlığından dolayı mı kartları daha açıktan oynamaya korkuyorlar?” sorusu ise başka bir araştırma konusu olarak masada durmaktadır…
Bir sonraki yazımızda buluşmak dileği ile…