Bucak Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Sayın Hasan Yalçın Meçikoğlu’na söyleşi için gittiğimde Sayın Meçikoğlu, Bucak da karma bir organize sanayinin olduğunu, sanayinin içinde nerde ise Türkiye’ye örnek olacak endüstri meslek lisesi olduğunu, işsizlik sorunu olmadığını, sıfır işsizlik olduğunu, ev hanımlarının bile iş bulma imkanına sahip olduğunu belirterek, konuyu; “Siz hiç duranlar süt fabrikasına gittiniz mi? Ben kendisini arayayım sizlere fabrikayı gezdirsinler.” demesi ile kendimizi duranlar süt fabrikasında bulduk. Sayın Süleyman Duran bizleri fabrikanın yeni yeni düzene gireceğini ancak büyümede sınır olmadığını belirterek fabrikayı gezmeye başlamış olduk. İçeri girmeden önce ellerimizi dezenfekte ettirmesi ve başlarımıza bone takılması dikkatlerimizden kaçmadı. İçeride çalışanların çoğunluğunun kadın olduğunu görünce burada sadece kadınlar mı çalışıyor soruma; erkek iççilerimizde var ancak şu anda 270 kadının çalıştığını, üç beş ay sonra tam kapasiteye ulaşıldığında 600 kadın çalışana çıkacaklarını, Türkiye’de Pazar payında rulo kaymağın yüzde 95’ine sahip olduğunu söylemesi de dikkatimizden kaçmadı. Bütün ülke genelinde marketlere fason mamul üretiminin gerçekleştirilmesi, süt ile ilgili her çeşit mamulün yapılması notlarımızın arasındaydı. Pandemiden çıktıktan sonra dünya genelinde tedarik zincirinin daralması ile sorun yaşıyor musunuz soruma; “Bu fabrikanın bir gün yatmasının maliyeti 170 bin lira, onun için her gün üretmeliyiz. Bizler üretirsek ülke olarak ayakta kalırız.” söylemi üzerine ikinci soruyu sorma fırsatını yakaladım; “Su, elektrik ve doğalgaz maliyetlerinden etkileniyor musunuz?” sorumuza ise; “Tabi ki binlerce lira elektrik faturası geliyor. İnşallah kendi enerjimizi de üreteceğiz, suyu belediyeden almıyoruz. Sondajdan aldığımız suyu reverse osmosis sistemi ile arıtıyoruz. Şu anda kazanlarımız kömürle çalışıyor. İnşallah Karadeniz’de bulunan doğalgaz faaliyete geçer de doğalgaz ucuzlar, bizler de doğalgaza geçeriz.” demesi ülkemizde bulunan sanayinin enerjiden ne kadar etkilendiğini, firmaların daha düşük maliyetleri hesap ettiğinin bir göstergesi idi. Fabrikada A’dan z’ye bütün hijyen ve temizlik kurallarının dezenfekte işlemlerinin yapıldığı gözlenirken, tam kapasite ile çalıştığında artık işçi bulmada da sıkıntı çekeceği, ağır mermer sanayinde çalışanların yavaş yavaş süt fabrikalarına kaymak isteyeceğini de düşünmeden geçemedim. Sayın Duran’a; “Büyük marketlere neden kendi markanız üzerinde yoğunlaşmıyorsunuz?” sorumuza ise; “Bizler zaten rulo kaymak üzerinde bir marka olduk ancak; bu fabrikanın da iş yapabilmesi için, istihdam oluşturmak için de bunlara mecburuz. Artık tüketim zinciri içinde büyük marketler kendi markalarını bastırıyor. Bizler ihracata mamul gönderiyoruz. Bunlar uzun soluklu işler.” demesi de notlarımızın arasındaydı. Sayın Duran’a; “Burdur Türkiye’nin Hollanda’sı olarak biliniyor. Kendi markamızı neden oluşturamıyoruz?” sorumuza ise; “Rulo kaymakta bizler bir markayız ancak sütün işlenmesi markalaşması yerelde bilinen gibi değil. Bizler tek mamulde çalışmıyoruz. Peynirinden kaşarına, ayranından loruna, otlu peynirden her çeşit peynirine kadar her türü üretmek zorundayız.” demesi ile fabrika ziyaretimiz iki saati bulmuş. Bir iş kurmanın milyon dolarlarla, iş hayatını çevirmenin ne zahmetli ve hesap işi olduğunu, yapılacak en ufak hatada milyon dolarlara mal olacağını öğrenmiş olduk. Bu vesile ile kadınlarımıza ve ev ekonomisine katkı sağlayan, bizlere nezaket gösterip fabrikayı gezdiren Süleyman Duran’a ve bu fabrikayı bizlere tanıma fırsatı veren Sayın Bucak Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Hasan Yalçın Meçikoğlu’na teşekkürü bir borç bilirim.
Bir sonraki yazımızda buluşmak dileği ile…