Değerli okuyucularım, Bazı konularda temkinli davranmalıyız. Nedir bu konular? Açıklayalım:
1.Milliyetçi, İslamcı ve sol kesimlerin tarihi, sosyal ve siyasi olayları kalıplaşmış önyargılarla açıklayan zihinsel hastalığından kurtulmalıyız.
2.Türkiye’nin bütün meselelerini kapitalist veya Siyonistlere bağlama hastalığını çok acil şekilde tedavi ettirmeliyiz. Ama neden, niçin ve nasıl sorularının cevabını ısrarla aramalıyız.
3.Bir evi seyri temaşa ederken aynı anda hem evin bütününü hem de penceresini görebilme mantığına sahip olmalıyız.
Aksi takdirde demokrasiyi de bulamayız hem de bilimden uzak kalırız. Gelelim Boğaziçi aşiretine;
“Mahmut Çetin; “Boğaz’daki Aşiret” isimli kitabında Polonya göçmeni Yahudi asıllı bir aile ……,Osmanlı İmparatorluğuna göç ettikten sonra Mustafa Celalettin Paşa adını alan Polonyalı Konstantin Bozecki …, İstanbul Boğazının kıyılarında kendilerine bir gelecek kurmuştur. Hem Osmanlı İmparatorluğunun hem de Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihinde önemli bir yere sahiptir.”
Boğaz’daki Aşireti Şenlikli bir kitap: “Ali Fuat Cebesoy’dan Nazım Hikmet’e, Oktay Rıfat’tan Refik Erduran’a, Rasih Nuri İleri’den Ali Ekrem Bolayır’a, Zeki Baştımar’dan Sabahattin Ali’ye, Numan Menemencioğlu’ndan Abidin Dino’ya” uzanan ilginç akrabalık zincirinden bahsetmektedir…
Plonez, Hırvat, Alman, Macar ve Rum kökenli meşhurların, yerlilerle evliliklerinden oluşan “Boğaz’daki Aşiret”in, batılılaşma tarihinde oynadığı roller anlatılmaktadır.”
Boğazdaki Aşiret kitabından anladığımız:
Dindar, dinsiz, ateist, İslamcı, Hristiyan, milli, millisiz derken her dinden ve her milletten oluşan çok küçük bir topluluktur… Bu topluluk içinde yukarıda ifade edildiği gibi devletin gidişatına rehberlik eden çok büyük değerler olduğu gibi ihanet eden insanlar da vardır. Bu konuya niye girdim: Anlatalım:
Boğaziçi üniversitesi olaylarının zuhur emesi ile sosyal ve görsel medyada Boğaziçi üniversitesi için lehte ve aleyhte söylenenlerin abartı olduğunu düşünüyorum. Çünkü yazılanların sağlam kaynağını göremedim. Olayların hem bir noktasına hem de bütününe bakmadan yapılan talihsiz açıklamalardır...
Evet, Boğazdaki aşiretin kaynağı Yahudi kökenli insanların kurduğu bir topluluktur. Bu topluluğun hepsi vatan severdir veya hepsi vatan hainidir gibi genelleme yapamayız. Ama her zaman vatan haini çıkabilecek gibi tetikte olmalıyız. Bu anlayışı sadece bu toplulukta değil her toplulukta aramalıyız… Bu iş devletin görevidir. Çünkü devlet kendini korumak zorundadır. Devam edelim:
Boğazdaki aşiret topluluğunun özelliği nedir:
Boğazdaki aşiret topluluğunun kurucusu veya fikir babasında ticaret kafası ve toplumları yönetme istidadı olduğu için, zamanla:
1.Devleti, yönetmek, kayıtsız şartsız bana aittir anlayışında bir elit topluluk haline geldi,
2.Devletin nimetlerini istediğim gibi ben kullanırım diyen bir anlayışa sahip oldu,
3.Anadolu insanını devletin yönetim kadrosuna sokmamak ve ekonomik gücü elinde bulundurmak isteyen elit bir topluluk oldu,
4.Halk ne derse desin önemli değildir. Bildikleri gibi yapardı… Bazen de halk böyle istiyor diyerek mevcut düzeni dizayn eden bir güç haline geldi,
5.Boğaziçi aşireti, İslâm veya laiklik elden gidiyor deyip halkı korkutmak suretiyle sistemi şekilden şekle sokan yönetimin sahibi oldu,
6.Halkın ekonomisi, iyi olup olmadığı umurlarında olmayan bir zihniyet oldu,
Boğaziçi Aşiretindeki amaçların Boğaziçi Üniversitesinin bünyesinde gizlenmiş olduğunu söyleyebiliriz. Ama ihanet içinde olduklarını söyleyemeyiz. Asıl ihanet ileriyi görememek, tedbir almamak veya olanları itibarsızlaştırmaktır veya nefsimize hoş gidecek şekilde yorumlamaktır.
Bugün Boğazdaki aşiret topluluğu gibi Anadolu’nun bağrından çıkıp aynı yöntemleri kullanan ama terör örgütlerinin yönetiminde görev alan insanlar vardır. Örnek: PKK, YPG ve FETÖ yöneticileri gibi…
Ne yapmamız gerekir?
1.Sosyal ve siyasi olayları kalıplaşmış önyargılarla açıklayan zihinsel hastalığından kurtulmak...
2.Dünyanın her tarafından gelen nimetleri, milli duruş çerçevesinde milli hizmet anlayışı ile ekonomisi, milli savunma sanayısı ve milli eğitimi güçlü, muktedir devlet hizmetine sokabilmek için samimi olmak…
Selam ve saygılarımla…