Günlük fiyat artışlarını durdurmak için siyasiler bir şeyler üretmesi gerekir. Söz konusu bir şeylerin adı projedir. İktidar, uygulamada sıkıntı çektiğini görüyoruz. Veya uygulamayı kolaylaştırmak için proje üretemediğini söyleyebiliriz.
Fiyat artışlarını durdurmak iktidarın işidir. Fiyat artışlarına: Küresel sermayenin, Covid 19 veya Ukrayna – Rusya savaşını gibi mazeretler ile bir gün, iki gün veya bir hafta vatandaşı ikna edebiliriz. Biraz daha kendimizi zorlarsak savaş ekonomisi adı altında sabır isteyebiliriz. Ama bunların hiçbirisinin çözüm olmayacağını görüyoruz.
Peki şimdi problemi kim çözecek? Elbette iktidar çözecek…
Aklıma bir soru geldi: Fiyat artışlarını tetikleyen unsurların başında ürünler olmadığı zaman yokluk olur. Yokluk olduğunda fiyatlar artar… Ben de bunu anlamak için çarşı- pazara çıktım. Marketleri dolaştım. Günlük artışa sebep olan ürünleri araştırdım. Marketlerin raflarına baktım.
Mutfak ve piknik tüpü var,
Patates var,
Domates var,
Şeker var,
Bulgur var,
Pirinç var,
Buğday var,
Yağ var,
Un var,
Kahve var,
Tuz var,
Elma var,
Armut var,
Muz var,
Portakal var,
Uzatmayalım gıda konusunda her aradığımı buldum. Ama çok pahalı… Yokluk yok. Her şey var. Alım gücü çok zayıf olan insanların söz konusu ürünleri alması mümkün değildir.
İkinci gün aynı marketleri dolaştım, aynı ürünleri sordum. Hepsinin etiket fiyatları artırıldı….
Bir hafta sonra aynı çarşı- Pazar ve marketleri yine dolaştım. Ürünlerin hepsini gördüm ama etiket fiyatları artırılmış. Hani altının saat başı fiyatı artar – düşer. Veya borsa gibi gıda ürünleri de artıyor ama hiç düşmüyor…
Market sahiplerine sordum:
- Gıda ürünleri her gün niye artıyor?
- Dolar arttığı için
- Dolar 20 TL’den 14 TL indi ama fiyatları düşürmediniz niye?
- Beyefendi çok soru sordunuz. Alacaksan al, almayacaksan git. Serbest piyasa vardır. Ekonomi okumadın mı? Yahu cahillik çok kötü bir şey…
Problem nerede?
- Ürün var ama çok pahalı,
- Ürün var ama her gün fiyatı artıyor,
O halde ürün olduğu halde keyfi fiyat artışı vardır. Gıda ürünlerinin ticaretini yapanlar, kısa vadede ceplerini doldurmak için vatandaşa acımıyor…
Doğal gaz, benzin, mazot, elektrik ve gübre pahalı olduğu için fiyatlar artıyor ama her gün fiyat artışı olmaz. Ayda bir defa artar bir ay boyunca devam eder. Bir aya içinde vatandaş bayram yapar…Ama fiyatların bir ayın sonunda fiyatları artacağını bilir…
Yukarıda anlattıklarımıza bakarsak fiyatların artışını 30 civarında sağlayacak zemin vardır. Ama saat başı veya her gün fiyat artışını sağlayacak ortamın olmadığını araştırma sonunda anladım.
Ohalde bu fiyatların artışı neden? Keyfidir, aç gözlülüktür, kısa zamanda köşeyi dönme arzusudur…
Vatandaşın Durumu
Problemler çözülemediği için halk, bir değişiklik istiyor... Ama halkın nezdinde muhalefet konusunda olumsuz bir anlayış olduğu için vatandaş değişikliğe temkinli yaklaşıyor… Bunun nedeni ise kolektif hafıza zaman zaman uyandığı için muhalefete yaklaşımda tereddütler oluşuyor. İşte bu tereddütleri giderebilmesi için veya vatandaş kabul ettirebilmesi için bir şeyler yapması gerekir. O halde neler yapması gerekir?
- Çözüm üretecek projeleri olması gerekir.
- Çözüm ile ilgili projelerini mezraları, köyleri, ilçeleri dolaşacak ve anlatacak. Vatandaş için nelere katlandığını kanıtlayacak. Fiyat artışını nasıl çözeceği konusunda vatandaşa güven vermesi gerekir.
- Muhalefet, PKK ve HDP’ye yaklaşırken meşrulaştırma ve özerklik konularında güven vermediğini vatandaşa anlatması gerekir.
Şimdi kendimi muhalefetin yerine koyuyorum ve iktidara çözüm ile ilgili bir öneride bulunuyorum:
Kıs vadede ne yapmalıyız?
Yapısal değişikliğe gidilmelidir. Nedir bu yapısal değişiklik? Anlatalım:
- Hükümet günlük değişen fiyatlara müdahale edebilir.
- Gıda ürünlerinde hükümet taban ve tavan fiyatlarına belirleyebilir. Konuyu biraz açalım:
Hükümet domates konusunda fiyat araştırması yapar. Domates, üreticiden sebze haline gelene kadar gördüğü fiyatı dikkate alarak marketlere diyecek ki domatesi 3 TL’den aşağı 6 TL’den yukarı satamazsın. Veya sadece 6 TL’den yukarı satamazsın. Her ürün için bu yöntem takip edilirse:
- Üretici mağdur olmaz,
- Market sahibi mağdur olmaz,
- Tüketici mağdur olmaz,
Yukarıdaki yöntemin uygulanabilmesi için:
- Gıda ürünlerinde serbest piyasayı şimdilik rafa kaldıralım,
- Demokrasi elden gidiyor diye muhalefet olarak ben de bağırmayacağım.
- Bazı gıda ürünlerinin ihracatı konusunda kısıtlama getirilmelidir. Bu konuda bir örnek verelim. Kısıtlama hükümetin yetkisinde olan bir şeydir. Bu konu da proje üretmeye gerek yoktur. Ama kısıtlamanın nedenini açıklayalım:
Haber Türk Kanalına Gündem Programında adını hatırlayamadığım konuşmacılardan biri anlattı:” Market sahibi olan bir arkadaşım Manisa’da ortak olduğu zeytin yağı fabrikası vardır. Ortağı aynı zamanda yeğeniymiş. Zeytin yağı fabrikasından 130 TL’ye zeytin yağı alıyordu. Ama ortak 230 TL’ye ihraç ettiği için market sahibi dayısına zeytin yağı vermiyor.
İşte bu nedenle ihracatta kısıtlama yapılmalıdır…
Değerli okuyucularım,
Muhalefet yukarıda anlattığım şekilde iktidara çözüm önerisinde bulunmalıdır. Muhalefet, vatandaşın sorunlarını çözmek için bazı fedakârlıklarda bulunduğunu halk fark etmelidir.
İktidar da samimi bir şekilde öneriyi dikkate almalıdır. Böylece iktidar ve muhalefet ele ele verip ekonomi konusunda ki sıkıntıyı giderebilmelidir…
Tıpkı millet vekili ile ilgili menfaatleri korurken mecliste gösterdikleri uzlaşıyı vatandaşın dertlerine çare aramada da göstermelidir…
Selam ve saygılarımla….
Bu konuyu bir örnek ile anlatayım:
Hikâyenin adı: Çapkın
Çapkın, bir mahalleye gider. Çok güzel bir kadın görür. Bekâr olduğunu öğrenir. Ama söz konusu bu kadının peşinde bir delikanlı olduğunu öğrenir. Çapkın haftada bir iki defa mahalleye gider. Kıza haber gönderir ama olumlu bir cevap alamaz.
Çapkın mahalleye ve kadına yakın olması için mahalleden bir ev kiralar. Camiye gider, kahvede mahalle sakinleri ile samimiyet kurar… Mahallenin problemlerini çözer. Mahalle sakinleri ziyadesiyle güvenir. Muhtarımız ol derler. Muhtar olmak istemez ama muhtarı yerden yere vurur. Çapkın bir gün kahvede namus tartışması başlatır.
- Bu mahalle namusludur. Mahallenin namusuna göz dikenlerin canına okurum.
- Beyefendi bu mahallede bugüne kadar namus konusunda sıkıntı olmadı…
- Siz anlamazsınız. Bana güvenin…
Çapkın ve mahalle sakinleri kahvede oturur. Sokaktan bir yabancı geçer. Çapkın yerinden kalkar, sokaktan geçen yabancıyı döver. Bir taraftan da bağırır.
- Adama bak sokaktan geçerken kadınlarımıza, kızlarımıza bakıyor. Mahallenin namusuna el uzattı. Bu nedenle dövdüm. Merak etmeyin ben olduğum müddetçe sıkıntı olmayacak. Mahalle sakinleri:
- Allah razı olsun beyefendi. Büyük bir sıkıntıdan kurtardın bizi
Aradan uzun zaman geçti. Mahallede bir dedi kodu başladı. Falan kadın, falan adamla kaçmış… Mahalle sakinleri.
- Şimdi anladık hiç yoktan namus konusu niye gündeme getirdi. Demek ki sokaktan geçen adamı dövmesinin nedeni kendi çapkınlığını gizlemek için…
Siyasi liderlerin yönetim tarzını ufak meselelerden veya partiyi nasıl yönettiğinden ülkeyi nasıl yöneteceğini anlamak için örnek olsun diye hikâyeyi anlattım.
Çapkın kadını kaçırabilmesi için mahallenin namusuna göz dikildiğine dair bir algı oluşturması gerekirdi. Algıyı oluşturdu. Algının kuvvetlenmesi için bir delikanlının dayak yemesi gerekirdi. Bunu da yaptı…
Tek adam yönetiminden şikâyet edenlerin ortak akılla mı yoksa tek adam zihniyetiyle mi yönettiğine bakarsak ülkeyi nasıl yöneteceğini de anlarız….