Ahmet Yaşar Zengin (Emekli Akademisyen)
Köşe Yazarı
Ahmet Yaşar Zengin (Emekli Akademisyen)
 

Devlet “Kılı Kırk Yaran Bir Hassasiyet” Göstermelidir…

Değerli okuyucularım,   Darbe teşebbüsünün üzerinden 15 gün geçti. Halk meydanlardan ayrılmadı.  Darbeye hayır demokrasiye evet diyor!     Darbe teşebbüsünde bulunanların içinde: Atatürkçü, laik, dindar, cemaatçi, solcu, sağcı, ülkücü, komünist veya tarikat mensubu bireyler mutlaka vardır. Söz konusu bireyler, içinde bulundukları toplumdan veya fikir akımlarından dolayı suçlu değildir. Adları, darbe teşebbüsüne karıştığı için suçludur. Veya devletin tepesindeki insanları, sevmediği için yabancı istihbarat ile iletişim kurarak,  sandığın dışında yönetimi yok etmesi ve demokrasiyi rafa kaldırması suçtur… İşte bu suçun adı, terör veya teröristtir… Bu teröristin, PKK terör örgütünden hiçbir farkı yoktur…   Yukarıda tanımladığım fikir akımlarının içindeki kişiler, devlete karşı darbe yapar, darbeye teşvik eder veya darbe yapanlara karşı sesini çıkarmazsa, bu insan her halükârda teröristtir. Şu veya bu kurumda suçlu insan bulunmaz demek çok büyük bir iddiadır…   Bugün askeriyeye alınan öğrenciler,  sıkı bir kontrolden geçirilip ve her türlü istihbarat yapıldıktan sonra askeri kurumun içine alınıyor.  Yine de bu kuruma kefil olmakta çok zorlanıyoruz. Çünkü ordunun içindeki bazı askerler, yabancı istihbaratlar ile iletişim içine girip 15 Temmuz akşamı gibi bir olay yaşatabiliyor bize...  Ordumuz suçlu değildir, bireyler suçludur…   Bu nedenle ister vakıf üniversitelerinde, ister devlet üniversitelerinde, ister cemaatlerde, ister dindar guruplarda, ister solcularda, ister ülkücülerde hatta tarikatlarda bile tanımladığımız terörist insanlar vardır. Abdülhamit döneminde Siyonistlerin desteklediği İttihat ve Terakkinin, gazete ve dergilerini bir tarikatın üyeleri ile yapmıştır. Yani hiç ummadığımız kurum içindeki insanlar… Bu gibi insanlar, ait oldukları bir kuruluşu veya siyasi partiyi istismar edip çok kolay kamufle olabiliyor…   Okuyucularımdan biri, bir şahıs mahlasıyla “Vakıf üniversitelerinde suça bulaşmış hoca var demek gibi bir yanıltma ve gaflete düşmüşsünüz Sn. Ahmet Bey, Çok yazık.” Şeklinde bir eleştiri yaptı ama devlete başkaldırı niteliğinde olan gezi olaylarını savunanların içinde vakıf üniversitelerinde çalışan öğretim elemanlarını da gördük… Demek ki vakıf üniversitelerinde de suçlu insanlar olabiliyor…    Bir kuruma, bir cemaate, bir tarikata veya herhangi bir düşünce platformuna inanmış insanların münferit olarak suç işleyebileceğini 15 Temmuz Akşamı Darbe girişimi ile kanıtlanmış oldu… Aslında okuyucu kardeşimiz, cemaatin içinde suça bulaşmış insan olmaz demek istedi. Ama onun düşüncesini alt üst eden birden fazla örnek vardır:   - Tuğgeneral Fatih Celalettin Sağır - Danıştay Tetkik Hâkimi Ebubekir Başel - Tümgeneral Mehmet Dişli - Yarbay Levent Türk - Bakırköy Florya bölgesinin kadın imamı Sibel Topçuoğlu. - Çiğli Ana Jet Üssü'nün imamı "paşa" lakaplı Hava Astsubay Başçavuş Zekeriya Kuzu   Yukarda zikredilen insanlar, cemaat ile ilişkili olduğunu itiraf etmişlerdir. Darbeye teşebbüs edenlerin içinde Atatürkçü, laik, sağcı, solcu paşalar da vardır… Münferit olarak bu paşalar suçludur ama içinde bulunduğu düşünce topluluğu, suçlu değildir…   Şimdi bu insanların, işledikleri suçlardan dolayı cemaate gönül vermiş, Anadolu’nun saf ve temiz halkını, vatan hainidir diye suçlayamayız.  Bazı insanlar, cemaate gönül vermiştir ama vatana ihaneti asla tasvip etmediği gibi sabaha kadar demokrasi nöbetinden geri kalmadı… Saf ve temiz Anadolu insanlarını, suça karışmış insanlardan mutlaka ayırt edilmelidir…   Her kurumda suçlu vardır. Hiçbir insana kefil olamam. Sap ile samanın birbirinden ayrılmasına devlet, çok özen göstermelidir. Cemaat ile iletişimi var ama devleti, her şeyin üstünde tutar, vatan için canını verir. Veya cemaat ile hiçbir bağlantısı yoktur ama CHP, MHP veya AK Partili öğretim elemanları, kapatılan vakıf üniversitelerinde mağdur olmuştur… Kapatılan vakıf üniversitelerindeki öğretim elemanlarının normal aylık taksitleri, ev taksiti,  kira, çocukların masrafı ve ailenin geçimi vardır… Suça karışmış öğretim elemanları yüzünden biz, mağduriyeti hak etmiyoruz…   İnsanlar: Atatürkçü, laik, dindar, cemaatçi, sağcı, solcu veya tarikat mensubu olduğu için suçlu değildir.  Sandığın dışındaki bir takım oyunlar ile iktidar değişikliği içinde bulunanlar yani milletin iradesini tanımayanlar suçludur ve teröristtir… Onun için devlet “Kılı kırk yaran bir hassasiyet” göstermelidir…   Selam ve saygılar…
Ekleme Tarihi: 30 Temmuz 2016 - Cumartesi
Ahmet Yaşar Zengin (Emekli Akademisyen)

Devlet “Kılı Kırk Yaran Bir Hassasiyet” Göstermelidir…

Değerli okuyucularım,

 

Darbe teşebbüsünün üzerinden 15 gün geçti. Halk meydanlardan ayrılmadı.  Darbeye hayır demokrasiye evet diyor!  

 

Darbe teşebbüsünde bulunanların içinde: Atatürkçü, laik, dindar, cemaatçi, solcu, sağcı, ülkücü, komünist veya tarikat mensubu bireyler mutlaka vardır. Söz konusu bireyler, içinde bulundukları toplumdan veya fikir akımlarından dolayı suçlu değildir. Adları, darbe teşebbüsüne karıştığı için suçludur. Veya devletin tepesindeki insanları, sevmediği için yabancı istihbarat ile iletişim kurarak,  sandığın dışında yönetimi yok etmesi ve demokrasiyi rafa kaldırması suçtur… İşte bu suçun adı, terör veya teröristtir Bu teröristin, PKK terör örgütünden hiçbir farkı yoktur…

 

Yukarıda tanımladığım fikir akımlarının içindeki kişiler, devlete karşı darbe yapar, darbeye teşvik eder veya darbe yapanlara karşı sesini çıkarmazsa, bu insan her halükârda teröristtir. Şu veya bu kurumda suçlu insan bulunmaz demek çok büyük bir iddiadır…

 

Bugün askeriyeye alınan öğrenciler,  sıkı bir kontrolden geçirilip ve her türlü istihbarat yapıldıktan sonra askeri kurumun içine alınıyor.  Yine de bu kuruma kefil olmakta çok zorlanıyoruz. Çünkü ordunun içindeki bazı askerler, yabancı istihbaratlar ile iletişim içine girip 15 Temmuz akşamı gibi bir olay yaşatabiliyor bize...  Ordumuz suçlu değildir, bireyler suçludur…

 

Bu nedenle ister vakıf üniversitelerinde, ister devlet üniversitelerinde, ister cemaatlerde, ister dindar guruplarda, ister solcularda, ister ülkücülerde hatta tarikatlarda bile tanımladığımız terörist insanlar vardır. Abdülhamit döneminde Siyonistlerin desteklediği İttihat ve Terakkinin, gazete ve dergilerini bir tarikatın üyeleri ile yapmıştır. Yani hiç ummadığımız kurum içindeki insanlar… Bu gibi insanlar, ait oldukları bir kuruluşu veya siyasi partiyi istismar edip çok kolay kamufle olabiliyor…

 

Okuyucularımdan biri, bir şahıs mahlasıyla “Vakıf üniversitelerinde suça bulaşmış hoca var demek gibi bir yanıltma ve gaflete düşmüşsünüz Sn. Ahmet Bey, Çok yazık.” Şeklinde bir eleştiri yaptı ama devlete başkaldırı niteliğinde olan gezi olaylarını savunanların içinde vakıf üniversitelerinde çalışan öğretim elemanlarını da gördük… Demek ki vakıf üniversitelerinde de suçlu insanlar olabiliyor…

 

 Bir kuruma, bir cemaate, bir tarikata veya herhangi bir düşünce platformuna inanmış insanların münferit olarak suç işleyebileceğini 15 Temmuz Akşamı Darbe girişimi ile kanıtlanmış oldu… Aslında okuyucu kardeşimiz, cemaatin içinde suça bulaşmış insan olmaz demek istedi. Ama onun düşüncesini alt üst eden birden fazla örnek vardır:

 

- Tuğgeneral Fatih Celalettin Sağır

- Danıştay Tetkik Hâkimi Ebubekir Başel

- Tümgeneral Mehmet Dişli

- Yarbay Levent Türk

- Bakırköy Florya bölgesinin kadın imamı Sibel Topçuoğlu.

- Çiğli Ana Jet Üssü'nün imamı "paşa" lakaplı Hava Astsubay Başçavuş Zekeriya Kuzu

 

Yukarda zikredilen insanlar, cemaat ile ilişkili olduğunu itiraf etmişlerdir. Darbeye teşebbüs edenlerin içinde Atatürkçü, laik, sağcı, solcu paşalar da vardır… Münferit olarak bu paşalar suçludur ama içinde bulunduğu düşünce topluluğu, suçlu değildir…

 

Şimdi bu insanların, işledikleri suçlardan dolayı cemaate gönül vermiş, Anadolu’nun saf ve temiz halkını, vatan hainidir diye suçlayamayız.  Bazı insanlar, cemaate gönül vermiştir ama vatana ihaneti asla tasvip etmediği gibi sabaha kadar demokrasi nöbetinden geri kalmadı… Saf ve temiz Anadolu insanlarını, suça karışmış insanlardan mutlaka ayırt edilmelidir…

 

Her kurumda suçlu vardır. Hiçbir insana kefil olamam. Sap ile samanın birbirinden ayrılmasına devlet, çok özen göstermelidir. Cemaat ile iletişimi var ama devleti, her şeyin üstünde tutar, vatan için canını verir. Veya cemaat ile hiçbir bağlantısı yoktur ama CHP, MHP veya AK Partili öğretim elemanları, kapatılan vakıf üniversitelerinde mağdur olmuştur… Kapatılan vakıf üniversitelerindeki öğretim elemanlarının normal aylık taksitleri, ev taksiti,  kira, çocukların masrafı ve ailenin geçimi vardır… Suça karışmış öğretim elemanları yüzünden biz, mağduriyeti hak etmiyoruz…

 

İnsanlar: Atatürkçü, laik, dindar, cemaatçi, sağcı, solcu veya tarikat mensubu olduğu için suçlu değildir.  Sandığın dışındaki bir takım oyunlar ile iktidar değişikliği içinde bulunanlar yani milletin iradesini tanımayanlar suçludur ve teröristtir… Onun için devlet “Kılı kırk yaran bir hassasiyet” göstermelidir…

 

Selam ve saygılar…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve bugun15.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.