CEMALETTİN BEKTAŞ
Köşe Yazarı
CEMALETTİN BEKTAŞ
 

MAKÜ mü yoksa esnaf mı haklı?

Bir önceki yazımızda Mehmet Akif Ersoy Üniversitesinin kısıtlı bir şekilde açılmasından dolayı esnafın serzenişini dile getirmiştim. Esnaf cenahı  sert söylemlerini kaleme almadığım için, üniversite cenahı da kendi düşüncelerini kaleme almadığım için yoğun tepkiler aldım. Bu yazıda iki tarafında düşüncelerini dilim döndüğü kadar yazmaya çalışalım…   Görüşme imkanı bulduğum hocaların ortak görüşü, Türkiye ortalaması üzerinde 4 bine yakın öğrenci alındığı doğru bir karar verildiği yönünde. YÖK’ün ve bilim kurulunun tavsiyesi göz önünde tutulduğunda aldıkları kararların uyumlu olduğu, eğer ikinci dönem veya Covid-19 salgınına karşı yapılan mücadelede sağlık bakanlığı ve YÖK’ün ‘yüz yüze eğitimin verilmesi’ konusunda bir tavsiye kararı alırsa her an açılabileceği görüşü hakim. Rektörlük olarak eğitimle ilgili açıklamanın zamanında yapıldığını, eğer yüz yüze eğitimin yapılacağı açıklanmış olsaydı gribal salgının Ekim Kasım aylarında yoğun olarak baş gösterdiğinde Allah göstermesin bir kaç öğrencimizin bu covid-19 virüsüne yakalandığında bunun vebalinin kimsenin ödemeyeceğini, bakanlık veya YÖK’ün okulları önceden olduğu gibi kapatması durumunda öğrenci ve Burdur halkının daha çok zarar edeceği, Burdur gibi küçük illerin bundan daha çok zarar göreceği hakim bir düşünce olarak dillendirilmekte.   STK’ların ve esnafların ortak düşüncesi ise Türkiye’nin en büyük kampüsü olan Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi öğrenci sayısı bakımından pazartesi 1. Sınıflar, Salı 2. Sınıflar, çarşamba 3. Sınıflar, Perşembe 4. sınıflar olmak üzere sınıf-sınıf bölünerek eğitimin verilebileceği, üniversiteye gelen öğrencilerin sosyal mesafe ve maske konusunda Burdur halkına verilen iyi bir eğitimle yardımcı olabileceği, nüfusuna göre Türkiye ortalamasının üzerinde bir esnafın bulunduğunu, öğrencilerin Burdur’a aylık 30 milyon lira girdisi olduğunu, Pandemi sürecinde esnafın çok zor durumda olduğunu, artık Burdur yavaş yavaş bir eğitim kentine dönüşüyor iken önünün kapandığının düşünülmesi… Riske girmeyen bir üniversite Burdur’a ne kazandırır ne kaybettirir söyleminin konuşulmaya başlanması isim bazında Rektör Adem Korkmaz’ın, yardımcıları ve danışmanlarının Burdurlu olması, bu riske Burdur için girebileceği beklentilerinin yüksek olması ve yaşanılan hayal kırıklıkları…     Sonuç olarak iki tarafın düşüncesi  bu söylem üzerine olduğu gibi yaptığımız görüşmelerin ortak noktası üniversitedeki hocalarımızın  yüz yüze eğitim olmadan öğrenci yetiştirilmeyeceği, hazırcı ve üretken olmayan bir nesil yetişirken  şimdide ülkedeki konjonktüre göre bom boş bir nesile diploma verildiğini, eğer Mehmet Akif Ersoy üniversitesi yüz yüze eğitimde direnebilseydi, bu riski göz önüne alabilseydi bugün üniversitenin bu direnci Türkiye’ye örnek olurdu. “Liderler zor zamanlarda belirlenir! Bizim üniversite bunu kaybetti.” söylemi oluşmuş durumda. Buna nazaran çok sayıdaki öğretim üyesinin okulların açılmasına karşı her ne kadar covid-19 salgınını sebep gösterseler de verilen aranın öğretim üyelerinin okuldan soğumasına sebep olmuş durumda. Hocası okuldan soğuyorsa öğrencinin durumunu düşünmek gerek…   Yazımı sonlandırırken kısadan hisse bir hikaye ile bitirmek istiyorum;   Bir gün sultan, bahçıvanının yanına uğrayıp, kendisine hediye edilen tayı sorar. -Bahçıvan efendi! Nasıl bizim tay? -Asluhû nesluhû(aslı neyse nesli de odur), sultanım. -Nesi var ki? -Sultanım, asil bir tayın sırtına sinek böcek konduğunda bunları kuyruğuyla kovalar; ancak bizim tay, adeta bir inek gibi kafasını çevirip ağzıyla sinekleri kovalıyor. Sultan, bunun nedenini öğrenmek için tayı hediye eden adamı çağırtır ve tayın bu davranışının sebebi hakkında bilgi ister. Tayı hediye eden adam der ki: -Sultanım, bizim tay doğduktan hemen sonra annesi öldüğü için onu, ineğe emzirttik. Böylece meselenin sırrı çözülmüş olur ve sultan adamlarına emreder: "Verin bahçıvana fazladan bir kap yemek!"   Başka bir zaman sultana, güzel görünüşlü iri bir hindi hediye edilir. Bir müddet sonra sultan bahçıvanın yanına varır ve hindiyi sorar. -Asluhû nesluhû, sultanım. -Bahçıvan efendi, bunun neyi var? -Sultanım, asil olan bir hindi öteceği zaman kabarır, ibiği masmavi olunca başlar ötmeğe. Bizim hindi iyice kabarıyor, ibiği masmavi olup tam öteceği zaman kafasını suya daldırıyor. Galiba bunun da soyunda bir bozukluk var. Sultan, işin aslını öğrenmek için hindiyi hediye eden kişiyi çağırtır. O kişi, hindinin yumurtasını ördeğin altına koyduklarını ve hindinin, ördek yavrularıyla birlikte büyüdüğünü anlatır. Bu meselenin de sırrı böylece anlaşılmış olur.   Ve padişah emreder: "Verin bahçıvana fazladan bir kap yemek." Sultan, güzel bir günün sabahında bahçede yalnız başına dolaşırken bahçıvan gözüne ilişir ve ona doğru yaklaşarak; -Bahçıvan efendi, bende de bir sıkıntı var mı? der. -Asluhû nesluhû, efendim. -Bende de mi? der ve hemen son demlerini yaşayan annesine koşar. -Anacığım, inan sana kırılıp küsmem, kızmam da. Bende bir sıkıntı var mı?   Annesi durur, sıkıla sıkıla başlar anlatmaya: -Oğul, babanla evlendiğimizde baban çok yaşlıydı, ben daha 15-16 yaşlarında genç, güzel bir kızdım. Gençliğimin duygularına kapılıp bir hata ettim. Sen bizim sarayın aşçısının oğlusun. Hakikati öğrenen sultan, bahçıvana seslenir: -Ey olayların perde arkasından bizlere sırlar sunan değerli insan! Tay ve hindinin durumlarına vakıf oldun, anladık ta, Benim durumumu nasıl anladın? Bu nasıl bir bilgeliktir? Söyle bakalım Bana. -Ey yüce Sultan, bunu anlamaktan daha kolay ne var? Benim bildiğim sultanlar, ödül verirken "verin bir kese altın!" der. Sen ise, "verin fazladan bir kap yemek!" diyorsun. Sultan adamlarına seslenir: -Verin bahçıvana fazladan bir kap yemek!   Asalet önemlidir. Nesiller aslına çeker. "Asil azmaz, bal kokmaz; kokarsa yağ kokar, onun da aslı ayrandır” demiş atalarımız. Sultan için “Otu çek köküne bak” sözü cuk oturursa da, diğer örnekler için eğitimin önemine işaret etmek gerekir. Ancak, “Soysuza silah vermişler, çekip babasını vurmuş” sözü de boşuna söylenmemiştir. Özetle, "it eniğinden kurt olmaz...   Bir sonraki yazımızda buluşmak dileğiyle…
Ekleme Tarihi: 22 Eylül 2020 - Salı
CEMALETTİN BEKTAŞ

MAKÜ mü yoksa esnaf mı haklı?

Bir önceki yazımızda Mehmet Akif Ersoy Üniversitesinin kısıtlı bir şekilde açılmasından dolayı esnafın serzenişini dile getirmiştim. Esnaf cenahı  sert söylemlerini kaleme almadığım için, üniversite cenahı da kendi düşüncelerini kaleme almadığım için yoğun tepkiler aldım. Bu yazıda iki tarafında düşüncelerini dilim döndüğü kadar yazmaya çalışalım…

 

Görüşme imkanı bulduğum hocaların ortak görüşü, Türkiye ortalaması üzerinde 4 bine yakın öğrenci alındığı doğru bir karar verildiği yönünde. YÖK’ün ve bilim kurulunun tavsiyesi göz önünde tutulduğunda aldıkları kararların uyumlu olduğu, eğer ikinci dönem veya Covid-19 salgınına karşı yapılan mücadelede sağlık bakanlığı ve YÖK’ün ‘yüz yüze eğitimin verilmesi’ konusunda bir tavsiye kararı alırsa her an açılabileceği görüşü hakim. Rektörlük olarak eğitimle ilgili açıklamanın zamanında yapıldığını, eğer yüz yüze eğitimin yapılacağı açıklanmış olsaydı gribal salgının Ekim Kasım aylarında yoğun olarak baş gösterdiğinde Allah göstermesin bir kaç öğrencimizin bu covid-19 virüsüne yakalandığında bunun vebalinin kimsenin ödemeyeceğini, bakanlık veya YÖK’ün okulları önceden olduğu gibi kapatması durumunda öğrenci ve Burdur halkının daha çok zarar edeceği, Burdur gibi küçük illerin bundan daha çok zarar göreceği hakim bir düşünce olarak dillendirilmekte.

 

STK’ların ve esnafların ortak düşüncesi ise Türkiye’nin en büyük kampüsü olan Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi öğrenci sayısı bakımından pazartesi 1. Sınıflar, Salı 2. Sınıflar, çarşamba 3. Sınıflar, Perşembe 4. sınıflar olmak üzere sınıf-sınıf bölünerek eğitimin verilebileceği, üniversiteye gelen öğrencilerin sosyal mesafe ve maske konusunda Burdur halkına verilen iyi bir eğitimle yardımcı olabileceği, nüfusuna göre Türkiye ortalamasının üzerinde bir esnafın bulunduğunu, öğrencilerin Burdur’a aylık 30 milyon lira girdisi olduğunu, Pandemi sürecinde esnafın çok zor durumda olduğunu, artık Burdur yavaş yavaş bir eğitim kentine dönüşüyor iken önünün kapandığının düşünülmesi… Riske girmeyen bir üniversite Burdur’a ne kazandırır ne kaybettirir söyleminin konuşulmaya başlanması isim bazında Rektör Adem Korkmaz’ın, yardımcıları ve danışmanlarının Burdurlu olması, bu riske Burdur için girebileceği beklentilerinin yüksek olması ve yaşanılan hayal kırıklıkları…  

 

Sonuç olarak iki tarafın düşüncesi  bu söylem üzerine olduğu gibi yaptığımız görüşmelerin ortak noktası üniversitedeki hocalarımızın  yüz yüze eğitim olmadan öğrenci yetiştirilmeyeceği, hazırcı ve üretken olmayan bir nesil yetişirken  şimdide ülkedeki konjonktüre göre bom boş bir nesile diploma verildiğini, eğer Mehmet Akif Ersoy üniversitesi yüz yüze eğitimde direnebilseydi, bu riski göz önüne alabilseydi bugün üniversitenin bu direnci Türkiye’ye örnek olurdu. “Liderler zor zamanlarda belirlenir! Bizim üniversite bunu kaybetti.” söylemi oluşmuş durumda. Buna nazaran çok sayıdaki öğretim üyesinin okulların açılmasına karşı her ne kadar covid-19 salgınını sebep gösterseler de verilen aranın öğretim üyelerinin okuldan soğumasına sebep olmuş durumda. Hocası okuldan soğuyorsa öğrencinin durumunu düşünmek gerek…

 

Yazımı sonlandırırken kısadan hisse bir hikaye ile bitirmek istiyorum;

 

Bir gün sultan, bahçıvanının yanına uğrayıp, kendisine hediye edilen tayı sorar.

-Bahçıvan efendi! Nasıl bizim tay?

-Asluhû nesluhû(aslı neyse nesli de odur), sultanım.

-Nesi var ki?

-Sultanım, asil bir tayın sırtına sinek böcek konduğunda bunları kuyruğuyla kovalar; ancak bizim tay, adeta bir inek gibi kafasını çevirip ağzıyla sinekleri kovalıyor.

Sultan, bunun nedenini öğrenmek için tayı hediye eden adamı çağırtır ve tayın bu davranışının sebebi hakkında bilgi ister.

Tayı hediye eden adam der ki:

-Sultanım, bizim tay doğduktan hemen sonra annesi öldüğü için onu, ineğe emzirttik.

Böylece meselenin sırrı çözülmüş olur ve sultan adamlarına emreder:

"Verin bahçıvana fazladan bir kap yemek!"

 

Başka bir zaman sultana, güzel görünüşlü iri bir hindi hediye edilir.

Bir müddet sonra sultan bahçıvanın yanına varır ve hindiyi sorar.

-Asluhû nesluhû, sultanım.

-Bahçıvan efendi, bunun neyi var?

-Sultanım, asil olan bir hindi öteceği zaman kabarır, ibiği masmavi olunca başlar ötmeğe.

Bizim hindi iyice kabarıyor, ibiği masmavi olup tam öteceği zaman kafasını suya daldırıyor. Galiba bunun da soyunda bir bozukluk var.

Sultan, işin aslını öğrenmek için hindiyi hediye eden kişiyi çağırtır.

O kişi, hindinin yumurtasını ördeğin altına koyduklarını ve hindinin, ördek yavrularıyla birlikte büyüdüğünü anlatır. Bu meselenin de sırrı böylece anlaşılmış olur.

 

Ve padişah emreder:

"Verin bahçıvana fazladan bir kap yemek."

Sultan, güzel bir günün sabahında bahçede yalnız başına dolaşırken bahçıvan gözüne ilişir ve ona doğru yaklaşarak;

-Bahçıvan efendi, bende de bir sıkıntı var mı? der.

-Asluhû nesluhû, efendim.

-Bende de mi? der ve hemen son demlerini yaşayan annesine koşar.

-Anacığım, inan sana kırılıp küsmem, kızmam da.

Bende bir sıkıntı var mı?

 

Annesi durur, sıkıla sıkıla başlar anlatmaya:

-Oğul, babanla evlendiğimizde baban çok yaşlıydı, ben daha 15-16 yaşlarında genç, güzel bir kızdım. Gençliğimin duygularına kapılıp bir hata ettim. Sen bizim sarayın aşçısının oğlusun.

Hakikati öğrenen sultan, bahçıvana seslenir:

-Ey olayların perde arkasından bizlere sırlar sunan değerli insan!

Tay ve hindinin durumlarına vakıf oldun, anladık ta, Benim durumumu nasıl anladın? Bu nasıl bir bilgeliktir? Söyle bakalım Bana.

-Ey yüce Sultan, bunu anlamaktan daha kolay ne var?

Benim bildiğim sultanlar, ödül verirken "verin bir kese altın!" der. Sen ise, "verin fazladan bir kap yemek!" diyorsun. Sultan adamlarına seslenir:

-Verin bahçıvana fazladan bir kap yemek!

 

Asalet önemlidir. Nesiller aslına çeker. "Asil azmaz, bal kokmaz; kokarsa yağ kokar, onun da aslı ayrandır” demiş atalarımız. Sultan için “Otu çek köküne bak” sözü cuk oturursa da, diğer örnekler için eğitimin önemine işaret etmek gerekir. Ancak, “Soysuza silah vermişler, çekip babasını vurmuş” sözü de boşuna söylenmemiştir.

Özetle, "it eniğinden kurt olmaz...

 

Bir sonraki yazımızda buluşmak dileğiyle…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve bugun15.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.