Ahmet Yaşar Zengin (Emekli Akademisyen)
Köşe Yazarı
Ahmet Yaşar Zengin (Emekli Akademisyen)
 

“Din ve Atatürk” Gibi Ortak Değerler

Din ve Atatürk gibi değerler üzerinden tartışma açanlar; değerlerimizi yıpratıyor. İşte bu yıpratma konusuna, istemeden alet olursunuz.  Konuyu biraz açalım: Ayasofya etrafında “din” ve “Atatürk” kavramlarını katarak açlığı, işsizliği, yokluğu, ekonomiyi eleştirirseniz Din ve Atatürk sömürücülerinin ekmeğine yağ sürersiniz.  Elbette Ayasofya'nın müzeden camiye çevrilmesi, problemleri çözmüyor: Çözülmeyen problemlerden birkaç tane örnek verelim: Ayasofya; 1-   Ekonomiyi canlandırmıyor, 2-  İşsizliği yok etmiyor. 3- Halkın karnını doyurmuyor, 4-  Esnafların iflasını önlemiyor, 5- Gençlerimize iş imkânı sağlamıyor.   Ayasofya, ne sağlıyor? Ayasofya, emperyalist devletlere karşı milli duruşumuzu sergiliyor… Yani Ayasofya milli davadır, partiler üstü davadır… Nemalanma açısından düşünüyorsanız açılışa katılırdınız, halk ile hem hal olurdunuz ve nemalanmaya da ortak olurdunuz. Eleştirinizi acımadan yapardınız. “Ama” ve “fakat” diyerek milli duruşu zedeleme hakkınız yoktur...   Milli duruş; Batı ne der veya haçlı zihniyeti ne der? Sorusunu sormadan egemenlik haklarımız konusunda karar verebilecek bir noktaya geldik. Yani milli duruş sergileyecek güce kavuştuk. Milli duruş, iktidar ve muhalefet ile birlikte olur. Emperyalist ülkelere karşı sadece iktidar ile milli duruş sergilenirse zorlama olur görüntüsü verilir…   Peki hangi konuları tartışalım: 1- Emperyalist devletler açısından Ayasofya’yı konuşalım, 2- Suriye’de bulunmamız açısından Ayasofya’yı konuşalım, 3- Libya’daki konumumuzu nasıl etkiler açısından Ayasofya’yı konuşalım, 4-  Ermenistan Azerbaycan çatışmasına etkisi açısından Ayasofya’yı konuşalım, 5- Akdeniz’deki deniz kıta sahanlığı açısından, Ayasofya’yı konuşalım, 6- Ayasofya konusunda Yunanistan, bayrakları neden yarıya indirdiğini konuşalım?   Şimdi birisi ortaya attığı algıyı, gündemden düşürmezseniz konuşulması gereken konuları konuşamayız. Asıl konuları konuşmazsak Din ve Atatürk sömürücülerinin ekmeğine bal ile yağ sürersiniz. Asıl konularımız nedir? 1- Sosyal medya konusunda muhalefetin projesi, 2- İktidarın sosyal medya konusundaki projesi ile muhalefetin sosyal medya projesi arasındaki farklar, 3-  Muhalefet; yargı paketlerinde olduğu gibi sosyal medya konusundaki projesini halk ile paylaşmamasının nedeni?  4- Ekonomik sorunlar, 5- Akdeniz’deki çıkarlarımız, 6- Libya’daki çıkarlarımız, 7- Halkımızı, tarıma ve hayvancılığa nasıl özendirebiliriz? 8-  İşi olmayan vatandaşlarımıza iş, nasıl sağlayabiliriz?    Prof. Dr. Ali Erbaş’ın Açıklamasını okuyalım: "Genel olarak vakfiyelerin sonu, vâkıfın bedduasıyla biter. “Bu vakfımı kimler amacı dışında kullanırsa Allah’ın, meleklerin, peygamberlerin, tüm Müslümanların laneti onların üzerine olsun” şeklinde. Ben de hutbede buna atıfta bulundum. Sadece Ayasofya’yı değil tüm vakıf mallarını kastettim. Geçmişi değil, bundan sonrasını kastettim. “Uğramıştır” demedim, “Çiğnerse lanete uğrar” dedim. Atatürk 82 sene önce vefat etti. Vefat eden insanlara dua edilir, beddua değil. Geçen geçmiştir, Allah Teala da “Tilke ümmetün kad halet, lehâ mâ kesebet ve leküm mâ kesebtüm” (Onlar gelip geçen bir ümmettiler. Onların kazandıkları kendilerine, sizin kazandıklarınız sizedir. Siz onların yaptıklarından sorumlu değilsiniz) (Bakara 141) ayetiyle bizi uyarmaktadır. Biz geçmişe takılmadan geleceğe bakmalıyız."   Atatürk’ün vakıf konusundaki düşünce ve icraatlarına bakalım: 1- Atatürk, Ayasofya ile ilgili vakfı iptal edip mallarını hazineye devretmedi, 2- Atatürk, Ayasofya ilgili gayri menkulünü, birilerinin hizmetine sokmadı, 3-  Atatürk, Ayasofya ile ilgili tapu senedini iptal etmedi,   Atatürk'ün vakıf konusundaki duruşu: 1-  Tarihi kaynaklara göre Atatürk, Vakfın, vakıf amacının dışında kullanılmasına           izin vermediğini görüyoruz. 2-  Ali Erbaş’ın hutbesinde vakıf mallarını amacı dışında kullananları muhatap   aldığı, çok aşikârdır.   Hutbenin muhatabı Atatürk değildir. Hutbenin, Atatürk’e hitaben söylendi algısının iki nedeni vardır. 1- Hutbenin muhatabı olan vakıf yöneticileri, ziyadesiyle rahatsız oldu, 2- Rant peşinde koşan bazı medya kuruluşları için malzeme oluştu.   Çünkü ülkemizde yapılan haksızlıklar ve ihaleler sonunda veya vakıfları amacının dışında kullandıktan sonra kabahatını kamufle edebilmenin en güzel yolu “din” ve “Atatürk” üzerinden algı oluşturmaktır. Biz de “din” ve “Atatürk” istismarcılarını hiç sorgulamadan bu insanların peşine takılıyoruz…   Söz konusu “din” ve “Atatürk” sömürücüleri, halkı bir şeyler ile meşgul etmek zorundadır. Bunlar için devlet zafer kazanmış, devlet batmış, haçlı zihniyeti gelmiş ve ülkeyi işgal etmiş önemli değildir. Önemli olan, gelen zihniyetlerden ne alacağıdır. Söz konusu istismarcılar, ne aldığı anlaşıldığı zaman da ilk işleri “din” ve “Atatürk” üzerinden algı oluşturmak ve mağduriyet havasına girmektir.   Bir örnek ile konuyu kapatayım: Kenan Evren, Atatürk diye diye darbeyi yaptı. Darbenin sonunda da Yunanistan’ın NATO’ya dönmesini sağladı ama binlerce insan öldü, yüzlerce insan idam edildi, birçok ocak söndü, birçok çocuk babasız kaldı. Emperyalist devletler, Yunanistan’ı Natoya dahil edebilmek için Atatürk'ü,  FETÖ üzerinden  dini sömürdü ve hedefine ulaştı. Emperyalist ülkeler, hedefe ulaşmak için “din” ve “Atatürk” kavramlarını, malzeme yaptığını artık görmemiz gerekir.   Sonuç: Emperyalist ülkeler, nifak sokmak için “din” ve “Atatürk” üzerinden algı oluşturuyor…   Selam ve saygılarımla…
Ekleme Tarihi: 04 Ağustos 2020 - Salı
Ahmet Yaşar Zengin (Emekli Akademisyen)

“Din ve Atatürk” Gibi Ortak Değerler

Din ve Atatürk gibi değerler üzerinden tartışma açanlar; değerlerimizi yıpratıyor. İşte bu yıpratma konusuna, istemeden alet olursunuz.  Konuyu biraz açalım:

Ayasofya etrafında “din” ve “Atatürk” kavramlarını katarak açlığı, işsizliği, yokluğu, ekonomiyi eleştirirseniz Din ve Atatürk sömürücülerinin ekmeğine yağ sürersiniz. 

Elbette Ayasofya'nın müzeden camiye çevrilmesi, problemleri çözmüyor: Çözülmeyen problemlerden birkaç tane örnek verelim:

Ayasofya;

1-   Ekonomiyi canlandırmıyor,

2-  İşsizliği yok etmiyor.

3- Halkın karnını doyurmuyor,

4-  Esnafların iflasını önlemiyor,

5- Gençlerimize iş imkânı sağlamıyor.

 

Ayasofya, ne sağlıyor?

Ayasofya, emperyalist devletlere karşı milli duruşumuzu sergiliyor… Yani Ayasofya milli davadır, partiler üstü davadır…

Nemalanma açısından düşünüyorsanız açılışa katılırdınız, halk ile hem hal olurdunuz ve nemalanmaya da ortak olurdunuz. Eleştirinizi acımadan yapardınız. “Ama” ve “fakat” diyerek milli duruşu zedeleme hakkınız yoktur...

 

Milli duruş;

Batı ne der veya haçlı zihniyeti ne der? Sorusunu sormadan egemenlik haklarımız konusunda karar verebilecek bir noktaya geldik. Yani milli duruş sergileyecek güce kavuştuk.

Milli duruş, iktidar ve muhalefet ile birlikte olur. Emperyalist ülkelere karşı sadece iktidar ile milli duruş sergilenirse zorlama olur görüntüsü verilir…

 

Peki hangi konuları tartışalım:

1- Emperyalist devletler açısından Ayasofya’yı konuşalım,

2- Suriye’de bulunmamız açısından Ayasofya’yı konuşalım,

3- Libya’daki konumumuzu nasıl etkiler açısından Ayasofya’yı konuşalım,

4-  Ermenistan Azerbaycan çatışmasına etkisi açısından Ayasofya’yı konuşalım,

5- Akdeniz’deki deniz kıta sahanlığı açısından, Ayasofya’yı konuşalım,

6- Ayasofya konusunda Yunanistan, bayrakları neden yarıya indirdiğini konuşalım?

 

Şimdi birisi ortaya attığı algıyı, gündemden düşürmezseniz konuşulması gereken konuları konuşamayız. Asıl konuları konuşmazsak Din ve Atatürk sömürücülerinin ekmeğine bal ile yağ sürersiniz. Asıl konularımız nedir?

1- Sosyal medya konusunda muhalefetin projesi,

2- İktidarın sosyal medya konusundaki projesi ile muhalefetin sosyal medya projesi arasındaki farklar,

3-  Muhalefet; yargı paketlerinde olduğu gibi sosyal medya konusundaki projesini halk ile paylaşmamasının nedeni? 

4- Ekonomik sorunlar,

5- Akdeniz’deki çıkarlarımız,

6- Libya’daki çıkarlarımız,

7- Halkımızı, tarıma ve hayvancılığa nasıl özendirebiliriz?

8-  İşi olmayan vatandaşlarımıza iş, nasıl sağlayabiliriz?

 

 Prof. Dr. Ali Erbaş’ın Açıklamasını okuyalım:

"Genel olarak vakfiyelerin sonu, vâkıfın bedduasıyla biter. “Bu vakfımı kimler amacı dışında kullanırsa Allah’ın, meleklerin, peygamberlerin, tüm Müslümanların laneti onların üzerine olsun” şeklinde. Ben de hutbede buna atıfta bulundum. Sadece Ayasofya’yı değil tüm vakıf mallarını kastettim. Geçmişi değil, bundan sonrasını kastettim. “Uğramıştır” demedim, “Çiğnerse lanete uğrar” dedim. Atatürk 82 sene önce vefat etti. Vefat eden insanlara dua edilir, beddua değil. Geçen geçmiştir, Allah Teala da “Tilke ümmetün kad halet, lehâ mâ kesebet ve leküm mâ kesebtüm” (Onlar gelip geçen bir ümmettiler. Onların kazandıkları kendilerine, sizin kazandıklarınız sizedir. Siz onların yaptıklarından sorumlu değilsiniz) (Bakara 141) ayetiyle bizi uyarmaktadır. Biz geçmişe takılmadan geleceğe bakmalıyız."

 

Atatürk’ün vakıf konusundaki düşünce ve icraatlarına bakalım:

1- Atatürk, Ayasofya ile ilgili vakfı iptal edip mallarını hazineye devretmedi,

2- Atatürk, Ayasofya ilgili gayri menkulünü, birilerinin hizmetine sokmadı,

3-  Atatürk, Ayasofya ile ilgili tapu senedini iptal etmedi,

 

Atatürk'ün vakıf konusundaki duruşu:

1-  Tarihi kaynaklara göre Atatürk, Vakfın, vakıf amacının dışında kullanılmasına           izin vermediğini görüyoruz.

2-  Ali Erbaş’ın hutbesinde vakıf mallarını amacı dışında kullananları muhatap   aldığı, çok aşikârdır.

 

Hutbenin muhatabı Atatürk değildir. Hutbenin, Atatürk’e hitaben söylendi algısının iki nedeni vardır.

1- Hutbenin muhatabı olan vakıf yöneticileri, ziyadesiyle rahatsız oldu,

2- Rant peşinde koşan bazı medya kuruluşları için malzeme oluştu.

 

Çünkü ülkemizde yapılan haksızlıklar ve ihaleler sonunda veya vakıfları amacının dışında kullandıktan sonra kabahatını kamufle edebilmenin en güzel yolu “din” ve “Atatürk” üzerinden algı oluşturmaktır. Biz de “din” ve “Atatürk” istismarcılarını hiç sorgulamadan bu insanların peşine takılıyoruz…

 

Söz konusu “din” ve “Atatürk” sömürücüleri, halkı bir şeyler ile meşgul etmek zorundadır. Bunlar için devlet zafer kazanmış, devlet batmış, haçlı zihniyeti gelmiş ve ülkeyi işgal etmiş önemli değildir. Önemli olan, gelen zihniyetlerden ne alacağıdır. Söz konusu istismarcılar, ne aldığı anlaşıldığı zaman da ilk işleri “din” ve “Atatürk” üzerinden algı oluşturmak ve mağduriyet havasına girmektir.

 

Bir örnek ile konuyu kapatayım: Kenan Evren, Atatürk diye diye darbeyi yaptı. Darbenin sonunda da Yunanistan’ın NATO’ya dönmesini sağladı ama binlerce insan öldü, yüzlerce insan idam edildi, birçok ocak söndü, birçok çocuk babasız kaldı.

Emperyalist devletler, Yunanistan’ı Natoya dahil edebilmek için Atatürk'ü,  FETÖ üzerinden  dini sömürdü ve hedefine ulaştı.

Emperyalist ülkeler, hedefe ulaşmak için “din” ve “Atatürk” kavramlarını, malzeme yaptığını artık görmemiz gerekir.

 

Sonuç:

Emperyalist ülkeler, nifak sokmak için “din” ve “Atatürk” üzerinden algı oluşturuyor…  

Selam ve saygılarımla…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve bugun15.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.