Değerli Okuyucularım Merhaba,
İktidara ve muhalefete bir yıldır tavsiyelerde bulunduk, vatandaşın dertlerini anlattık.
İktidarın ve muhalefetin siyasilerine ulaştığımız zaman kerhen dinliyorlar bizi. Siz anlamazsınız bu işlerden der gibi bir ifade anlıyoruz yüz hatlarından veya vücut dilinden…
Bazı siyasiler de hergün halkın içindeyiz bu dediklerini hiç birini duymadık. Kibarca ukelalık yapma diyor...
Siyasilere, önemli konuları sosyal medyada anlatıyorsunuz ama mecliste niye anlatmıyorsunuz dediğimiz de muhalefet destek vermiyor… Muhalefet de iktidar bizi ikale almıyor… Yani hem muhalefet hem de iktidar mağdurları oynuyor…
Buraya kadar siyasiler ile yaşananları özetledim. Gelelim parlamenter sistemine.
İster cumhurbaşkanı hükümet sistemi olsun ister parlamenter sistem olsun halk, hiçbir zaman mecliste kendini savunan vekilini gönderemiyor.
Her iki sistemde de siyasi liderler veya genel merkez istediği aday adaylarını belirliyor. Vatandaşa da diyor ki bunlardan birini seç… Buna demokrasi diyor birileri… Yani her iki sistemde de lider ve genel merkez saltanatı devam ediyor.
Muhalefet diyor ki biraz da iktidar ben olayım ama halk kendi vekilini seçemesin.
Muhalefet Parlamenter sistem diyerek güya reform niteliğinde bir iş yapmaya çılışıyor. Anlayacak olduğun muhalefet, vatandaşı kandırıyor.. Ama muhalefet şunu da diyemiyor:
1. Dövizi şu yöntemle indireceğim, diyemiyor,
2. Yakıtı şu metotla ucuza vereceğim, diyemiyor.
3. Şu yöntemi uygulayarak terörü bitireceğim, diyemiyor.
4. Doğu ve Güney Doğu’da, şu yöntemleri kullanarak bölgenin ekonomisini güçlendireceğim, diyemiyor.
5. Enflasyonu şu metotla indireceğim, diyemiyor.
6. Özerklik isteğinde bulunan siyasi partilere ve terör örgütlerine hayır diyeceğim, diyemiyor.
Gördüğümüz kadarıyla proje yok, çözüm yok, çare yok ama tespit vardır.
Tespiti okuryazar olmayanlar da yapıyor… Tespit yapmak hüner değildir.
Sayın muhalefet, milletvekilini seçme sistemine dokunmayacaksanız parlamenter sisteme geçmenin bir anlamı yoktur. Çünkü parlamenter sistemde de;
Turgut Özal’a tek adam ve diktatör deniyordu.
Tansu Çillere tek adam ve diktatör deniyordu.
Erdoğan’a da tek adam ve diktatör deniyordu. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminden sonra diktatör denmeye devam edildi…
Diktatörlük veya tek adamlık parlamenter sisteminde mi yoksa cumhurbaşkanlığı sisteminde mi vardır? Yoksa iktidara gelmek için kullanılan bir malzeme midir?
Demek ki parlamenter sistemde tek adam yönetimi veya dikta yönetim varmış... 2016 yılına kadar Parlamenter sistem vardı. Muhalefet, iktidarı her zaman diktatörlük ile ve tek adam rejiminı uygulamak ile suçladı…
1923 yılından 2017 yılına tek adam rejimi ve diktatörluk kavramları iktidara gelmek için kullanılan bir argüman. Aynı kavramları Cumhubaşkanlığı hükümet sisteminden sonra duymaya devam ettik...
Hem reform yapacaksın hem de halkın kendi temsilcilerini seçmek için gayretin olmayacak.
Cumhurbaşkanlığı sisteminde hem de parlamenter sistemde parası olanlar, zengin olanlar, güçlü olanlar meclise gidiyor… Halkın derdini bilen, çiftçiyi anlayan, köylüye derman olan insanlar meclise gidemiyor…
Cumhurbaşkanlığı ve parlamenter hükümet sisteminin ortak özelliği
1.Vatandaş milletvekilinin yanına gittiği zaman ceketini düğmeliyor, konuşurken kekeliyor…
2.Vatandaşın derdi meclise taşınmadığı için çözüm aranmıyor.
3.Siyasiler, vatandaşın derdini sosyal medyaya taşıyarak vatandaş ile ilgileniyorum algısı oluşturuyor.
Temcit pilavı gibi eski sistemleri ısıtıp ısıtıp sofraya koymak demek lider ve genel merkez diktatörlüğü devam etsin demektir. Yani halkı kandırmak demektir…
Halk, beş yılda bir gün muteberdir ama diğer günler vatandaşın kafası çalışmıyor anlayışı vardır. Parlementer sistemini geri getirmek kandırmaca bir oyun sahneye koymak demektir... Neden kandırmaca oyun: Açıklayalım:
Liderlerin veya genel merkezlerin gösterdiği aday adaylarının seçilmesini engellemeyen sistemler kandırmacadır...
Kayışoğlu Mehmet Ağa’nın hikâyesi
Kayışoğlu Mehmet Ağa, güçlü kuvvetli bir adamdı. Üç kişi Kayışoğlu’nu dövmesi mümkün değildi... Bir akşam Kayışoğlu ablasını ziyarete gitmiş. Geç vakit eve dönüyordu. Düşmanları pusu kurmuş evire çevire dövmüşler…
Kayışoğlu Jandarma Karakoluna gitmiş. Derdini komutana anlatmış. Komutan da odaya gidelim demiş.
Komutan, askere;
- Oğlum, kalem kâğıt getir.
Kayışoğlu kendi kendine mırıldanır. Eyvah iş kalem kâğıda kaldıysa beni dövenler bulunmaz... Bu arada komutan Kayışoğlu’na seslenir:
- Amca, ne yazayım?
- Komutanım yaz. Kayışoğlu Mehmet Ağa eşek gibi dayağı yedi…
Halk, kendi istediği kişiyi meclise gönderemiyorsa, liderin veya genel merkezin belirlediği aday adaylarından bir tanesini seç deniyorsa bunun adı demokrasi değildir. Bu anlayış diktatörlüktür. Tek adam rejimini burada arayalım.
Erdoğan’ı göndermekle problem çözülmüyor. Problem lider ve genel merkez saltanatına son vermekle olur. Muhalefet bu öneriyi meclise samimi bir şekilde getirsin, desteklesin yeter. Biz muhalefetten başka bir şey istemiyoruz.
İki kişi vardır. İkisinin sistemi de yöntemi de aynı… Yani bugünkü milletvekilini seçme sistemi gibi:
Bugün iki sistemin birisine takım elbise ile diğerini de spor kıyafet ile karışımıza çıkarıyorlar. Mahallemizden, köyümüzden birini seçmemize izin verilmemesi için…
Muhalefet, parlamenter sistem diyerek karlı dağdan kar bağışlıyor…
Sonuç:
Hangi sistem olursa olsun vatandaş dayak yemeye mecbur bırakılıyor.
Selam ve saygılar