2007 yılında üç dört hoca odama geldiler. Bir iki dakika sonra Türkçe öğretmenliği bölümü ikinci sınıfta okuyan bir öğrenci de odaya girdi. Sayın hocalarım size bir soru soracağım. Verecek olduğunuz cevap beni mutlaka tatmin etmesi gerekir. Milliyetçilik mi önce gelir yoksa din mi?   Hoca arkadaşlarım, ev sahibi sensin. Senin cevap vermen daha doğru olur, dediler… Topu bana attılar… Öğrenciyi iyi tanıyorum, hocaları da çok iyi tanıyorum. Ayarlanmış bir ortamda tuzak bir soru… Bir şey öğrenmek maksadıyla mı yoksa benim ağzımızdan yarım bir söz alıp ileride kullanmak için mi sordun? Hocam sadece öğrenmek için. Çünkü kafamız net değildir. Ama evet veya hayır şeklinde cevap verirseniz çok memnun olacağım. Hanımefendi soruyu sormasını biliyorsan sabrederek dinlemesini de bilmelisin. Hanımefendi bütün semavî dinler, tevhid dinidir. Dolayısı ile İslâm dini de tevhid dinidir. Semavî dinler diyor ki: İnsana değer verin, saygı gösterin…   Semavi dinler gibi, İslâm dini de, kul hakkı yiyenlerin cennete gidemeyeceğini beyan eder... İslam dini, insanı öldürmeyi günahların en büyüğü olarak kabul eder… İslâm dini insanlık dünyasına zararlı olan her şeyi yasaklar...   Bir insan veya bir toplum, insanın ve toplumların hakkını yiyemez veya  insan haklarını yok sayamaz. Din, bu anlayışı  kul hakkı olarak ifade ederken günümüzde de bu anlayış, insan hakları diye tanımlanmaktadır. Daha doğrusu dinler, bireyin ve toplumların hakkını korumayı prensip olarak kabul eder. Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk televizyonda  insan hakları ile ilgili yaptığı bir konuşmayı nakletmek istiyorum. Buyurun hocam… Yaşar Nuri Öztürk diyor ki; "Dinimiz insan hakları konusunda çok hassastır…  Bir köye yol gider. 39 kişi evet der ama bir kişi ise hayır der.  Mevcut uygulanan demokrasiye göre çoğunluğun görüşlerini dikkate alarak  o bir kişiyi dinlememiz gerekir. İslâm fıkhına göre İslâm dini, bireyin hakkını topluma karşı korur. Yani o bir kişinin  gönlünü  kazanmadan, köye yol gidemez.” Hangi akım olursa olsun, hangi ideoloji olursa olsun veya ister sağ milliyetçilik, ister sol milliyetçilik; semavî dinlerin insanlara tanığı haklar ile örtüşmelidir. Hocam istediğim cevabı alamadım. Haklısın, ama bitirmedim… Buyurun hocam… Semavi dinler gibi İslam dini de Tevhid dinidir. Milliyetçilik anlayışı ve uygulamaları  tevhid anlayışına ters düşmemelidir. Örnek verelim: Fitre veya zekâtı en yakınımızdan başlayarak dağıtırız. Milliyetçilik bu değil midir? Evet hocam Fitre ve zekâtın nasıl dağıtılacağını İslâm fıkhı mı anlatıyor?    Evet  hocam. İslâm fıkhı anlatıyor… O halde Semavi dinlerin temelinde milliyetçilik anlayışı vardır. Şimdi; adam dövmek, insanları hor görmek, insanların haklarını tanımamak, insanları ezmek veya bizim gibi düşünmeyenleri yok farz etmek, insanları tuzağa düşürmek ve kul hakkı yemek gibi davranışlar, tevhid anlayışına ters düşer mi? Evet, ters düşer… İnsan hayatını tehlikeye düşürecek ve insan sağlığına zarar verecek davranışlardan kaçınan, Allah’ın huzurunda suç teşkil etmeyecek davranışları sergileyen hangi akım olursa olsun, o akımın dinden önce telaffuz edilmesinde bir sıkıntı yoktur…     Şimdi sorunun cevabını alabildin mi? Veya şöyle söyleyeyim,  benim gönlümü hoş tutmak için   evet diyeceksen tevhid anlayışına ters düşersin. Ona göre cevap ver…   Evet, hocam, dinlerken sabretmekte zorlandım. Ama sorunun cevabını çok net aldım… Çok çok teşekkür ederim… Sevgili okuyucularım, Kul hakkı yemek, adam dövmek, insanları hor görmek, insanların haklarını tanımamak, insanları ezmek veya bizim gibi düşünmeyenleri yok farz etmek, algı oluşturmak, iftira atmak, terör örgütlerini meşrulaştırmak ve beka sorunlarını yok saymak, milli düşünmemektir. Şimdi soralım: Milli düşünmekte ne kadar samimiyiz? Selam ve saygılarımla