Değerli Okuyucularım, geçen haftaki yazımda, 15 Temmuz akşamı darbeye teşebbüs ile ilgili tespitlerimi sizler ile paylaştım. Tekrar anlatmama gerek yoktur. Çünkü her şey ortada…
7 Ağustos Pazar günü, İstanbul Yenikapı’da MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, AK Parti Genel Başkanı Başbakan Binali Yıldırım ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan; FETÖ’nün darbe girişiminde bulunduğunu çok açık ve net bir şekilde ortaya koydular. Bu açıklamaların üstüne laf söylenmez…
15 Temmuz akşamı, Cumhurbaşkanımızın cesareti, halkımızın dik duruşu, muhalefetin çok uyanık olması, basının darbeye pirim vermemesi neticesinde, demokrasi kurtuldu… Aynı zamanda halkımız, teröre ve darbe teşebbüsüne destek veren, Amerika’yı da, Avrupa Topluluğunu da hayal kırıklığına uğrattı. Batı’da çıkan bir gazetede “Türkiye’de, iyiler kaybetti” cümlesi, hayal kırıklığına uğramanın bir tezahürüdür…
15 Temmuz akşamı darbeye teşebbüsün, bir hayrı vardır diyeceğim ama belki de çok kızacaksınız… Kızmakta da haklısınız... Çünkü “Darbe” kelimesinin geçtiği bir yerde hayır olur mu? Olmaz! Fakat yaşadığımız olaylar, “Her şerde bir hayır vardır” atasözünü doğruluyor…
Bugüne kadar 15 Temmuz darbe girişimini, hep olumsuz yönden ele aldık. Bardağın dolu kısmına hiç bakmadık…Geçmişte yapılan darbelerde, iktidar ve muhalefet hep karşı karşıya idi. Herkes taraf idi… Basın ise darbeyi kışkırtırdı… Batı ise darbeyi yapan ekiple bir olurdu ve halkımız ile savaşırdı…Bazı siyasetçiler ve bazı basın mensupları, basın özgürlüğü elden gidiyor diye devletimizi batıya şikâyet ederdi... Gerginlik hat safhada olurdu…1960 ihtilalinde, 1971 Muhtirasında,12 Eylül 1980 darbesinde, 28 Şubat döneminde, 27 Nisan E Muhtırasında, AK Partisini kapatma davasında, MİT Başkanı Hakan Fidan’ı sorgulamada, başkaldırı niteliği olan Gezi olaylarında, 17 ve 25 Aralık hadiselerinde, Adana’daki MİT’in tırlarını Avrupa’ya ihbar etme olaylarında olduğu gibi…
15 Temmuz akşamı darbe girişiminde, geçmişin kirli çamaşırlarını hiç görmedik. Peki, ne gördük?
- - Halk, parti ayrımı yapmadan 25 gündür sabaha kadar meydanlarda olmasını,
- - Basın ise; halkın, hükümetin ve devletin yanında yer aldığını..
- - Batı, beklediği basını göremediğini…
- - Batı, halkın kahramanlığından hiç mi hiç memnun olmadığını…
- - Siyasiler, demokrasinin yaşaması için tek ses çıkardığını…
- - Sarayı, protesto eden muhalefet liderleri, devlet ve demokrasi söz konusu olunca, Cumhurbaşkanımızı sarayda ziyaret etmelerini…
- - Halkın, olağanüstü gayreti ile siyasi ve ekonomik kriz yaşanmadığını…
- - Her şeyden önce, gücümüzü bir kere daha dünyaya gösterdiğimizi…
- - Halkımız, bayrak ve vatan kavramlarını, en son şekli ile nasıl tanımladığını…
- - Bir darbenin, nasıl önleneceğini…
- - Darbe girişimi karşısında, dostumuzu ve düşmanımızı çok net bir şekilde gördüğümüzü...
- - Darbe girişiminin ve terörün arkasında hangi devletlerin olduğunu...
- - İktidar ve muhalefetin kenetlendiğini…
- - Yenikapı’da iktidarıyla ve muhalefetiyle birlik mesajı verildiğini…
- - Halkımız, en zor şartlarda ve silahsız bir şekilde, kurtuluş savaşı verebileceğini…
Yukarıda yazdıklarımı bir fıkra ile toparlamaya çalışayım.
Ülkenin birinde, birine padişah olmayı teklif etmişler. Adam da olur demiş ama bir şartla…
- - Padişah olurum ama istediğimi vezir yaparsam.
- - Yeter ki padişah ol da istediğin şartı kabul ederiz.
Padişah, çok güvendiği bir arkadaşını vezir yapmış. Vezirin özelliği ise olumsuz bir olayda padişahı sakinleştirirken “bu işte de bir hayır vardır” demesi... Bir gün padişah ormana ava gitmiş. Nasıl olduysa padişahın parmağına ok isabet etmiş, yarısı yere düşmüş. Durumu gören vezir;
- - Padişahım, üzülme bunda bir hayır vardır.
- - Bunun neresinde hayır vardır? Görmüyor musun parmağımın yarısı kopmuş?
- - Efendim, görüyorum ama bir hayır olup olmadığını ileride göreceksin.
Padişah, vezirin sorumsuz sözlerine kızmış. Askerlerine emretmiş veziri hapse attırmış. Padişahın yarası, zaman içinde iyi olmuş, elini kullanabilecek duruma gelmiş. Bir gün ava gitmeye karara vermiş. Padişahın ava gideceğini duyanlar, eşlik etmişler. Ormanda avlanırken haydutlar, padişah ve arkadaşlarını yakalamışlar. Ateşi yakmışlar, kazanları hazırlamışlar… Haydutlar, padişah ve arkadaşlarını inceledikten sonra padişaha demişler ki ;
- - Sen evine gidebilirsin.
- - Niye sadece ben, arkadaşlarım ne olacak?
- - Bizim inancımızda uzuvlarında eksik olan insanı, yemek caiz değildir.
Padişah, vezirin değerini anlar. Ülkesine döndüğünde veziri hapisten çıkarır ve özür diler. Vezir de
- - Padişahım bunda da bir hayır vardır.
- - Evet vezirim, diğerlerini anladım ama bunda nasıl bir hayır olduğunu anlayamadım.
- - Beni hapse atmasaydın, ben de senin ile ava gelecektim. Uzuvlarımda eksik olmadığı için haydutların kazanında pişecektim…
Değerli okuyucularım, 15 Temmuz darbesi ile teröristler ordudan yüzde sekseni temizlendi. Dolayısıyla “Her şerde bir hayır vardır”, diyorum.
Selam ve saygılarımla…