Ahmet Yaşar Zengin (Emekli Akademisyen)
Köşe Yazarı
Ahmet Yaşar Zengin (Emekli Akademisyen)
 

Birlik ve Güç

Değerli Okuyucularım,   Birlik ve beraberlik konusunda siteme bir yazı aktarılmış. Yazıyı Naim Hoca, çok sevdiğim arkadaşımın amcası, ilmi tartışılmayacak kadar mükemmel, çok iyi bir hatip. Kastamonu’nun yetiştirdiği ilim adamlarından biri. Siteme aktarılan bir yazısını yorumlamadan okuyucularımla paylaşmak istiyorum.’ Naim Hoca’nın, “Birlik  ve Güç” konusundaki düşüncesi;    “Sevgili can ve yol arkadaşlarım, kardeşlerim. Bizi bu Cum'aya da eriştiren Rabb'imize hamd olsun. Çok uzun yazdığım için sizi yoruyorsam bana hakkınızı helal edin. Daha kısa yazarsam, 'sizlere saygısızlık yapmış olur muyum' diye endişe ediyorum. Bu konuda düşündüklerinizi bana yazarsanız sevinirim ve yazılarımı çoğunluğun görüşüne göre ayarlarım.   Doğrusu, şu bahar bile bizler için bir hüzün mevsimine dönüştü. Yanıyoruz, yakılıyoruz da kendimizi savunmaya gücümüz yetmiyor. Üstüne üstlük, diğer milletler birleşip kendilerini kalkındırmak; gerektiğinde de savunmak için dev âsâ birlikler oluştururken, şu bizim yüzkarası hâlimize bir bakın. Onlar ha bire bütünleşme gayretinde iken bizim hâlimize bir bakın.   Dünyanın neresinde bir huzursuzluk ve anlaşmazlık çıkarsa, öncelikle yangını söndürmek bizim görevimiz olmalı iken, öteki milletler kendi çıkarları ne şekilde gerektiriyorsa öyle çözüyorlar. Aslında çözmüyorlar; gelecek için yeni anlaşmazlık fidanları dikiyorlar; ihtilaf tohumları ekiyorlar... İşte Türkiye- Suriye sınırı, Türkiye-Irak sınırı...   Şu ortadoğu haritasına, Afrika haritasına bir kere daha bakın; her tarafı anlaşmazlık tuzakları ile dolu! Bütün sınırlar mayın tarlaları gibi. İslâm ülkelerinin, kendi sınırlarındaki uyumsuzlukları çözemedikleri gibi; oturup, anlaşıp bu sınırları yeniden çizmeye bile güçleri olmadığını görürsünüz.   Hint Yarımadası'na, Sind ülkesine, Hind-i Çînî'ye, Ortaasya'ya, Çin hudutlarına bakın; dünyanın neresine bakarsanız bakın, özellikle İslâm ülkelerinin hudutlarına dikkatle bakın. Her biri birer mayın tarlası görevi yapacak şekilde ve hep yabancılar tarafından çizilmiştir. Şu bizim Ege'deki sınırlara bakın. Burnumuzun ucundaki adaların garipliğine bakın...!   Sanırsınız ki vatan bizim ama sınırlar bizim değil. Dünyanın güçlü ülkeleri gelip harita üzerinde şu noktadan şu noktaya çizgiyi çekmişler; şehirler, belde ve köyler bölünüyormuş, aileler parçalanıyormuş, umurlarında mı!? Böylece, istedikleri anda ülkeler arasında ihtilaf, savaş çıkarabilecekler.   O sınırları dışarıdan gelen, bizden daha güçlü birileri çizmiş. Onların, oturup masa başında çektikleri çizgileri ancak gene onlar değiştirebilir. Âhir Zaman Peygamber’inin ümmetinin şu âciz durumuna bakın da, gülüp eğlenmeyi ebediyen terk edin, onları kendinize haram edin! Tâ ki, kendi topraklarınıza sınırları da dahil olmak üzere egemen olana kadar.   Gordiyom'un düğümünü Büyük İskender gelene kadar kimse çözememiş. İskender gelince de nasıl çözdüğünü hepiniz biliyorsunuz. İşte bütün sır burada. Hudeybiye'de görürsünüz bu sırrın çözümünü. Hendek'te karşınıza çıkar sırlar ve çözümleri, Uhut'da sizi çepeçevre kuşatır. Yoksa sınırlar, ülke, devlet, sözde sizindir; ama ferman güçlü olan ülkelerindir.   Bugün artık güç, üretmektedir. İnsan ihtiyacı, hayvan ihtiyacı, orman ve ağaçların ihtiyacı ne varsa onları üretip dünya pazarına yaymaktır, sermektir. Savaş ve barış hâllerinin ürünlerini de unutmaksızın... Hep üretmektir güç...   İhtiyaçlara boğulup düşmanlara bile el açma yerine, çare olup yanıp yakılanlara derman olmaktır güç... Dârâ'nın, dillere destan serveti, zaferi getiremedi; ama İskender'in bilgeliği ve çevresinde oluşturduğu birlik, şerefli bir büyük zaferler zinciri getirdi. Ogün öyleydi, bugün de aynen öyle... Üretim, kalite, yüksek İslâm ahlâkı, bunları temel alan birlik ve beraberlik... “   Şimdi laf etme zamanı değil; iş yapıp üretme, sermayeleri birleştirip güçlü kurumlar oluşturma, kurumsallaşmaya geçip sermaye ve iş gücümüzü ömür ötesine doğru uzatma zamanıdır. Yoksa, hep bir yerlerden emir bekleyerek, gladyatörler gibi agorada hep ölümüne dövüşerek ölürsünüz. Bunun sonunda rezilcesine bir ölüm vardır. Adınıza da 'Kahraman adamdı' derler. Ayrılık ve tefrika içinde "kahramanca!" ölme yerine, değer üretme yolunda birlik içinde sıradan adam olarak yaşamak daha şereflidir.   Hepinize sımsıcak, gönül ikliminden gelen sevgiler ve selâmlar.”  Saygılarımla…
Ekleme Tarihi: 03 Ekim 2016 - Pazartesi
Ahmet Yaşar Zengin (Emekli Akademisyen)

Birlik ve Güç

Değerli Okuyucularım,

 

Birlik ve beraberlik konusunda siteme bir yazı aktarılmış. Yazıyı Naim Hoca, çok sevdiğim arkadaşımın amcası, ilmi tartışılmayacak kadar mükemmel, çok iyi bir hatip. Kastamonu’nun yetiştirdiği ilim adamlarından biri. Siteme aktarılan bir yazısını yorumlamadan okuyucularımla paylaşmak istiyorum.’ Naim Hoca’nın, “Birlik  ve Güç” konusundaki düşüncesi;

 

 “Sevgili can ve yol arkadaşlarım, kardeşlerim. Bizi bu Cum'aya da eriştiren Rabb'imize hamd olsun. Çok uzun yazdığım için sizi yoruyorsam bana hakkınızı helal edin. Daha kısa yazarsam, 'sizlere saygısızlık yapmış olur muyum' diye endişe ediyorum. Bu konuda düşündüklerinizi bana yazarsanız sevinirim ve yazılarımı çoğunluğun görüşüne göre ayarlarım.

 

Doğrusu, şu bahar bile bizler için bir hüzün mevsimine dönüştü. Yanıyoruz, yakılıyoruz da kendimizi savunmaya gücümüz yetmiyor. Üstüne üstlük, diğer milletler birleşip kendilerini kalkındırmak; gerektiğinde de savunmak için dev âsâ birlikler oluştururken, şu bizim yüzkarası hâlimize bir bakın. Onlar ha bire bütünleşme gayretinde iken bizim hâlimize bir bakın.

 

Dünyanın neresinde bir huzursuzluk ve anlaşmazlık çıkarsa, öncelikle yangını söndürmek bizim görevimiz olmalı iken, öteki milletler kendi çıkarları ne şekilde gerektiriyorsa öyle çözüyorlar. Aslında çözmüyorlar; gelecek için yeni anlaşmazlık fidanları dikiyorlar; ihtilaf tohumları ekiyorlar... İşte Türkiye- Suriye sınırı, Türkiye-Irak sınırı...

 

Şu ortadoğu haritasına, Afrika haritasına bir kere daha bakın; her tarafı anlaşmazlık tuzakları ile dolu! Bütün sınırlar mayın tarlaları gibi. İslâm ülkelerinin, kendi sınırlarındaki uyumsuzlukları çözemedikleri gibi; oturup, anlaşıp bu sınırları yeniden çizmeye bile güçleri olmadığını görürsünüz.

 

Hint Yarımadası'na, Sind ülkesine, Hind-i Çînî'ye, Ortaasya'ya, Çin hudutlarına bakın; dünyanın neresine bakarsanız bakın, özellikle İslâm ülkelerinin hudutlarına dikkatle bakın. Her biri birer mayın tarlası görevi yapacak şekilde ve hep yabancılar tarafından çizilmiştir. Şu bizim Ege'deki sınırlara bakın. Burnumuzun ucundaki adaların garipliğine bakın...!

 

Sanırsınız ki vatan bizim ama sınırlar bizim değil. Dünyanın güçlü ülkeleri gelip harita üzerinde şu noktadan şu noktaya çizgiyi çekmişler; şehirler, belde ve köyler bölünüyormuş, aileler parçalanıyormuş, umurlarında mı!? Böylece, istedikleri anda ülkeler arasında ihtilaf, savaş çıkarabilecekler.

 

O sınırları dışarıdan gelen, bizden daha güçlü birileri çizmiş. Onların, oturup masa başında çektikleri çizgileri ancak gene onlar değiştirebilir. Âhir Zaman Peygamber’inin ümmetinin şu âciz durumuna bakın da, gülüp eğlenmeyi ebediyen terk edin, onları kendinize haram edin! Tâ ki, kendi topraklarınıza sınırları da dahil olmak üzere egemen olana kadar.

 

Gordiyom'un düğümünü Büyük İskender gelene kadar kimse çözememiş. İskender gelince de nasıl çözdüğünü hepiniz biliyorsunuz. İşte bütün sır burada. Hudeybiye'de görürsünüz bu sırrın çözümünü. Hendek'te karşınıza çıkar sırlar ve çözümleri, Uhut'da sizi çepeçevre kuşatır. Yoksa sınırlar, ülke, devlet, sözde sizindir; ama ferman güçlü olan ülkelerindir.

 

Bugün artık güç, üretmektedir. İnsan ihtiyacı, hayvan ihtiyacı, orman ve ağaçların ihtiyacı ne varsa onları üretip dünya pazarına yaymaktır, sermektir. Savaş ve barış hâllerinin ürünlerini de unutmaksızın... Hep üretmektir güç...

 

İhtiyaçlara boğulup düşmanlara bile el açma yerine, çare olup yanıp yakılanlara derman olmaktır güç... Dârâ'nın, dillere destan serveti, zaferi getiremedi; ama İskender'in bilgeliği ve çevresinde oluşturduğu birlik, şerefli bir büyük zaferler zinciri getirdi. Ogün öyleydi, bugün de aynen öyle... Üretim, kalite, yüksek İslâm ahlâkı, bunları temel alan birlik ve beraberlik... “

 

Şimdi laf etme zamanı değil; iş yapıp üretme, sermayeleri birleştirip güçlü kurumlar oluşturma, kurumsallaşmaya geçip sermaye ve iş gücümüzü ömür ötesine doğru uzatma zamanıdır. Yoksa, hep bir yerlerden emir bekleyerek, gladyatörler gibi agorada hep ölümüne dövüşerek ölürsünüz. Bunun sonunda rezilcesine bir ölüm vardır. Adınıza da 'Kahraman adamdı' derler. Ayrılık ve tefrika içinde "kahramanca!" ölme yerine, değer üretme yolunda birlik içinde sıradan adam olarak yaşamak daha şereflidir.

 

Hepinize sımsıcak, gönül ikliminden gelen sevgiler ve selâmlar.”  Saygılarımla…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve bugun15.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.