Ahmet Yaşar Zengin (Emekli Akademisyen)
Köşe Yazarı
Ahmet Yaşar Zengin (Emekli Akademisyen)
 

İnsan Sevdiğine Küser

Terör: Kökünü Latince ‘terrere’ sözcüğünden alan Terör deyimi ‘korkudan sarsıntı geçirme’ veya ‘korkudan dehşete düşmeye sebep olma’ anlamlarına gelmekte olup, ilk defa Dictionnarire de l’Academie Française’nin 1789 yılında yayınlanan ekinde rastlanmaktadır.   3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 1. maddesinde (Değişik-19.07.2003/25173); ‘Terör; cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukuki, Sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve Hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerdir. O halde terörün tanımını kısaca şöyle özetleyelim.   Terör, devletin varlığına kasteden, bir devletin, başka devletler tarafından işgal edilmesini sağlayan veya mevcut düzeni değiştirmek için gayret eden her hareket terör örgütüdür. Terörü uygulayan her kişi de teröristtir.  15 Temmuz kalkışmasında olduğu gibi… Terör örgütünün adına ister Hizbullah diyelim, ister PKK veya YPG diyelim, ister FETÖ diyelim yukarıda ifade ettiğim 3713 sayılı Kanunu’nun 1. maddesinin anlamını veya içeriğini uygulayan her harekete terör örgütü deriz.     Terör ile mücadele kolay değildir. Mücadele esnasında uygulamanın içinde olmayanlar ahkâm keser. Şöyle olmalıydı, böyle olmalıydı veya şu uygulama yanlıştır. Mutlaka söylenenlerin haklılık payı vardır. Netice itibariyle eleştiri yapanların 5 veya 10 oranında da olsa haklıdır. İşte bu 5 - 10 civarındaki insanlara biraz kulak verilmelidir. Nasrettin Hoca göle yoğurt mayası atmış belki tutar diye… Gölde maya tutar mı diye soran insanlara ya tutarsa… Şimdi 5 veya 10 civarındaki insanların uyarıları doğru ise… Terör ile mücadele ederken yapılan yanlışlıklara geçmeden önce kulak misafiri olduğum iki hikâye ile konuya girmek istiyorum.   “Anadolu’da bir şirkette sıkıntı olmuş. Şirketin bağlı olduğu özel kuruluş geniş çaplı bir soruşturma yapmış. Soruşturma neticesinde işletme müdürünün sıkıntıları tespit edilmiş ve görevden alınması için karar verilmiş. İşletme müdürünün yerine bir aday bulunmuş. Mevcut işletme müdürü gidici olduğunu anlayınca işletme müdürlüğüne alternatif olan kişinin FETÖ mensubudur diyerek tehdit etmiş. Yaşanan bu hikâyenin sonunda FETÖ ile yakından ve uzaktan alakası olmayan işletme müdürü adayı, müdür yapılırsa,  bir gün apar topar alınabilir.   Bir başka örnek: Anadolu’da bir üniversitenin bir fakültesine dekan atanacak. Dekan atanacak kişiyi istemeyenler tarafından bir kampanya yürütülür. Efendim geçmişte bu adam FETÖ’nün okulunda konferans vermiş dolayısıyla FETÖ ile bağlantısı vardır diyerek dekan adayı tehdit edilir. Dekan adayı ısrar ederse beklide FETÖ zannıyla tutuklanması sağlanacak… İşte bu ihbarcılar veya itirafçıların tutumları keyfidir… Söz konusu ihbarcılar ve itirafçılar bir suçlu kadar incelenmelidir. Tutuklu olanların 5 - 10 yukarıda söz edilen kişilerin kurbanıdır. Bu durumda ihbar eden kişi tezini kanıtlayamadığı zaman cezalandırılmalıdır.   Yukarıdaki örneklerde olduğu gibi birçok insan ETÖ üyesi diye suçlanmıştır. Şimdi diyeceksiniz ki bu hikâyenin FETÖ ile ne alakası vardır? Alâka çok büyük. FETÖ zannıyla içerde olanların 5 veya 10 kadar insanlar, yukarıda ifade edilen hikâyedeki kahramanlara benzer şekilde suçlanmıştır. Suçlayanlar ise kendilerini korumak ve FETÖ düşmanı olduğunu anlatmak isteyen insanlardır yani kriptolar. Hatta FETÖ sayesinde ihaleleri almış, cebini şişirmiş, birilerini de bürokrat yapmış ama FETÖ’cu olmadığını kanıtlamak için birilerin canını yakmak zorundadır. İşte bu gibi insanlar denetime tabi tutulmalıdır. İhbar eden de edilen de süzgeçten geçmelidir. İhbar edilen niye süzgeçten geçirilmelidir. Çünkü ihbar edilenin sırtında FETÖ kamburu olmaması için iyi bir araştırma yapılmalı ve temize çıkarılmalıdır. Şimdi gelelim yapılan yanlışlıklara:   1.Bankada hesabı olanlar hedef alındı. 2.Okullarına öğrenci gönderenler hedef alındı. 3.Üst seviyedeki yöneticilerin yurt dışına kaçmaları önlenemedi, 4.Mücadele yapanlarda keyfilik hâkim... İhbar edenlerin veya mücadele yapanların hareketleri denetimden uzak tutuldu. 5.Anne ve babanın işten çıkarılması sağlandı. Dolayısıyla işten çıkarılan anne ve babanın çocukları devlete karşı kindar yetişmesine imkân verildi.  Dolayısıyla 15 veya 20 yıl sonra PKK’ya benzer bir tehdit ile karşı karşıya kalabiliriz. Bu anlayış ise FETÖ’nün ekmeğine tereyağı sürmektir. 6.Birkaç belediye başkanının damadı tutuksuz yargılanması sağlandı. 7.Asıl kadro ihmal edildi. 8.Tabandaki bazı insanlar FETÖ zannıyla alınırken,  tabandaki insanları FETÖ’nün kucağına iten üst yönetimdeki bazı insanların yurt dışına kaçması engellenemedi… 9.Cumhurbaşkanımızın bir sözü vardır. “Tabanı ibadet, ortası ticaret, tavanı ihanet” Ticaret ve ihanet mevkiinde olanlar bir şekilde kendini kurtardı veya Amerika’ya kaçtı hesap tabandan sorulunca halkın küsmesini çok net bir şekilde görebildik.   Devlet tabandan hesap sormaz. Tabandan hesap soran, bir yerlere bağlı bürokrattır. Bu hesap sormanın nedeni de bürokratın kendini FETÖ karşıtı olduğunu kanıtlamak istemesinden ve bürokraside yerleşmiş birililerini korumasından ileri geliyor.   “Tabanı ibadet, ortası ticaret, tavanı ihanet” sözünden ortası ticaret ve tavanı ihanet içinde olanlara fatura çıkarılmalıydı. Tam aksine tabandaki insanlara yani ibadet edenlere fatura çıkarıldığı için ister istemez tabandaki insanların çocukları mağdur edildiği İddia edilmektedir.   Ticaret ve ihanet içinde olanlar geçmişte FETÖ sayesinde aldıkları ihaleler ile ceplerini doldurdular, bazıları da bürokrat oldu. Şimdi ise geçmişte FETÖ’nün kucağına ittikleri tabandaki insanları, günümüzde ihbar ederek veya ettirerek keyfine keyif katıyor söz konusu muhteremler…   Anadolu’da bazı insanların devlete mesafe koymasının nedenini yukarıda yazılı 9 (dokuz) madde ile anlatmaya çalıştım. Mesafe koyan söz konusu tabandaki insanlar, “devletim, devletim, devletim diyor” ama küsler… Gerçi insan sevdiğine küser.  Selam ve saygılarımla…
Ekleme Tarihi: 03 Ekim 2017 - Salı
Ahmet Yaşar Zengin (Emekli Akademisyen)

İnsan Sevdiğine Küser

Terör: Kökünü Latince ‘terrere’ sözcüğünden alan Terör deyimi ‘korkudan sarsıntı geçirme’ veya

‘korkudan dehşete düşmeye sebep olma’ anlamlarına gelmekte olup, ilk defa Dictionnarire

de l’Academie Française’nin 1789 yılında yayınlanan ekinde rastlanmaktadır.

 

3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 1. maddesinde (Değişik-19.07.2003/25173); ‘Terör; cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukuki, Sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve Hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerdir. O halde terörün tanımını kısaca şöyle özetleyelim.

 

Terör, devletin varlığına kasteden, bir devletin, başka devletler tarafından işgal edilmesini sağlayan veya mevcut düzeni değiştirmek için gayret eden her hareket terör örgütüdür. Terörü uygulayan her kişi de teröristtir.  15 Temmuz kalkışmasında olduğu gibi… Terör örgütünün adına ister Hizbullah diyelim, ister PKK veya YPG diyelim, ister FETÖ diyelim yukarıda ifade ettiğim 3713 sayılı Kanunu’nun 1. maddesinin anlamını veya içeriğini uygulayan her harekete terör örgütü deriz.  

 

Terör ile mücadele kolay değildir. Mücadele esnasında uygulamanın içinde olmayanlar ahkâm keser. Şöyle olmalıydı, böyle olmalıydı veya şu uygulama yanlıştır. Mutlaka söylenenlerin haklılık payı vardır. Netice itibariyle eleştiri yapanların 5 veya 10 oranında da olsa haklıdır. İşte bu 5 - 10 civarındaki insanlara biraz kulak verilmelidir. Nasrettin Hoca göle yoğurt mayası atmış belki tutar diye… Gölde maya tutar mı diye soran insanlara ya tutarsa… Şimdi 5 veya 10 civarındaki insanların uyarıları doğru ise… Terör ile mücadele ederken yapılan yanlışlıklara geçmeden önce kulak misafiri olduğum iki hikâye ile konuya girmek istiyorum.

 

“Anadolu’da bir şirkette sıkıntı olmuş. Şirketin bağlı olduğu özel kuruluş geniş çaplı bir soruşturma yapmış. Soruşturma neticesinde işletme müdürünün sıkıntıları tespit edilmiş ve görevden alınması için karar verilmiş. İşletme müdürünün yerine bir aday bulunmuş. Mevcut işletme müdürü gidici olduğunu anlayınca işletme müdürlüğüne alternatif olan kişinin FETÖ mensubudur diyerek tehdit etmiş. Yaşanan bu hikâyenin sonunda FETÖ ile yakından ve uzaktan alakası olmayan işletme müdürü adayı, müdür yapılırsa,  bir gün apar topar alınabilir.

 

Bir başka örnek: Anadolu’da bir üniversitenin bir fakültesine dekan atanacak. Dekan atanacak kişiyi istemeyenler tarafından bir kampanya yürütülür. Efendim geçmişte bu adam FETÖ’nün okulunda konferans vermiş dolayısıyla FETÖ ile bağlantısı vardır diyerek dekan adayı tehdit edilir. Dekan adayı ısrar ederse beklide FETÖ zannıyla tutuklanması sağlanacak… İşte bu ihbarcılar veya itirafçıların tutumları keyfidir… Söz konusu ihbarcılar ve itirafçılar bir suçlu kadar incelenmelidir. Tutuklu olanların 5 - 10 yukarıda söz edilen kişilerin kurbanıdır. Bu durumda ihbar eden kişi tezini kanıtlayamadığı zaman cezalandırılmalıdır.

 

Yukarıdaki örneklerde olduğu gibi birçok insan ETÖ üyesi diye suçlanmıştır. Şimdi diyeceksiniz ki bu hikâyenin FETÖ ile ne alakası vardır? Alâka çok büyük. FETÖ zannıyla içerde olanların 5 veya 10 kadar insanlar, yukarıda ifade edilen hikâyedeki kahramanlara benzer şekilde suçlanmıştır. Suçlayanlar ise kendilerini korumak ve FETÖ düşmanı olduğunu anlatmak isteyen insanlardır yani kriptolar. Hatta FETÖ sayesinde ihaleleri almış, cebini şişirmiş, birilerini de bürokrat yapmış ama FETÖ’cu olmadığını kanıtlamak için birilerin canını yakmak zorundadır. İşte bu gibi insanlar denetime tabi tutulmalıdır. İhbar eden de edilen de süzgeçten geçmelidir. İhbar edilen niye süzgeçten geçirilmelidir. Çünkü ihbar edilenin sırtında FETÖ kamburu olmaması için iyi bir araştırma yapılmalı ve temize çıkarılmalıdır. Şimdi gelelim yapılan yanlışlıklara:

 

  1. 1.Bankada hesabı olanlar hedef alındı.
  2. 2.Okullarına öğrenci gönderenler hedef alındı.
  3. 3.Üst seviyedeki yöneticilerin yurt dışına kaçmaları önlenemedi,
  4. 4.Mücadele yapanlarda keyfilik hâkim... İhbar edenlerin veya mücadele yapanların hareketleri denetimden uzak tutuldu.
  5. 5.Anne ve babanın işten çıkarılması sağlandı. Dolayısıyla işten çıkarılan anne ve babanın çocukları devlete karşı kindar yetişmesine imkân verildi.  Dolayısıyla 15 veya 20 yıl sonra PKK’ya benzer bir tehdit ile karşı karşıya kalabiliriz. Bu anlayış ise FETÖ’nün ekmeğine tereyağı sürmektir.
  6. 6.Birkaç belediye başkanının damadı tutuksuz yargılanması sağlandı.
  7. 7.Asıl kadro ihmal edildi.
  8. 8.Tabandaki bazı insanlar FETÖ zannıyla alınırken,  tabandaki insanları FETÖ’nün kucağına iten üst yönetimdeki bazı insanların yurt dışına kaçması engellenemedi…
  9. 9.Cumhurbaşkanımızın bir sözü vardır. “Tabanı ibadet, ortası ticaret, tavanı ihanet” Ticaret ve ihanet mevkiinde olanlar bir şekilde kendini kurtardı veya Amerika’ya kaçtı hesap tabandan sorulunca halkın küsmesini çok net bir şekilde görebildik.

 

Devlet tabandan hesap sormaz. Tabandan hesap soran, bir yerlere bağlı bürokrattır. Bu hesap sormanın nedeni de bürokratın kendini FETÖ karşıtı olduğunu kanıtlamak istemesinden ve bürokraside yerleşmiş birililerini korumasından ileri geliyor.

 

“Tabanı ibadet, ortası ticaret, tavanı ihanet” sözünden ortası ticaret ve tavanı ihanet içinde olanlara fatura çıkarılmalıydı. Tam aksine tabandaki insanlara yani ibadet edenlere fatura çıkarıldığı için ister istemez tabandaki insanların çocukları mağdur edildiği İddia edilmektedir.

 

Ticaret ve ihanet içinde olanlar geçmişte FETÖ sayesinde aldıkları ihaleler ile ceplerini doldurdular, bazıları da bürokrat oldu. Şimdi ise geçmişte FETÖ’nün kucağına ittikleri tabandaki insanları, günümüzde ihbar ederek veya ettirerek keyfine keyif katıyor söz konusu muhteremler…

 

Anadolu’da bazı insanların devlete mesafe koymasının nedenini yukarıda yazılı 9 (dokuz) madde ile anlatmaya çalıştım. Mesafe koyan söz konusu tabandaki insanlar, “devletim, devletim, devletim diyor” ama küsler… Gerçi insan sevdiğine küser.  Selam ve saygılarımla…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve bugun15.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.