Ahmet Yaşar Zengin (Emekli Akademisyen)
Köşe Yazarı
Ahmet Yaşar Zengin (Emekli Akademisyen)
 

Galü Beladan Başlama ve Anayasa Değişikliği Teklifi

Değerli okuyucularım, anayasa değişikliği teklifini başından beri internet TV’den her gün izliyorum. Her şey güzel giderken CHP milletvekillerinden bazıları kürsüyü işgal etti. Mazeret olarak da biz halkın kürsüsünü koruma altına aldık. Bu olay karşısında AK Parti milletvekilleri de olaya müdahale edip kürsüyü işgalden kurtarmak mazeretini ileri sürdüler. İşte olanlar bu olaylardan sonra gelişti ve hoş olmayan görüntüler ortaya çıktı. Milletin meclisinde yer alan vekillere hiç yakışmadı. Kim ne kadar suçlu veya kim ne kadar suçsuz demiyorum. Meclisteki olaylara sebebiyet veren siyasileri kınıyorum.   İktidar partisi haklı olduğu için alttan almasını bilmeliydi. AK Partili hatiplerden bazıları ana muhalefeti tahrik edici cümlelerden kaçınmalıydı ve sükûnet içinde mümkün olduğu kadar sureci yönetmeliydi. Örnek:  Sataşmadan, hakaret etmeden, isim vermeden, sadece eski - yeni yasanın ortak ve farklı yönlerini, yasanın getirilerini ortaya koyarak yeni yasayı anlatan Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz gibi…   Muhalefetin amacı, anayasa değişikliği görüşmelerini akamete uğrattırmak, meclisi çalışamaz hale getirmek ve anayasa değişikliğini gündemden çıkarmaktır. Anayasa değişikliği teklifinin sahibi iktidar partisi, CHP milletvekillerinin kürsü işgalini kameraya alıp dünyaya gösterebilirdi. Halkın huzurunda CHP’nin işgalci bir siyasi parti olduğunu gürültü çıkarmadan anlatabilirdi. Yani AK Parti haklılığını bir türlü anlatamadı… Meclisteki kavganın faturası AK Partiye kesildi gibi bir izlenim oluştu… Meclisteki canlı yayını izlemeseydim basında verilen mesajlara göre AK Partisinin meclisteki kavganın müsebbibi olduğunu düşünebilirdim.   AK Partinin göstermesi gereken soğukkanlılığı, MHP gösterdi. Bu konuda MHP’ye bir vatandaş olarak teşekkür etmeliyiz. Çünkü MHP’nin milletvekilleri, kavgaya karışsaydı daha çirkin olaylar olabilirdi…   Anayasa değişikliği maddeleri üzerinde hatipler konuştu.  Hatiplerin ekserisi teklif edilen yasalar üzerinde değil de karşılıklı suçlamalar ile vakit geçirdiler. Parti sözcüleri kendi partilerini, diğer partilerin muhatap alması için tahrik edici konuşmaları tercih etti.  Ben bir vatandaş olarak yasaların niye teklif edildiğinin nedenini meclisteki hatiplerden değil de daha önce okuduğum metinlerden öğrendim. Diğer taraftan muhalefet, neden karşı olduğunu ortaya koyma yerine “galübeladan” başladı…   Bizde bir söz vardır. Gene “galübeladan başladı.”  Bunun açılımını bir örnekle anlatmaya çalışayım. Birine bir soru soruyorsun. Sorunun muhatabı, soruya cevap vermesi gerekirken sorunun içeriği ile alakası olmayacak şekilde başka konulardan bahsediyor ama soruya bir türlü cevap vermiyor. Gündemin dışına çıkıp cevap vermeyenleri bizim o taraflarda gene “galü beladan başladı” cümlesi ile tanımlarız. Söz konusu tanıma uyan hatipler, anayasa değişikliğine teklif edilen maddelere neden karşı olunduğu konusuna gelmeden tahrik edici cümle ile konuşmayı sonlandırdı.   Bir vatandaş olarak hatiplerden yasalar konusunda sağa sola sapmadan,  suçlamadan net bir açıklama beklerdim: Mesela anayasa değişikliğine teklif edilen 10. Maddeyi ele alalım; 1 - Onuncu maddenin mevcut durumu nasıl tanımlanmıştır? 2 - Teklif edilen onuncu maddenin getirileri ve götürüleri nelerdir? 3 - Onuncu maddenin mevcut durumu ile teklif edilen onuncu maddenin ortak ve farklı özellikleri hangileridir? 4 - Teklif edilen onuncu maddenin, mevcut halinden şu şu yönleri çok geride midir veya çok ileride midir? 5 - Yaptığım açıklamalardan dolayı devlet açısından ve halkımızın geleceğini şu şekilde olumsuz etkileyeceği için yasaya karşıyım. Veya halkımızı olumsuz etkilemeyeceği için karşı değilim gibi…   Yukarıdaki net açıklama yerine saray, dikta, ekonomi, dış siyaset, falancı iyi ki benim hocam olmadı veya iyi ki ben falancının öğrencisi olmadım, Suriye, FETÖ, PKK, Abdülhamit ve Abdülaziz’in diktatörlüğü, Ermeni soy kırımı gibi yasa ile ilgisi olmayan kavramlar dile getirilerek yasanın içeriğine değinmeden konuşma son buluyor.  Muhalefetin yasaya neden karşı olduğunu anlayamadan yasa ile ilgili oylamaya geçiliyor…   Teklifin onuncu maddesine geldik. HDP milletvekili Garo Paylan, yasa ile alakalı olmayan Ermeni soy kırımını mecliste gündeme getirerek bardağın taşmasına neden oldu. Burada sorulmayan sorulara cevap vererek “galü beladan başlayan” insan tipi, meclisi gerdi... Haklı olarak da soykırım konusunda hassas olan milletvekillerinin isyanına neden oldu. Bu olaydan sonra Abdülhamit’in birinci meclisi neden fesih ettiğini daha iyi anladım…   Ermeni kökenli HDP milletvekili Garo Paylan, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine karşı olduğunu Abdülhamit’in ve Abdülaziz’in dikta olduğunu ve Türklerin soy kırımı ile anlatmaya çalıştı. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine, Batı karşı, muhalefet karşı, PKK karşı, DAEŞ karşı, FETÖ karşı işte günümüzün manzarası bu…   Geçmişin manzarasına bakalım: Abdülhamit’e; Ermeniler karşı idi, İngilizler karşı idi, Almanlar karşı idi, Fransa kaşı idi, Rumlar karşı idi. Yurt içinde bazı aydınlar karşı idi, İttihat Terakki Cemiyeti karşı idi, bazı cemaatler karşı idi, bazı din adamları karşı idi, bazı tarikatlar karşı idi ve söz konusu kuruluşların hocası Mason locaları da karşı idi… Sonunda İttihat Terakkinin marifeti ile Abdülhamit Selanik’teki bir saraya hapsediliyor ve koca bir imparatorluk batı tarafından paylaşılıyor… Evet bazı aydınlar, bazı din adamları, bazı cemaatler  pişman olduklarını ifade ettiler ama iş işten geçti, yani Osmanlı İmparatorluğu Batı tarafından paylaşıldıktan sonra pişman olmak ihaneti ortadan kaldırmıyor…   Bugünkü manzara Abdülhamit dönemini aratmıyor. Yani tarih tekerrür ediyor. Ermeni kökenli HDP milletvekili Garo Paylan, Abdülhamit’in ve Abdülaziz’in dikta olduğunu, Osmanlı İmparatorluğu Ermeni milletine soy kırımı yaptığını, meclis kürsüsünde gözümüzün içine bak baka söyledi. Peşinden de anayasa değişikliğine ve cumhurbaşkanlığı hükümetine karşı olduğunun nedenini dikta mazeretiyle ortaya koydu… HDP milletvekili Garo Paylan Ermenilerin kılıç artığı olduğunu söyleyerek masumiyet rolüne büründü ama Abdülhamit’e, Ermenilerin suikast düzenlediği konusuna hiç girmedi…   Üç siyasi partinin hatipleri, HDP milletvekili Garo Paylan’ın konuşmasının yanlış olduğunu, soy kırımının kabul edilebilir bir yanı olmadığını ve konuşmanın tutanaklardan silinmesini ifade ettiler. HDP ise, Garo Paylan’ın soy kırımı ifadesinin yanlış olduğu konusunda görüş beyan etmedi…   Hatipler (konuşmacılar), “galübeladan” başladı, hakaret ile bitirdiler. Hatiplerin neden karşı olduklarını anlamadan gece saat 03’de meclis televizyonu kapandı…   Selam ve saygılarımla…
Ekleme Tarihi: 16 Ocak 2017 - Pazartesi
Ahmet Yaşar Zengin (Emekli Akademisyen)

Galü Beladan Başlama ve Anayasa Değişikliği Teklifi

Değerli okuyucularım, anayasa değişikliği teklifini başından beri internet TV’den her gün izliyorum. Her şey güzel giderken CHP milletvekillerinden bazıları kürsüyü işgal etti. Mazeret olarak da biz halkın kürsüsünü koruma altına aldık. Bu olay karşısında AK Parti milletvekilleri de olaya müdahale edip kürsüyü işgalden kurtarmak mazeretini ileri sürdüler. İşte olanlar bu olaylardan sonra gelişti ve hoş olmayan görüntüler ortaya çıktı. Milletin meclisinde yer alan vekillere hiç yakışmadı. Kim ne kadar suçlu veya kim ne kadar suçsuz demiyorum. Meclisteki olaylara sebebiyet veren siyasileri kınıyorum.

 

İktidar partisi haklı olduğu için alttan almasını bilmeliydi. AK Partili hatiplerden bazıları ana muhalefeti tahrik edici cümlelerden kaçınmalıydı ve sükûnet içinde mümkün olduğu kadar sureci yönetmeliydi. Örnek:  Sataşmadan, hakaret etmeden, isim vermeden, sadece eski - yeni yasanın ortak ve farklı yönlerini, yasanın getirilerini ortaya koyarak yeni yasayı anlatan Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz gibi…

 

Muhalefetin amacı, anayasa değişikliği görüşmelerini akamete uğrattırmak, meclisi çalışamaz hale getirmek ve anayasa değişikliğini gündemden çıkarmaktır. Anayasa değişikliği teklifinin sahibi iktidar partisi, CHP milletvekillerinin kürsü işgalini kameraya alıp dünyaya gösterebilirdi. Halkın huzurunda CHP’nin işgalci bir siyasi parti olduğunu gürültü çıkarmadan anlatabilirdi. Yani AK Parti haklılığını bir türlü anlatamadı… Meclisteki kavganın faturası AK Partiye kesildi gibi bir izlenim oluştu… Meclisteki canlı yayını izlemeseydim basında verilen mesajlara göre AK Partisinin meclisteki kavganın müsebbibi olduğunu düşünebilirdim.

 

AK Partinin göstermesi gereken soğukkanlılığı, MHP gösterdi. Bu konuda MHP’ye bir vatandaş olarak teşekkür etmeliyiz. Çünkü MHP’nin milletvekilleri, kavgaya karışsaydı daha çirkin olaylar olabilirdi…

 

Anayasa değişikliği maddeleri üzerinde hatipler konuştu.  Hatiplerin ekserisi teklif edilen yasalar üzerinde değil de karşılıklı suçlamalar ile vakit geçirdiler. Parti sözcüleri kendi partilerini, diğer partilerin muhatap alması için tahrik edici konuşmaları tercih etti.  Ben bir vatandaş olarak yasaların niye teklif edildiğinin nedenini meclisteki hatiplerden değil de daha önce okuduğum metinlerden öğrendim. Diğer taraftan muhalefet, neden karşı olduğunu ortaya koyma yerine “galübeladan” başladı…

 

Bizde bir söz vardır. Gene “galübeladan başladı.”  Bunun açılımını bir örnekle anlatmaya çalışayım. Birine bir soru soruyorsun. Sorunun muhatabı, soruya cevap vermesi gerekirken sorunun içeriği ile alakası olmayacak şekilde başka konulardan bahsediyor ama soruya bir türlü cevap vermiyor. Gündemin dışına çıkıp cevap vermeyenleri bizim o taraflarda gene “galü beladan başladı” cümlesi ile tanımlarız. Söz konusu tanıma uyan hatipler, anayasa değişikliğine teklif edilen maddelere neden karşı olunduğu konusuna gelmeden tahrik edici cümle ile konuşmayı sonlandırdı.

 

Bir vatandaş olarak hatiplerden yasalar konusunda sağa sola sapmadan,  suçlamadan net bir açıklama beklerdim: Mesela anayasa değişikliğine teklif edilen 10. Maddeyi ele alalım;

  1. 1 - Onuncu maddenin mevcut durumu nasıl tanımlanmıştır?
  2. 2 - Teklif edilen onuncu maddenin getirileri ve götürüleri nelerdir?
  3. 3 - Onuncu maddenin mevcut durumu ile teklif edilen onuncu maddenin ortak ve farklı özellikleri hangileridir?
  4. 4 - Teklif edilen onuncu maddenin, mevcut halinden şu şu yönleri çok geride midir veya çok ileride midir?
  5. 5 - Yaptığım açıklamalardan dolayı devlet açısından ve halkımızın geleceğini şu şekilde olumsuz etkileyeceği için yasaya karşıyım. Veya halkımızı olumsuz etkilemeyeceği için karşı değilim gibi…

 

Yukarıdaki net açıklama yerine saray, dikta, ekonomi, dış siyaset, falancı iyi ki benim hocam olmadı veya iyi ki ben falancının öğrencisi olmadım, Suriye, FETÖ, PKK, Abdülhamit ve Abdülaziz’in diktatörlüğü, Ermeni soy kırımı gibi yasa ile ilgisi olmayan kavramlar dile getirilerek yasanın içeriğine değinmeden konuşma son buluyor.  Muhalefetin yasaya neden karşı olduğunu anlayamadan yasa ile ilgili oylamaya geçiliyor…

 

Teklifin onuncu maddesine geldik. HDP milletvekili Garo Paylan, yasa ile alakalı olmayan Ermeni soy kırımını mecliste gündeme getirerek bardağın taşmasına neden oldu. Burada sorulmayan sorulara cevap vererek “galü beladan başlayan” insan tipi, meclisi gerdi... Haklı olarak da soykırım konusunda hassas olan milletvekillerinin isyanına neden oldu. Bu olaydan sonra Abdülhamit’in birinci meclisi neden fesih ettiğini daha iyi anladım…

 

Ermeni kökenli HDP milletvekili Garo Paylan, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine karşı olduğunu Abdülhamit’in ve Abdülaziz’in dikta olduğunu ve Türklerin soy kırımı ile anlatmaya çalıştı. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine, Batı karşı, muhalefet karşı, PKK karşı, DAEŞ karşı, FETÖ karşı işte günümüzün manzarası bu…

 

Geçmişin manzarasına bakalım: Abdülhamit’e; Ermeniler karşı idi, İngilizler karşı idi, Almanlar karşı idi, Fransa kaşı idi, Rumlar karşı idi. Yurt içinde bazı aydınlar karşı idi, İttihat Terakki Cemiyeti karşı idi, bazı cemaatler karşı idi, bazı din adamları karşı idi, bazı tarikatlar karşı idi ve söz konusu kuruluşların hocası Mason locaları da karşı idi… Sonunda İttihat Terakkinin marifeti ile Abdülhamit Selanik’teki bir saraya hapsediliyor ve koca bir imparatorluk batı tarafından paylaşılıyor… Evet bazı aydınlar, bazı din adamları, bazı cemaatler  pişman olduklarını ifade ettiler ama iş işten geçti, yani Osmanlı İmparatorluğu Batı tarafından paylaşıldıktan sonra pişman olmak ihaneti ortadan kaldırmıyor…

 

Bugünkü manzara Abdülhamit dönemini aratmıyor. Yani tarih tekerrür ediyor. Ermeni kökenli HDP milletvekili Garo Paylan, Abdülhamit’in ve Abdülaziz’in dikta olduğunu, Osmanlı İmparatorluğu Ermeni milletine soy kırımı yaptığını, meclis kürsüsünde gözümüzün içine bak baka söyledi. Peşinden de anayasa değişikliğine ve cumhurbaşkanlığı hükümetine karşı olduğunun nedenini dikta mazeretiyle ortaya koydu… HDP milletvekili Garo Paylan Ermenilerin kılıç artığı olduğunu söyleyerek masumiyet rolüne büründü ama Abdülhamit’e, Ermenilerin suikast düzenlediği konusuna hiç girmedi…

 

Üç siyasi partinin hatipleri, HDP milletvekili Garo Paylan’ın konuşmasının yanlış olduğunu, soy kırımının kabul edilebilir bir yanı olmadığını ve konuşmanın tutanaklardan silinmesini ifade ettiler. HDP ise, Garo Paylan’ın soy kırımı ifadesinin yanlış olduğu konusunda görüş beyan etmedi…

 

Hatipler (konuşmacılar), “galübeladan” başladı, hakaret ile bitirdiler. Hatiplerin neden karşı olduklarını anlamadan gece saat 03’de meclis televizyonu kapandı…

 

Selam ve saygılarımla…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve bugun15.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.