Yahudiler-8
Holokost
İnsanlar doğal olarak; dil, din, siyasi görüş, ten rengi ya da etnik olarak birbirlerinden çeşitli şekillerde farklıdırlar. Allah’ın sünnetullahı ilgili ayetteki gibidir: (...) ‘tanışasınız diye sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Hiç şüphesiz ki sizin Allah için en şerefliniz, en takvâlı olanınızdır’ (...) (49/13). Bunun anlamı insanlar eşit yaratıldığıdır. Yeteneklerinin gelişmesi verilen fırsat ve sunulan imkanla ilgilidir. Bütün geri zekalılar zencilerden mi oluşuyor da aç ve sefiller o zengin kıtada…
‘Mülk’ün sahibi böyle diyor; renkler ya da etnisite bir üstünlük nedeni değil, tanışma-kaynaşma nedeni... Kim ‘mülk’ün sahibine daha itaatli ise Allah katında üstün de o... Simsiyah bir Afrikalı ya da kıpkızıl bir Kızılderili (kaldıysa) veya bir çingene, pigme... Allah nezdinde her birimizden kıymetli olabilir. Sûret değil sîret esastır bir başka deyişle... Hatta kimilerinin belki şaşıracağı bir bilgi olarak ‘biz Allah’ın dinine şöyle hizmet ettik’ demek dahi sıkıntılıdır (niyete göredir).
Ama işte hak kitap kendisine de inen ‘Yahudi’ öyle demiyor. Bu cahiliyye dönemi adeti (o dönemde de kabile ve soy ile övünülürdü) yayılalı beri de İslam toplumu huzur bulmuş değil... Söz konusu tespit, Osmanlının son zamanları için de söz konusu, bugünkü Türkiye için de... Nitekim Osmanlının son zamanlarında bir çıkış yolu zannedilen bu türden politikalar hiç birisine ‘yâr’ olmadı. Arapların kaç parçaya bölündüğü ve ne hallere düştükleri, Türkiye’nin de günün sonunda ‘kaçta bir’e razı olmak zorunda kaldığına bakılırsa durumu anlamak da güç olmayacak... Şimdilerde ‘Kürt’ etnisitesini önümüze koyanlar bakımından da durum farklı değil maalesef...
Amerikalı kendisi için böyle söylemiyor mesela... Oysa Amerikalı diye bir millet yoktur, ama işte ‘Amerikalılık’ bir övünç kaynağına dönüşmüş bugün... İşte bu yüzden imkânı olan bir çoğu soluğu Amerika’da alıyor. Utanç verici bir şekilde ‘çocuğunu doğurmak’ için bile bu ülkenin kapısını çalanlar var; çocuğu vatandaşı olacak ya... Yahudiler de öyle... Yahudilikte din ve millet kavramları öylesine bütünleşmiştir ki, şimdi sadece Türk Yahudisi, Afrika kökenli Yahudiler ya da Rus Yahudiler gibi ayırım kalmıştır.
Biz ana konumuza yani ‘holokost’a tekrar dönelim. Belli bir dinden olması nedeniyle soykırıma uğrayan Yahudiler için özel olarak kullanılır bu tabir... Bu türden isimlendirmelerin başka örnekleri de vardır. 1930’lu yıllarda Stalin’in Ukraynalıları açlığa mahkûm ederek yaptığı soykırım da ‘holodomor’ olarak isimlendirilir mesela... (7-8 milyon insanın açlıktan öldüğü tahmin edilmektedir). Veya 1800’lü yılların ortasında İrlandalıların karşı karşıya kaldığı felaket; Gorta Mór (Büyük Açlık-İrlandaca)... Ya da Güney Afrikalıların yaşadığı apartiheid...
Şovenizm (ırkçılıktır) ise soykırımın bir önceki aşamasıdır. Nitekim Hitler böyle başlamıştır işe... Aparthied de esasen bu aşamada tarihteki saygın yerini hak eden Nelson Mandela’nın çabalarıyla akamete uğratılmıştır. İşte Güney Afrika’nın bugün İsrail’i Lahey İnsan Hakları mahkemesinde yargılanması için ortaya koyduğu cesaretin altında, yaşadığı ve hala canlı olan bu derin toplumsal acı vardır. ‘Ben yalnız beyazların hakimiyetine karşı savaşmıyor, siyahların da hakimiyetine karşı savaşıyorum, benim tek istediğim, herkesin eşit ve aynı haklara sahip olduğu, birlikte uyum içinde yaşayan bir toplumdur.' cümleleri de ona aittir. Cumhurbaşkanı olduğunda ‘öç alma’ gibi bir politikası da olmamıştır. Merak edenler için ilgi çekici bulduğum bir örnek linkte: https://hizmetgazetesi.com.tr/nelson-mandelanin-bir-anisi-24-12-2020/)
Konuya bir başka açıdan baktığınızda da bunun adı faşizmdir. Yahudiliğin siyasal anlayışını temsil eden siyonizm işte bu aşamayı temsil eder. İşte fırsat geçti eline ve ‘gereğini (!) yapıyor. Zira soykırım ırkçılığın doğal sonucudur. 1948’den beri Filistin bölgesinde yaşanan farklı bir şey değildir. Ne büyük paradoks değil mi; soykırım mağduru iken soykırımcı olmak... (devamı var).