Prof. Dr. Kamil GÜNGÖR
Köşe Yazarı
Prof. Dr. Kamil GÜNGÖR
 

Siyaset: Kaygan Bir Zemin

Siyaset: Kaygan Bir Zemin Parti merkezli siyasetten bahsediyorum elbette... Daha doğrusu politikadan... Siyaset biliminde böyle bir ayırım yoksa da, iki durumu farklılaştırmak için angaje olmayanına siyaset, angaje olanına da politika demeyi tercih ediyorum. Böyle olduğunda politik angajmanı aşarak söz gelimi EYT’yi savunmak zorunda kalmaz, Milli Muharip Uçak (Kaan) uçtu diye de gözleriniz yaşarır. Bahsettiğimiz türden, yani parti merkezli tartışmalarda hiç kimse diğerini ikna edemiyor. Üstelik bu durum dostluğa, ülfete de hizmet etmiyor. Şahsen ben üniversitede siyaset bilimi bölümü okumama rağmen, bu tür konulardan fevkalade rahatsız oluyorum. Zira bu platformlarda bilgilenme tek taraflı ve bir amaca matuf olması nedeniyle genellikle ‘tartışma’ ile sonuçlanıyor, kırgınlıklar yaşanıyor. Oysa politik olanı da dahil olmak üzere pek yakından ve heyecanlı bir şekilde takip ederim. Siyaset ve siyaset kurumu önemsiz değil elbette... Ama Hayrettin Karaman Hocamızın tesbitiyle; 'oy vermek bir rey yani görüş bildirmektir, insanı dinden de çıkartmaz, dine de sokmaz.' Niyetinize göre ictihad bile denebilir belki de... Ama kesin olmayan bilgilerle verilen hükümler kimi zaman iftira bile içermektedir. Daha açıkçası muhatapları harama sürüklemektedir. Oysa bu konularda konuşurken fevkalade hassasiyet göstermek gerekir ama, bu da gündelik ve parti merkezli siyaset zemininde mümkün gözükmüyor. Evet, detaylarda kaybolmamak lazım belki... Büyük fotoğrafı görmek gerek bir başka deyişle... Yoksa ittihatçı zihniyete yol verilmiş olur. Memleketi bozuk para gibi harcar, parsel parsel dağıtırlar. Öyle olmadı mı ittihatçıların elindeki Osmanlının son dönemi... İşte ‘büyük fotoğraf’ bu... Siyasetin referans kaynaklara uyumlu yapılması mümkündür. Dahası parti olmadan da siyaset yapılabilir. Eğer parti siyaseti, haramı (yalan ya da iftira gibi) bize sıradanlaştırıyorsa geri durmakta da fayda vardır. Tabii doğal olarak akla, ‘siyaset yapmazsak sahayı başkalarına bırakmış olmaz mıyız’ diye bir soru geliyor. Yani siz yapmazsanız bile karşı taraf yapıyor ve insanlar da buna itibar ediyor, öyle değil mi… Onlar iktidar olduklarından da memlekette yetki kötü insanların eline geçiyor. Kötü olana talip olmaktır böyle düşünmek... Ya da kötüyü örnek almak... Ticarette hile yapınca da çok kazanabilirsiniz ama, durduğunuz yer yanlıştır işte... Konu ümmet-millet-memleket olunca iktidarın da muhalefetin de yanında yer almalısınız bir taraftan da... Fotoğrafa mikro bakarsanız kendi iddianıza bir delil bulup kendinizi ve büyük fotoğrafı göremeyenleri ikna edebilirsiniz. Hadiselere misyon merkezli yaklaşmalısınız; karşı çıktığınızda da desteklediğinizde de... Söz gelimi aile kurumunun altını oyan politikaların hiçbir zaman yanında yer almamalısınız. Hatta şiddetle karşı durmalısınız. Ya da etrafı rantçıların sarmasını, popülizm için buna sessiz kalınmasını tasvip etmemelisiniz. Bütün bu ve benzeri detaylar misyonu baltalamaya yöneldiğinde de karşısında durmalısınız. Yani mesela FETÖ’ye önünüze koyulanlara aldanarak yol vermemelisiniz; ağa takılır, hareketsiz kalırsınız çünkü... Kötü olan muhalif olmak değil müzmin olmaktır. Müzmin olmak kanserde dördüncü evre gibidir; geri dönüşü imkansıza yakındır yani... Hakikati de hiçbir zaman göremez bu türden kimseler... Aslında böyle bir derdi de yoktur. Memleketin başına sıkıntı geldiğinde-getirildiğinde; o meş'um, mel'un, tedavi edilmez, onulmaz siyasi muhalefetiniz, kininiz size de memnuniyet veriyorsa; siz de o güruhtansınız demektir. 99 ihtiyacı karşılanan bir kimseye, 'bir ihtiyacını da sen karşıla' dendiğinde o kimse kazan kaldırıyorsa, birlikte yürüteceğiniz hiçbir ideal yok demektir. Asalakların ideali olmaz zira... 25 kuruşluk poşet parasını bile sorun edip, oyunun rengini değiştiren bir toplumu yönetmek hakikaten zor... Değerlere bağlılık bu kadar ucuz olmamalı... Para ile satılamayan ve satın alınamayan düsturlarımız olmalı... Stratejik hedeflere giderken taktik hedefler bizi yanıltmamalı... Mesela savaşta planlı geri çekilme taktik bir hedeftir. Eğer savaşı kaybettik diye düşünürseniz, gerçekten de kaybederseniz. Ama geri çekilmenin stratejik hedefin bir parçası olduğunu düşünürseniz zafer sizindir. Müzminseniz de durumu asla çözümleyemezsiniz. Zira olanı-olayı görebilmek feraset ve vizyon gerektirir. Vesselam...    
Ekleme Tarihi: 02 Nisan 2024 - Salı
Prof. Dr. Kamil GÜNGÖR

Siyaset: Kaygan Bir Zemin

Siyaset: Kaygan Bir Zemin

Parti merkezli siyasetten bahsediyorum elbette... Daha doğrusu politikadan... Siyaset biliminde böyle bir ayırım yoksa da, iki durumu farklılaştırmak için angaje olmayanına siyaset, angaje olanına da politika demeyi tercih ediyorum. Böyle olduğunda politik angajmanı aşarak söz gelimi EYT’yi savunmak zorunda kalmaz, Milli Muharip Uçak (Kaan) uçtu diye de gözleriniz yaşarır.

Bahsettiğimiz türden, yani parti merkezli tartışmalarda hiç kimse diğerini ikna edemiyor. Üstelik bu durum dostluğa, ülfete de hizmet etmiyor. Şahsen ben üniversitede siyaset bilimi bölümü okumama rağmen, bu tür konulardan fevkalade rahatsız oluyorum. Zira bu platformlarda bilgilenme tek taraflı ve bir amaca matuf olması nedeniyle genellikle ‘tartışma’ ile sonuçlanıyor, kırgınlıklar yaşanıyor. Oysa politik olanı da dahil olmak üzere pek yakından ve heyecanlı bir şekilde takip ederim.

Siyaset ve siyaset kurumu önemsiz değil elbette... Ama Hayrettin Karaman Hocamızın tesbitiyle; 'oy vermek bir rey yani görüş bildirmektir, insanı dinden de çıkartmaz, dine de sokmaz.' Niyetinize göre ictihad bile denebilir belki de... Ama kesin olmayan bilgilerle verilen hükümler kimi zaman iftira bile içermektedir. Daha açıkçası muhatapları harama sürüklemektedir. Oysa bu konularda konuşurken fevkalade hassasiyet göstermek gerekir ama, bu da gündelik ve parti merkezli siyaset zemininde mümkün gözükmüyor.

Evet, detaylarda kaybolmamak lazım belki... Büyük fotoğrafı görmek gerek bir başka deyişle... Yoksa ittihatçı zihniyete yol verilmiş olur. Memleketi bozuk para gibi harcar, parsel parsel dağıtırlar. Öyle olmadı mı ittihatçıların elindeki Osmanlının son dönemi... İşte ‘büyük fotoğraf’ bu...

Siyasetin referans kaynaklara uyumlu yapılması mümkündür. Dahası parti olmadan da siyaset yapılabilir. Eğer parti siyaseti, haramı (yalan ya da iftira gibi) bize sıradanlaştırıyorsa geri durmakta da fayda vardır.

Tabii doğal olarak akla, ‘siyaset yapmazsak sahayı başkalarına bırakmış olmaz mıyız’ diye bir soru geliyor. Yani siz yapmazsanız bile karşı taraf yapıyor ve insanlar da buna itibar ediyor, öyle değil mi… Onlar iktidar olduklarından da memlekette yetki kötü insanların eline geçiyor. Kötü olana talip olmaktır böyle düşünmek... Ya da kötüyü örnek almak... Ticarette hile yapınca da çok kazanabilirsiniz ama, durduğunuz yer yanlıştır işte...

Konu ümmet-millet-memleket olunca iktidarın da muhalefetin de yanında yer almalısınız bir taraftan da... Fotoğrafa mikro bakarsanız kendi iddianıza bir delil bulup kendinizi ve büyük fotoğrafı göremeyenleri ikna edebilirsiniz. Hadiselere misyon merkezli yaklaşmalısınız; karşı çıktığınızda da desteklediğinizde de... Söz gelimi aile kurumunun altını oyan politikaların hiçbir zaman yanında yer almamalısınız. Hatta şiddetle karşı durmalısınız. Ya da etrafı rantçıların sarmasını, popülizm için buna sessiz kalınmasını tasvip etmemelisiniz.

Bütün bu ve benzeri detaylar misyonu baltalamaya yöneldiğinde de karşısında durmalısınız. Yani mesela FETÖ’ye önünüze koyulanlara aldanarak yol vermemelisiniz; ağa takılır, hareketsiz kalırsınız çünkü...

Kötü olan muhalif olmak değil müzmin olmaktır. Müzmin olmak kanserde dördüncü evre gibidir; geri dönüşü imkansıza yakındır yani... Hakikati de hiçbir zaman göremez bu türden kimseler... Aslında böyle bir derdi de yoktur. Memleketin başına sıkıntı geldiğinde-getirildiğinde; o meş'um, mel'un, tedavi edilmez, onulmaz siyasi muhalefetiniz, kininiz size de memnuniyet veriyorsa; siz de o güruhtansınız demektir.

99 ihtiyacı karşılanan bir kimseye, 'bir ihtiyacını da sen karşıla' dendiğinde o kimse kazan kaldırıyorsa, birlikte yürüteceğiniz hiçbir ideal yok demektir. Asalakların ideali olmaz zira... 25 kuruşluk poşet parasını bile sorun edip, oyunun rengini değiştiren bir toplumu yönetmek hakikaten zor... Değerlere bağlılık bu kadar ucuz olmamalı... Para ile satılamayan ve satın alınamayan düsturlarımız olmalı...

Stratejik hedeflere giderken taktik hedefler bizi yanıltmamalı... Mesela savaşta planlı geri çekilme taktik bir hedeftir. Eğer savaşı kaybettik diye düşünürseniz, gerçekten de kaybederseniz. Ama geri çekilmenin stratejik hedefin bir parçası olduğunu düşünürseniz zafer sizindir. Müzminseniz de durumu asla çözümleyemezsiniz. Zira olanı-olayı görebilmek feraset ve vizyon gerektirir. Vesselam...

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve bugun15.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.