Etten kemikten müteşekkil bir varlık mıdır, yoksa ruhtan nefisten mi oluşmaktadır. Veya her ikisi mi? Şüphesiz her ikisi... Ama hangisi daha öncelikli sizce... Beden mi ruh mu... Veya bedenin ihtiyacı var da ruhun ihtiyacı yok mu? İnsanlar bedensel ihtiyaçlarını karşıladıkları halde yine neden sürekli huzursuzlar... Ruhun açlığından ve nefsin terbiye edilmemesinden kaynaklanabilir mi?
Beden ölünce neden anlamsızlaşır. İnsanlar neden bir an önce anlamsız olan bu bedenden kurtulmaya çalışırlar. Mezar başında kendisini ziyaret ettiğimiz kişilerin bedenen orada olmadığını, çoktan toprağa karıştığını bile bile, neden ona saygı hürmet gösteririz. Beden önemli olsaydı bunu yapmamız gerekmezdi şüphesiz... Ona saygımız ruhunun orada olmasından kaynaklanmaktadır.
Ruh önemli olmasaydı makul olan bedenin yakılıp ortadan kaldırılması olmaz mıydı. Reel davranış bunu gerektirmez mi? O halde aslında önemsiz olan bedene neden bu kadar önem veriyoruz da daha önemli olan ruha nefse mesafeliyiz. Onun ihtiyaçlarını karşılamadığımızda elbette bunalım yaşanacak... Kişiler sizce neden akla hayale gelmez yöntemlere müracaat ediyorlar sizce, satanist oluyorlar mesela... Aslında bu insanların çoğu fizyolojik ihtiyaçlarını karşılamış durumda... Allah'ın bize garanti ettiği rızık konusunda neden bu kadar endişeliyiz. Bu bir iman zafiyeti olabilir mi?
Peki ruhun ihtiyacını nasıl karşılayacağız... O halde ibadetler arada derede, işlerimizden boş vakit bulduğumuzda ilgilendiğimiz bir olgu olmanın ötesine geçmeli değil mi... Hatta hayatın bizatihi kendisi... Ben insanları ve cinleri bana ibadet etsinler diye yarattım ayeti buna refere etmiyor mu… Örneğin neden mal varlığımızdan vermeyi paylaşmayı sürekli erteleriz... Neden İslam'ın birinci kaynağı olan Kur’an’la iletişimimiz çok zayıftır. Mesela onu anlama veya mealini "idrak etme" yönünde ne gibi çabalarımız var?
Cenneti cehennemi herhangi bir "bilgi" olmanın ötesine taşıyabildik mi... Gerçekten inanmış olsak bu kadar rahat olabilir miyiz... Bunun bir iman meselesi olduğu hakkında ne kadar bilgimiz var... Örneğin her Cuma hutbede Allah size "ihsanı" emreder derken ve Rasulullah Efendimiz "ihsan kişinin Allah'ı görüyormuş gibi ibadet etmesidir." demişken, biz örneğin namaz kılarken, Bu duyguyu neden yaşayamıyoruz? Veya namaz gözümün nuru derken Efendimiz, (SAV) biz bu bilinçle mi namazımızı eda ediyoruz, namazı tek başına kılmak yeterli mi... Namaz miracımız mı. Zira Efendimiz öyle söylüyor ama bizde bir kıpırdanma yok… Sebebi zihnimizi meşgul etmeli değil mi…
Sevdiğimiz şeylerden infak edebiliyor muyuz örneğin. Ayet böyle söylüyor. Ne bileyim mesela aylık gelirimizin az bir kısmını da olsa ihtiyaç sahiplerine ayırabiliyor muyuz. Kış gününde acaba mahallemizde soğuktan üşüyen var mı diye bir araştırmamız oldu mu? Yoksa onlarla karşılaşmamayı mı tercih ettik...?
Ülkemizin netameli günler geçirdiği bugünlerde "bilinçsel yakınlığımız" olan kişi ya da gruplarla ilgili eleştiride bulunabiliyor muyuz... Yoksa üstünü örtmeye mi gayret ediyoruz... Yaşantımızın bir nefes kadar bile sürmeyeceği hakkında bilgimiz var mı... Ölümün insana her yaşta gelebileceği konusunda bir fikrimiz var mı? Ne demiş Şemsi Tebrizi; her insan ölecek yaştadır… Kişi örneğin her an ayağının kayıp uçurumdan yuvarlanacağını bile bile (her an ölmek) nasıl olur da düz yolda yürüyormuş gibi dikkatsiz yürür. Gerçek bu ama bizim bu gerçekten haberimiz bile yok... Heyhat ki ne heyhat... Hepimize... Üç ayların bunları düşünmemize vesile olması temennisi ile… Üç aylarınızı tebrik ederim.