Belki pek çoğu adını dahi ilk defa duyuyor, diğer pek çok İslam beldesi gibi… 1980’li yıllarda ortaokul-lise yıllarında Yugoslavya nüfusunun 30’unun müslüman olduğunu duyunca, o günkü kısıtlı şartlarda, cevabını öğrenmeye çalışmış ama uzun süre bulamamıştır. Kendilerine sorduğum hocalarımın da bir şeyden haberi yoktu. Zaman içerisinde ülkemizin renklerinden olan Boşnakların, Arnavutların, Pomakların ve bir kısım Türklerin aslında hala orada yaşadıklarını, esasen Osmanlı ile birlikte müslüman olduklarını veya Osmanlı’nın nüfus ve göç politikasının bakiyeleri olduğunu öğrenince istifham sayıları azaldı.
Çeçenler de öyle… Bir Çeçen mücadelesi olmasa varlıklarından bile haberimiz yok. Bırakın bunları, ulusal bir devlet iddiası ile kurulan Türkiye Cumhuriyeti devletinin Orta Asya’daki ‘Türklere’ bile dönük herhangi bir politikası yoktu. Çünkü yurtta da sulh, dünyada da sulh olması gerekiyordu. Yurtta pek sulh yoktu ama burası şimdilik inceleme konumuz değil… Dünyadaki sulh de Türkiye’ye verilmiş rolün, yani sınırları dışına yönelik herhangi bir adım atmaması yönündeki, kim bilir bilmediğimiz hangi anlaşma ile verilen rolü idi. Daha açık deyimle; biz seni kuşatacağız ama sen buna karşı hiçbir adım atmayacaksın, içeride de faşist politikalarla bütün etnisiteyi küstürecek, hatta düşman edeceksin demenin diplomatik adı idi.
Arakan, Rohingya ya da Rakhine… Rohingyalılar müslüman, Rakinler Budist… Ne kadar yabancı değil mi bize… Belki benzer sorunlarla yüz yüze olan ‘Patani’yi de Moro’yu da duymamıştır pek çoğu… Oysa Efendimiz birçoğumuzun kafasında hala itibarsız olan ümmeti bir vücuda benzetiyor. Hiç vücuttaki bir arıza hissedilmez mi…
Birlemiş Milletler raporlarına göre bile Rohingya Müslümanları, dünyada en çok haksızlığa uğrayan, zulüm gören etnik gruplardan birisi… Dünyanın gözü önünde yaşadığı topraklardan sürülen ve toplam nüfusu 3.5 milyonu bulan Rohingya Müslümanlarının nüfusu bir milyonun altına inmiş durumda… Gerisi Bangladeş’te, S. Arabistan’da, Malezya’da, Endonezya’da mülteci… Bir başka deyişle 80’i yerinden yurdundan edilmiş zaten… Bugünkü hadiseler yeni de değil… 250 yıldır devam edegelen katliam ve sürgünler zincirinin yeni bir halkası…
Kısa bir tanıtım: İşin arkasında yine İngilizler var; Zira coğrafi olarak da Myanmar-Burma’nın bir parçası olmayan (3000 metreyi aşan Arakan dağlarıyla ayrılmaktadır) bölgenin İkinci Dünya Savaşından sonra ayrılmak zorunda kalan İngilizler tarafından Pakistan ile Burma arasında ihtilaflı alan olarak bırakılmıştır. (Bangladeş’in 1971 yılında Hindistan’ın da müdahalesi ile Pakistan’dan ayrıldığını hatırlatmak isterim). Aslında 50.000 km kare olan bu ülke bugün Rakhine olarak isimlendirilen 36.000 km kare ile Burmaya bağlı kabul edilen bir toprak parçasıdır. Müslümanlar da 10.000 kilometre kare kadar bir alanda yaşamaktadır. Arakan ismi de İngilizler tarafından konmuştur. Dilleri de Bangladeş’te kullanılan dillerden birisidir.
Endülüs boşaltıldı, Kırım boşaltıldı, Balkanlar boşaltıldı, Bosna büyük bir kırımla yüz yüze geldi, Filistin elden gitti, Doğu Türkistan’ın varlığı ile yokluğu belli değil... İşte bir ülke daha gözlerimizin önünde kırıma uğruyor ama nafile... Gözümüzün önünde yeni bir Endülüs yaşanıyor da öylesine bakıyoruz. Osmanlı acaba neden bir şeyler yapmadı diye düşünürdüm sürekli... Biz ne yapıyoruz. Adeta herkes oturmuş sıranın kendisine gelmesini bekliyor. Bu ne gaflet Allah’ım... Bu ne gaflet...
Kardeşlik ha... Kardeşin doğranırken hayat planından ne değişti Allah aşkına... Sen bir yalancısın... Allah onları can ve mallarıyla sınıyor, hicreti nasip ediyor. Sen gaflet içerinde yüzedur. Nasılsa hesabını vereceksin. Hala zihinlerimizde canlı Srebrenica, ya Arakan oradaki farklı mı…
Ruanda'da milyon insan doğrandı, sessiz sedasız, sadece 20 yıl önce, palalarla... Aaah Arakan kimsenin umurunda değilsin... Evet Arakana dua edelim, bir de elimiz cebinize gitsin. Hiç değilse paramızla-malımızla mücadele edip az da olsa vicdanımızı rahatlatmış oluruz. Arakanlı can ve maldan eksiltiliyor... Ayetin muhatabı yani... Ya biz... Biz de kendimiz eksiltebiliriz; paylaşarak... Değil mi…
Bir sunucu-bir dizi oyuncusu kadar bile gündem oluşturmadı bu ülkede… İşin ilginci hükümet kanadında da dişe dokunur bir hareket yok… Derhal dünya kamuoyu harekete geçirecek bir şeyler yapılmalı… Tabi bir de büyük güçlerin planını göz ardı etmemek gerek; Çin, Amerika, İngiltere, Hindistan gibi… Kim bilir hangi müdahalenin kamuoyu alt yapısı oluşturuluyor.