Prof. Dr. Kamil GÜNGÖR
Köşe Yazarı
Prof. Dr. Kamil GÜNGÖR
 

AHTAPOT

15 Temmuz girişimi gerçekte başarısız mı oldu… Şüphesiz birincil amaçları bakımından öyle… ‘En iyi’ sonuç elde edilemedi elbette… Hatta kendileri için ciddi bir maliyet oluştu. ‘Kendileri’ derken şüphesiz iki ayaktan bahsetmek gerek; birisi sahnedeki aktör ki cumhurbaşkanının ifadesiyle kolları kesilmiş ahtapot; bir diğeri de uzun süre kendisine gelemeyen, kendisine geldiğinde ise kimsenin inanmadığı; AB, ABD, CIA, BND, MOSSAD gibi organizatörler… Şüphesiz en iyi sonuç 12 Eylül’de, 27 Mayıs’ta olduğu gibi birkaç saatte kontrolü sağlayıp halkı teslim almak ve yetkilileri tutuklayıp 27 Mayıstan beter etmekti, ama hala çözemedikleri nedenden bu gerçekleşmedi işte… Yavuz Sultan Selim’in Sina çölünü o dönemin şartlarında nasıl geçtiğini çözemedikleri gibi…   Uluslararası organizatörlerin, her ihtimale karşı B, C, D… planları vardır elbette… Ama kimi zaman Z planı da olsa öngörülemeyen durumlar pekâlâ mümkün olabilmektedir. Bu darbe girişiminde elbette kısa vadeli kimi sonuçlar alınmış, Türkiye tökezletilmiştir. Mesela ekonomide konjonktürel küçülmeler yaşanmış, ilerleyen dönemlerde enflasyon ve döviz gibi kimi makroekonomik değişkenlerde sıradan olmayan dalgalanmalar yaşanmıştır. Şüphesiz bunun içsel nedenleri de olabilir; kötü yönetim gibi… Ancak son iki yılda yaşananlardan da bağımsızdır diyemeyiz. Zira dünya ekonomisi ve siyasetinde dominant olan bu güçlerin ellerinde farklı zamanlarda kullanabilecekleri ve bir tehdit olarak kullandıkları onlarca opsiyon var. Bir başka deyişle aslında ahtapot çok daha büyük… Biz sadece Türkiye’deki ayağına ilişkin bir kırpma yaptık…   Muharebenin kazanıldığı doğrudur, ancak savaş henüz bitmemiştir. Muharebenin kazanılması savaşın kazanıldığı anlamına gelmez. Bunu iki örnekle somutlaştırmak isterim. Bunlardan birincisi Çanakkale… Çanakkale’yi de kazandık, Kutül-Amareyi de… Yani muharebeyi kazandık ama I. Dünya Savaşını kaybettik. İkincisi; İkinci Dünya Savaşında Fransa’nın durumu ile ilgili… Zira Almanya birkaç ayda Paris’e girdi ve işbirlikçi bir hükümet kurdu. Ancak De Gaulle’nin (Dö Gol) önderliğindeki Fransız vatanseverler ülkeyi terk etmek zorunda kalsa da mücadeleyi terk etmedi ve Savaşı kazandı. De Gaulle’ün bu mücadeledeki sloganı şu idi; “Ey Fransız halkı, biz savaşı değil, muharebeyi kaybettik…”   Küresel ahtapotun bir tanesi kredi derecelendirme kuruluşlarıdır. Sivil görünümlü bu kuruluşlar büyük ahtapotun önemli kollarından birisidir. Tek başına dünya ekonomisinin 20 kadarını temsil eden Amerika, bir o kadar Avrupa Birliği, daireyi genişlettiğimizde dünya ekonomisinin 90’ını Dünya Ticaret Örgütü vasıtasıyla kontrol eden Amerika, kendi aldığı kararları dünyaya dayatmakta bir beis görmüyor. Örneğin İran’a ambargo kararı alıyor ve herkesin buna uymasını istiyor (emrediyor). Zira demek istiyor ki; petrol ülkesi bile olsanız, kararıma uymazsanız hepinizi Venezuella’dan beter ederim. Amerika kredi derecelendirme kurumları vasıtasıyla ilgili ülkelere ve bu ülke ile ilgili planları olanlara şunu söylüyor gerçekte; “eğer bu ülkeye yatırım yapılamaz kararı vermişsem planlarını gözden geçir… Karşında ben varım…” ABD geçmişte üstü örtülü yaptığı bu tehdidini artık gizleme gereği de hmiyor. Trump ABD’nin kaba gücünü açıktan kullanma gibi bir küstahlığı kendisinde görüyor. En son bu küstahlık hakkını Brejnev görmüştü kendisinde, ama ülkesi SSCB’nin dağılmasını göremedi.   Batılılar realisttir. Bükemediği eli öpmekte ya da menfaati öyle gerektiriyorsa sizin ağzınıza bir parmak bal çalmakta bir beis görmez. Halkı da sorun etmez bunu… Şimdilerde Amerika Mümbiç konusunda, F-35’ler konusunda veya FETÖ konusunda çeşitli işbirliklerine gidebileceğinin mesajını veriyor. Kimbilir belki de işbirlikçisini bize teslim eder. Nitekim zamanının geldiğini düşündüğünde APO’yu teslim etmedi mi… Bu konularda çok dikkatli olmak gereklidir. Elbette burada Türkiye kaybedecek demek istemiyorum. Kaybetmeyecek de inşallah... Cumhurbaşkanının yeni dönemde devlet iradesi olarak verdiği en önemli mesajlardan birisi de; “sahadaki kazanımlarınızı masada kaybetmeyeceğimiz” hususudur. Tabii en önemlisi; zaferin sahibinin farkında olmak… Zaferi kendinize mal etmeye kalkarsanız; ahtapotların sarıp sarmaladığı dünyada mücadeleyi kazanma şansınız yok…
Ekleme Tarihi: 16 Temmuz 2018 - Pazartesi
Prof. Dr. Kamil GÜNGÖR

AHTAPOT

15 Temmuz girişimi gerçekte başarısız mı oldu… Şüphesiz birincil amaçları bakımından öyle… ‘En iyi’ sonuç elde edilemedi elbette… Hatta kendileri için ciddi bir maliyet oluştu. ‘Kendileri’ derken şüphesiz iki ayaktan bahsetmek gerek; birisi sahnedeki aktör ki cumhurbaşkanının ifadesiyle kolları kesilmiş ahtapot; bir diğeri de uzun süre kendisine gelemeyen, kendisine geldiğinde ise kimsenin inanmadığı; AB, ABD, CIA, BND, MOSSAD gibi organizatörler… Şüphesiz en iyi sonuç 12 Eylül’de, 27 Mayıs’ta olduğu gibi birkaç saatte kontrolü sağlayıp halkı teslim almak ve yetkilileri tutuklayıp 27 Mayıstan beter etmekti, ama hala çözemedikleri nedenden bu gerçekleşmedi işte… Yavuz Sultan Selim’in Sina çölünü o dönemin şartlarında nasıl geçtiğini çözemedikleri gibi…

 

Uluslararası organizatörlerin, her ihtimale karşı B, C, D… planları vardır elbette… Ama kimi zaman Z planı da olsa öngörülemeyen durumlar pekâlâ mümkün olabilmektedir. Bu darbe girişiminde elbette kısa vadeli kimi sonuçlar alınmış, Türkiye tökezletilmiştir. Mesela ekonomide konjonktürel küçülmeler yaşanmış, ilerleyen dönemlerde enflasyon ve döviz gibi kimi makroekonomik değişkenlerde sıradan olmayan dalgalanmalar yaşanmıştır. Şüphesiz bunun içsel nedenleri de olabilir; kötü yönetim gibi… Ancak son iki yılda yaşananlardan da bağımsızdır diyemeyiz. Zira dünya ekonomisi ve siyasetinde dominant olan bu güçlerin ellerinde farklı zamanlarda kullanabilecekleri ve bir tehdit olarak kullandıkları onlarca opsiyon var. Bir başka deyişle aslında ahtapot çok daha büyük… Biz sadece Türkiye’deki ayağına ilişkin bir kırpma yaptık…

 

Muharebenin kazanıldığı doğrudur, ancak savaş henüz bitmemiştir. Muharebenin kazanılması savaşın kazanıldığı anlamına gelmez. Bunu iki örnekle somutlaştırmak isterim. Bunlardan birincisi Çanakkale… Çanakkale’yi de kazandık, Kutül-Amareyi de… Yani muharebeyi kazandık ama I. Dünya Savaşını kaybettik. İkincisi; İkinci Dünya Savaşında Fransa’nın durumu ile ilgili… Zira Almanya birkaç ayda Paris’e girdi ve işbirlikçi bir hükümet kurdu. Ancak De Gaulle’nin (Dö Gol) önderliğindeki Fransız vatanseverler ülkeyi terk etmek zorunda kalsa da mücadeleyi terk etmedi ve Savaşı kazandı. De Gaulle’ün bu mücadeledeki sloganı şu idi; “Ey Fransız halkı, biz savaşı değil, muharebeyi kaybettik…”

 

Küresel ahtapotun bir tanesi kredi derecelendirme kuruluşlarıdır. Sivil görünümlü bu kuruluşlar büyük ahtapotun önemli kollarından birisidir. Tek başına dünya ekonomisinin 20 kadarını temsil eden Amerika, bir o kadar Avrupa Birliği, daireyi genişlettiğimizde dünya ekonomisinin 90’ını Dünya Ticaret Örgütü vasıtasıyla kontrol eden Amerika, kendi aldığı kararları dünyaya dayatmakta bir beis görmüyor. Örneğin İran’a ambargo kararı alıyor ve herkesin buna uymasını istiyor (emrediyor). Zira demek istiyor ki; petrol ülkesi bile olsanız, kararıma uymazsanız hepinizi Venezuella’dan beter ederim. Amerika kredi derecelendirme kurumları vasıtasıyla ilgili ülkelere ve bu ülke ile ilgili planları olanlara şunu söylüyor gerçekte; “eğer bu ülkeye yatırım yapılamaz kararı vermişsem planlarını gözden geçir… Karşında ben varım…” ABD geçmişte üstü örtülü yaptığı bu tehdidini artık gizleme gereği de hmiyor. Trump ABD’nin kaba gücünü açıktan kullanma gibi bir küstahlığı kendisinde görüyor. En son bu küstahlık hakkını Brejnev görmüştü kendisinde, ama ülkesi SSCB’nin dağılmasını göremedi.

 

Batılılar realisttir. Bükemediği eli öpmekte ya da menfaati öyle gerektiriyorsa sizin ağzınıza bir parmak bal çalmakta bir beis görmez. Halkı da sorun etmez bunu… Şimdilerde Amerika Mümbiç konusunda, F-35’ler konusunda veya FETÖ konusunda çeşitli işbirliklerine gidebileceğinin mesajını veriyor. Kimbilir belki de işbirlikçisini bize teslim eder. Nitekim zamanının geldiğini düşündüğünde APO’yu teslim etmedi mi… Bu konularda çok dikkatli olmak gereklidir. Elbette burada Türkiye kaybedecek demek istemiyorum. Kaybetmeyecek de inşallah... Cumhurbaşkanının yeni dönemde devlet iradesi olarak verdiği en önemli mesajlardan birisi de; “sahadaki kazanımlarınızı masada kaybetmeyeceğimiz” hususudur. Tabii en önemlisi; zaferin sahibinin farkında olmak… Zaferi kendinize mal etmeye kalkarsanız; ahtapotların sarıp sarmaladığı dünyada mücadeleyi kazanma şansınız yok…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve bugun15.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.