İki önceki yazımızdan devam…
İsrail'in parlamentosunun adını biliyorsunuzdur: Kneset... Peki ‘kneset’in ne olduğunu biliyor musunuz? Yahudiliğin kutsal kitaplarından birisi olan Talmud'ta, geçen Yahudi ibadethanesinin adı... Tesadüf değil yani... Gerçi İsrail Yahudi devleti olmaktan ziyade Siyonist bir devlet, yani bize eklemlenmeye çalışılan DAEŞ gibi ırkçı bir devlet ve bu yüzden Yahudilerin bir kısmı İsrail’e karşı ama milletin kültürüne dair olanları işitince kimyası değişen ‘Beyaz Türkler’ için bir anlamı olur mu bilemiyorum.
Hani Müslümanlar terörist ya (!); Müslüman olmayanlar, aslında Hristiyan ve Yahudiler ya da Budistler teröre karşılar (!...). Biz hepimiz de karşıyız öyle değil mi? Değil bence... Teröre karşı olduğu iddiasıyla ortalıklarda dolaşanlar aslında Müslümanlara karşılar... Gayet haklı da gerekçeleri var; kendi elleriyle piyasaya sürdükleri… DAEŞ, FETÖ gibi… Eğer terör suçsuz insanları öldürmekse, elbette öyledir, bu teröre karşı olanlar önce "yüzyıllardır" "suçsuz insanları" öldürenlere karşı dursunlar da görelim... O terörist dediklerinizin çoğu işte bu "büyük teröriste" "karşı duranlar..." Bu bakış açısı İsrail'i devlet, Hamas’ı terörist kabul eden anlayışın ta kendisidir.
DAEŞ mi dediniz… "...insanların kafasını kesen, vahşice yakanlar, Yahudi ya da Hristiyan değil, bu örgütteki Müslümanlar" öyle mi... DAEŞ’in temsil ettiği faşizm yani… Öyle tabi... Buradaki en absürt soru; ‘ne var yani DAEŞ Müslüman değil mi…” olur. Eğer böyle düşünüyorsanız olayı hiç mi hiç anlayamamışsınız, tam da sizden istenen rolü oynuyorsunuz demektir.
İnsan öldürme av partilerine çıkan, öldürdükleri insanların kesik başlarından posta pulu, kafa derilerinden koleksiyon yapan, dünyanın her neresinde bir savaş-yıkım varsa geri planında olan, silah satmak için savaş çıkaran büyük teröristi göremiyorsanız, küçüğüne terörist demenin ancak aptallıkla ilişkisi olabilir.
Lise yıllarında bir hocam anlatmıştı; İstanbul’da tanıdığım bir Yahudi esnaf her gün kapısına gelen gazeteyi poşetinden çıkarıp ambalaj malzemesi olarak kullanıyor diye... Neden böyle yaptığını sorduğunda ise verdiği cevap daha ilginçti; "amacım gazete okumak değil destek olmak..." Yoksa aradan geçen iki bin küsur yıl sonra dünyaya dağılmış, üstelik sürülmüş, horlanmış bir millet İsrail’i yeniden kurabilir miydi? İnanç işte bu… Ya da yüz küsur yıldır elimizden almaya çalıştıkları-horlanan şey…
Dikkat ediyor musunuz, Yahudiler hiç bir zaman bir bütün olarak tek bir tarafta durmazlar. Tabi görüntüde… Oysa her birinin nihai amacı aynıdır; önce İsrail’i kurmak, sonra güçlendirmek ve yaşatmak… Örneğin ABD'de kimisi demokrat partiyi, kimisi de Cumhuriyetçi partiyi destekler. Her ikisi içerisinde de etkili politika üretecek adamları vardır. Bu aslında aralarındaki ayrılıktan kaynaklanmaz. Tam tersine birlikten kaynaklanır. Zira her durumda da iktidardadırlar.
Yahudiler hak dinlerin ilkine sahip, süreç içerisinde pek çok ayırımcılığa uğramış, kendilerine bir türlü vatan edinememişlerdir. Filistin'den çıkarılan Yahudilerin İsrail'den önceki en son devleti iki bin küsur yıl önce idi (farklı görüşler vardır). Yahudiler bu süre zarfında her ülkede azınlık statüsünde idiler. Bugün kabaca 18-20 milyon kadar olan Yahudilerin 8-9 milyon kadarı İsrail'de, altı milyon kadarı ABD'de ve geri kalan kısmı ise dünyanın pek çok ülkesinde dağınık bir şekilde yaşamaktadır. Ama her birinin İsrail'le gönül ve ekonomik bağı devam etmekte, önemli ölçüde bu ülkeye doğru bir Yahudi göçü akını yaşanmaktadır. Özellikle Doğu Bloku'nun çökmesiyle nüfusu ikiye katlanmıştır.
Yahudiler bütün sürgün yılları boyunca ve o kadar dağılmışlıklarına rağmen hiç bir zaman bu azınlık psikolojisinden hareketle kültürlerini terk etmemişlerdir. Bir başka deyişle Yahudiler azınlık olmalarının getirdiği zorluklara binlerce yıl dayanmışlar ve kültürlerini muhafaza ederek nesilden nesile aktarmışlar, çoğunluğun doğruları bağlamamıştır onları… Dillerini, İbraniceyi, böyle muhafaza etmişlerdir mesela… Aradan geçen onca seneye rağmen muhafaza etmişlerdir.
Hali hazırda da teokratik bir devlet olan İsrail, İsrail olmasını ve Yahudi kalmasını işte bu anlayışına borçludur, batıdan ithal ettiği değerlere değil... Bilmem sizin için bir anlamı var mı?