Prof. Dr. Kamil GÜNGÖR
Köşe Yazarı
Prof. Dr. Kamil GÜNGÖR
 

DAEŞ…

DAEŞ, DEAŞ ya da IŞİD şeklinde kullanılan örgütün aslında orijinal Arapça kısaltması DAİŞ (ed-Devlet'ül İslâmiyye fi'l Irak ve'ş Şam) İngilizce kısaltması da ISIS (the Islamic State of Iraq and al-Sham) Türkçe açılımı da Irak Şam İslam Devleti… Batı kaynaklarında kısaca IS (Islamic State) olarak da kullanılıyor. Türkiye’de önce IŞİD olarak yaygınlaşan kavram Cumhurbaşkanının da uyarması ile yukarıdaki şekilde kullanılmaya başlandı. Muhtemelen ‘İslam Devleti’ gibi temiz bir kavramın halk nezdinde kirlenmesini istememiştir. Galat olsa da bu kullanımı daha iyi oldu. Biz de bu yazıda DAEŞ adını kullandık.   Birkaç yıl öncesine kadar kimsenin adını duymadığı, dabbetül-arz gibi zuhur eden örgüt, bir anda dünyayı tehdit eder hale geldi. Elbette dabbtül-arz filan değil... Aslında geniş kamuoyunca bir türlü anlaşılamayan DAEŞ, ABD'nin türettiği bir laboratuvar canavarıdır. Bilim kurgu filmlerine konu olur bilirsiniz bunlar... Bazen bir robot üretilir bazı hedefleri kontrol için, ama robot kontrolden çıkar ve önüne gelen neredeyse her şeyi yok eder. Ama sonunda canavar robotun hassas tarafı keşfedilir ve ağır bedeller ödendikten sonra üstesinden gelinir. DAEŞ böyle bir şey... ABD'nin peydah ettiği bir canavar... Neredeyse önüne gelen her şeyi yok ediyor. Terminatörvari yedi canlı...   ABD Türkiye’yi geçmişte olduğu gibi kendi politikalarının aracı yapmak için çok çaba sarfetti ama Türkiye’ye bunu kabul ettiremeyince DAEŞ’i ve PYD’yi sınıra dayadı. Bir aşamadan sonra Türkiye ABD politikalarına alet olmadan sınır güvenliğini garanti altına alma adına Suriye’ye sınırlı bir müdahalede bulundu. ABD bundan rahatsız elbette… Zira geçmişte olduğu gibi Türkiye’nin ABD politikalarına endeksli olması için yaptığı baskı sonuç vermeyince işi darbeye kadar götürdü. Elli kere inkâr etsin, ortalıkta ona inana kimse yok. Ters tepince, hamle sırası Türkiye’ye geldi ve inisiyatifini kullandı. Irakla birlikte düşünüldüğünde 1200 km'den fazla bir alandan bahsediyoruz. Türkiye'nin buna bigâne kalması beklenemez tabii ki… Kabul etmek gerekir ki Türkiye bu konuda son derece dikkatli adım atıyor. Geçmişte endişe etmedim değil ama, bugün dolduruşa ve tahrike gelmediğinden eminim.   ABD Irak operasyonundan epeyce ders aldı. Kuyruğu dik ayrıldı gibi gözükse de, esasen bu sadece görüntüden ibaret... Aklı uzağa ermeyen oğul Bush'un Neo-Conlarla işbirliği hem kendi ülkesi hem de bölge için felaket getirdi. Obama daha akıllı bir siyasetle ABD ordusunu-kara birliklerini bölgeden çekti, ama bu sadece Bush'un pisliklerini temizlemeye yaradı. Neo-Conların da politik etkinliğine son verdiler. Politika değişikliğine gitti bir başka deyişle... Aslında Obama’nın bizzat kendisi bir politika değişikliği… Zira ABD derin aklı dünyada bozulan imajını düzeltmek için ismi içerisinde ‘Hüseyin’ olan bir siyahiyi Başkan yaptı. Perde gerisindeki başkan aslında Biden… Obama Irak tecrübesinden de hareketle ABD askerinin hiç bir koşulda yabancı ülke toprağına ayak basmayacağı, bunun yerine bölgedeki müttefiklerle işbirliği yapacağı bir politika geliştirdi. Bu politikanın bize karşı kullandığı gayri meşru çocuğu ise PYD…   ABD Irak’tan çekildikten sonra bölgede etkinliğini artıran İran ve te'dip edilmesi gereken bir Maliki vardı. Musul işgal edilince İran’ın bölgedeki eli Maliki gönderildi. Kurt politikaların ustası İran’ı da ikna ettiler. Zira bölgedeki politikalar şimdilik aynı hedefe dönük… ABD, bir taraftan DAEŞ’le mücadele ediyor gözükürken, Suriye’de kendi hedeflerine yönlendirmek için bir taraftan da DAEŞ'i sınırımıza dayadı. Kimse bunu yadırgamasın. ABD bunu hep yapmıştır. Sonradan yok etmek için girdiği Afganistan’da TALİBAN yönetimini ilk tanıyan iki ülkeden birisi ABD idi (diğeri Pakistan).   ABD, 2001'deki ikiz kule saldırılarından sonra, kurulan yeni dünya düzeninin tek hakimi olmak üzere, hayati menfaatlerinin olduğu Ortadoğu’daki çıkarlarını devam ettirmek için, kendisine tehdit olarak gördüğü "köktendincileri" "temizlemek" üzere küresel bir operasyon başlatmıştı hatırlarsanız... Bu amaçla işgal ettiği iki ülkeyi züccaciye dükkânına girmiş fil misali, darma-duman etti. Geride etkisi yıllar sürecek ve enkaz kelimesiyle açıklanamayacak travmalar bıraktı. Bu travma sadece işgal ettiği yerler değil, kendi askerleri için de söz konusu idi. Zira, sendrom denen psiko-sosyolojik hastalık ABD ordusunun geçmişten günümüze en büyük sorunlarından birisi…   DAEŞ, belki de farkında olmadan bir şeye daha hizmet ediyor. Zira DAEŞ’in güçlendirilmesi, İslam devleti adı altında gerçekten de bir devletin sahip olabileceği imkânlarla donatılması ile ABD, stratejik düşmanı olarak gördüğü bütün "köktendincileri" bu bölgede topluyor. Kimbilir, belki de ABD dünyanın sağında solunda gerilettiği bu grupları topluca imha etmenin hesabını yapıyordur. Bu küresel tuzağı görmek son derece önemli…   Ben her şeye rağmen Cumhurbaşkanı ve hükümete güvenmek istiyorum. Onların sağduyulu, basiretli ve ferasetli olduğu kanaatindeyim. Şimdiye kadar içerdeki ve dışardaki işbirlikçilerle kelle koltukta mücadele ettiler. Bu tehlikeden de ABD'nin maşası olmadan yüzünün akıyla çıkacağına inanıyorum. Kimbilir belki de Türkiye ABD'yi kullanıyordur. Vesselam...
Ekleme Tarihi: 03 Ekim 2016 - Pazartesi
Prof. Dr. Kamil GÜNGÖR

DAEŞ…

DAEŞ, DEAŞ ya da IŞİD şeklinde kullanılan örgütün aslında orijinal Arapça kısaltması DAİŞ (ed-Devlet'ül İslâmiyye fi'l Irak ve'ş Şam) İngilizce kısaltması da ISIS (the Islamic State of Iraq and al-Sham) Türkçe açılımı da Irak Şam İslam Devleti… Batı kaynaklarında kısaca IS (Islamic State) olarak da kullanılıyor. Türkiye’de önce IŞİD olarak yaygınlaşan kavram Cumhurbaşkanının da uyarması ile yukarıdaki şekilde kullanılmaya başlandı. Muhtemelen ‘İslam Devleti’ gibi temiz bir kavramın halk nezdinde kirlenmesini istememiştir. Galat olsa da bu kullanımı daha iyi oldu. Biz de bu yazıda DAEŞ adını kullandık.

 

Birkaç yıl öncesine kadar kimsenin adını duymadığı, dabbetül-arz gibi zuhur eden örgüt, bir anda dünyayı tehdit eder hale geldi. Elbette dabbtül-arz filan değil... Aslında geniş kamuoyunca bir türlü anlaşılamayan DAEŞ, ABD'nin türettiği bir laboratuvar canavarıdır. Bilim kurgu filmlerine konu olur bilirsiniz bunlar... Bazen bir robot üretilir bazı hedefleri kontrol için, ama robot kontrolden çıkar ve önüne gelen neredeyse her şeyi yok eder. Ama sonunda canavar robotun hassas tarafı keşfedilir ve ağır bedeller ödendikten sonra üstesinden gelinir. DAEŞ böyle bir şey... ABD'nin peydah ettiği bir canavar... Neredeyse önüne gelen her şeyi yok ediyor. Terminatörvari yedi canlı...

 

ABD Türkiye’yi geçmişte olduğu gibi kendi politikalarının aracı yapmak için çok çaba sarfetti ama Türkiye’ye bunu kabul ettiremeyince DAEŞ’i ve PYD’yi sınıra dayadı. Bir aşamadan sonra Türkiye ABD politikalarına alet olmadan sınır güvenliğini garanti altına alma adına Suriye’ye sınırlı bir müdahalede bulundu. ABD bundan rahatsız elbette… Zira geçmişte olduğu gibi Türkiye’nin ABD politikalarına endeksli olması için yaptığı baskı sonuç vermeyince işi darbeye kadar götürdü. Elli kere inkâr etsin, ortalıkta ona inana kimse yok. Ters tepince, hamle sırası Türkiye’ye geldi ve inisiyatifini kullandı. Irakla birlikte düşünüldüğünde 1200 km'den fazla bir alandan bahsediyoruz. Türkiye'nin buna bigâne kalması beklenemez tabii ki… Kabul etmek gerekir ki Türkiye bu konuda son derece dikkatli adım atıyor. Geçmişte endişe etmedim değil ama, bugün dolduruşa ve tahrike gelmediğinden eminim.

 

ABD Irak operasyonundan epeyce ders aldı. Kuyruğu dik ayrıldı gibi gözükse de, esasen bu sadece görüntüden ibaret... Aklı uzağa ermeyen oğul Bush'un Neo-Conlarla işbirliği hem kendi ülkesi hem de bölge için felaket getirdi. Obama daha akıllı bir siyasetle ABD ordusunu-kara birliklerini bölgeden çekti, ama bu sadece Bush'un pisliklerini temizlemeye yaradı. Neo-Conların da politik etkinliğine son verdiler. Politika değişikliğine gitti bir başka deyişle... Aslında Obama’nın bizzat kendisi bir politika değişikliği… Zira ABD derin aklı dünyada bozulan imajını düzeltmek için ismi içerisinde ‘Hüseyin’ olan bir siyahiyi Başkan yaptı. Perde gerisindeki başkan aslında Biden… Obama Irak tecrübesinden de hareketle ABD askerinin hiç bir koşulda yabancı ülke toprağına ayak basmayacağı, bunun yerine bölgedeki müttefiklerle işbirliği yapacağı bir politika geliştirdi. Bu politikanın bize karşı kullandığı gayri meşru çocuğu ise PYD…

 

ABD Irak’tan çekildikten sonra bölgede etkinliğini artıran İran ve te'dip edilmesi gereken bir Maliki vardı. Musul işgal edilince İran’ın bölgedeki eli Maliki gönderildi. Kurt politikaların ustası İran’ı da ikna ettiler. Zira bölgedeki politikalar şimdilik aynı hedefe dönük… ABD, bir taraftan DAEŞ’le mücadele ediyor gözükürken, Suriye’de kendi hedeflerine yönlendirmek için bir taraftan da DAEŞ'i sınırımıza dayadı. Kimse bunu yadırgamasın. ABD bunu hep yapmıştır. Sonradan yok etmek için girdiği Afganistan’da TALİBAN yönetimini ilk tanıyan iki ülkeden birisi ABD idi (diğeri Pakistan).

 

ABD, 2001'deki ikiz kule saldırılarından sonra, kurulan yeni dünya düzeninin tek hakimi olmak üzere, hayati menfaatlerinin olduğu Ortadoğu’daki çıkarlarını devam ettirmek için, kendisine tehdit olarak gördüğü "köktendincileri" "temizlemek" üzere küresel bir operasyon başlatmıştı hatırlarsanız... Bu amaçla işgal ettiği iki ülkeyi züccaciye dükkânına girmiş fil misali, darma-duman etti. Geride etkisi yıllar sürecek ve enkaz kelimesiyle açıklanamayacak travmalar bıraktı. Bu travma sadece işgal ettiği yerler değil, kendi askerleri için de söz konusu idi. Zira, sendrom denen psiko-sosyolojik hastalık ABD ordusunun geçmişten günümüze en büyük sorunlarından birisi…

 

DAEŞ, belki de farkında olmadan bir şeye daha hizmet ediyor. Zira DAEŞ’in güçlendirilmesi, İslam devleti adı altında gerçekten de bir devletin sahip olabileceği imkânlarla donatılması ile ABD, stratejik düşmanı olarak gördüğü bütün "köktendincileri" bu bölgede topluyor. Kimbilir, belki de ABD dünyanın sağında solunda gerilettiği bu grupları topluca imha etmenin hesabını yapıyordur. Bu küresel tuzağı görmek son derece önemli…

 

Ben her şeye rağmen Cumhurbaşkanı ve hükümete güvenmek istiyorum. Onların sağduyulu, basiretli ve ferasetli olduğu kanaatindeyim. Şimdiye kadar içerdeki ve dışardaki işbirlikçilerle kelle koltukta mücadele ettiler. Bu tehlikeden de ABD'nin maşası olmadan yüzünün akıyla çıkacağına inanıyorum. Kimbilir belki de Türkiye ABD'yi kullanıyordur. Vesselam...

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve bugun15.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.