Prof. Dr. Kamil GÜNGÖR
Köşe Yazarı
Prof. Dr. Kamil GÜNGÖR
 

DIŞ GÜÇLER

Aydınlarımız (!) sürekli demokrasinin fazilet ve erdemlerinden bahsederler. Seküler aydınlarımızdan filan bahsetmiyorum... Bahsettiklerim, bir şekilde kendisini muhafazakârlıkla ya da dinle, daha açıkçası İslam’la ilişkilendirmiş olanlar... Adeta kraldan çok kralcılar… Konuştukları şeyin örneğin toplum değerlerine, örneğin devletin sırlarına, örneğin ahlaka-adaba, vicdana, hakka-hukuka dokunması gibi bir kaygıları olmaz. Ağızlarından tükürükler fışkırarak ağız dolusu küfretmek onların doğal (!) hakkı… Kompleksi bastırmak böyle bir şey olsa gerek… Ön kabullerinin-müzmin muhalifliklerinin kendilerine böyle bir hak verdiği vehimi içerisindeler…   Efendim demokrasi esneklik sağlarmış... Ya da ‘diktatörler nedense sürekli dış güçleri suçlarlarmış...’ Esneklik dediği şey küfretme özgürlüğü... Dış güçler dediği şey de, yılmaz bekçiliğini yaptığı kendi sahipleri… Sorsan burnundan kıl aldırmaz… O kadar angaje yani… Her nedense bunların çoğu da gazeteci ya da akademisyen… Bir şekilde mürekkep yalamışlıkları-yutmuşlukları, yani ruhlarının zehirlenmişlikleri-kirlenmişlikleri var yani… Konuşma (küfretme) özgürlüğüne de en fazla onlar sahip nitekim... Öyle ya özgür basın-düşünce nasıl susturulabilir... Nitekim Can Dündar denen adam gazetecilik başarısı (!) göstermemiş miydi… Apar-topar tıktılar hapse… O da sahiplerine sığındı doğal olarak… Bre gafil!... Alman a‘Jan'ı, “karanlık ‘oda'k” Rusya'da Çin'de yapabilir mi bütün bunları… Ama onlar diktatör değil mi...   Sayın özgür(!) arkadaşım... Onların diktatör olduğu doğru... Ama kime karşı diktatör biliyor musun… Ülkesinde 'dış güçlere' ajanlık yapanlara... Üstelik gönüllü, hatta kurşun asker bir şekilde… Kimbilir belki de paralı… Çin demokrasi diye onların suyuna gitseydi 80’li yılların sonunda, Çin diye bir şey kalırdı mıydı... Kendisince gereğini yaptı ve bugün Amerika’nın karşısına devasa bir güç olarak çıktı. Ayrıca Ukrayna prim verdi de ne oldu sanki... Ya da Gürcistan... SSCB'yi Yeltsin eliyle dağıtmadılar mı... Allah’tan farkına vardı da, yerine önerdiği Putin içerde dışarda bütün işbirlikçilerin canına okudu. Peki, Putin ülkesi için kötülük mü etmiş bu durumda... Nitekim gayeten de diktatörceydi eylemleri… İşbirlikçi basını da kapattı.   Hadi bunları göremiyorsun diyelim yaşadığın ülkeden de mi bihabersin... Sayısını bile unuttuğumuz kez seçim kazanmış, onların bu ülkeye dair nice oyunları varsa bozanları da kendi adamları vasıtasıyla darbeyle indirmek istemediler mi... Hala anlamadıysan açıklayayım; 15 Temmuz ve Recep Tayyip Erdoğan’dan bahsediyorum. Ya da kendilerine ram olduğu, hizmet etiği müddetçe dilsiz şeytana dönmüyorlar mı bunlar... Mısır ne, Suud ne, BAE ne...   En ahmakçası da (ahmaklık tedavisi olmayan bir hastalık) buradan Çin'e, Sovyetlere, diktatörlüğe prim verilmiş olduğunu düşünmen... Şükürler olsun dostumu da tanıyorum, düşmanımı da... Üstelik seni de tanıyorum. Onlar dış düşman sen iç işbirlikçi... Hain değilsen bile gafilsin... Senin onların ağzıyla önümüze koyduğun diktatör de onların şimdiye kadarki bütün oyunlarının önündeki engel...   Hadi kişisel antipatin var diyelim… Fatih'in İstanbul’un fethi esnasında padişah olmasının Fatih için hiç mi önemi yok... Fatih bilmiyor muydu fethin kendisinden olmadığını... Bütün herşeyin sahnede gözükenlerin ibaret olduğunu mu sanıyorsun... İnsanın neye gücü yeter ki... Daha canlı mı olup olmadığı bile bilinmeyen mikroskobik bir varlıktan fellik fellik kaçarken mi başaracak bunları... Böyle düşündüğü(n) gün bitmiştir her şey zaten...   Önce savaş çıkarıp silah satmak, arkasından da yıkılan ülkeyi yeniden kalkındırmak (!) için ihale alma yarışına girmekte hiçbir beis yoktur onlar için... Yıkılan ülkenin başka çaresi de yoktur haddi zatında… Bir yüz yılda belini doğrultamaz… Yüz yıl sonra nesiller değişmiş olacağından kurulan sıkı ilişkilerin de etkisiyle geçmişteki olanlar unutulur gidilir. Tarih kitapları da onlar tarafından yazılır zaten… Yüz yıl sonra yine de kurulu düzeni sorgulamak isteyen birileri olursa yedi düvel karşısına dikilir. Şimdilerde Türkiye’nin yaşadığı sorun tam da budur… Küçük siyasi hesaplar peşinde koşuşturanlar buna zemin hazırlıyor. Bu hesapların küçüklüğü ve oyunun büyüklüğü kimilerince anlaşıldı şükürler olsun... Bu yüzden neredeyse 20 yıldır kuduruyorlar.   Daha neye-nereye tosladığınızın farkında bile değilsiniz... Kin sizi öylesine kör etmiş ki; sizin kökünüzü kazımaya yemin etmiş işbirlikçilerle iş tutmaktan geri durmuyorsunuz. Katilinize aşıksınız yani... Burnunun dibindeki düşmanı görmeyen memleket mi yönetebilir... Siz kim memleket yönetmek kim... Ayrıca kim verir size memleket yönetimini... İşbirlikçileriniz mi... İşleri bittiğinde sifonu çekti mi gönderirler sizi hakettiğiniz yere...   Bir de kızılcık sopasını hakedenler var tabii... Kendisine verilen emaneti, kendi menfaatine yontanlar onlar... Bizimle işbirliği yapmıyorsun diye adam harcayanlar, karşılarında el pençe divan durulmasını isteyenler... Hepiniz bu kategoridesiniz... Milletvekili, bakan, belediye başkanı ya da bürokrat olmanızın hiç bir önemi yok... Sonrası yaşanmadan anlaşılmayacak anlaşılan...   (Hakiki mü'min) "Ebu Zerr el-Gıfari Hazretlerinin günümüzdeki takipçisidir. İktidar nimetinin ve kariyer hedefinin peşinde olmayı elinin tersiyle iterek, gerektiğinde ‘bir büyük yalnızlığı' asctercih ederek, hakikatin takipçisi olmayı kendisine rehber edinmiştir" (tırnak içi alıntıdır)
Ekleme Tarihi: 06 Nisan 2020 - Pazartesi
Prof. Dr. Kamil GÜNGÖR

DIŞ GÜÇLER

Aydınlarımız (!) sürekli demokrasinin fazilet ve erdemlerinden bahsederler. Seküler aydınlarımızdan filan bahsetmiyorum... Bahsettiklerim, bir şekilde kendisini muhafazakârlıkla ya da dinle, daha açıkçası İslam’la ilişkilendirmiş olanlar... Adeta kraldan çok kralcılar… Konuştukları şeyin örneğin toplum değerlerine, örneğin devletin sırlarına, örneğin ahlaka-adaba, vicdana, hakka-hukuka dokunması gibi bir kaygıları olmaz. Ağızlarından tükürükler fışkırarak ağız dolusu küfretmek onların doğal (!) hakkı… Kompleksi bastırmak böyle bir şey olsa gerek… Ön kabullerinin-müzmin muhalifliklerinin kendilerine böyle bir hak verdiği vehimi içerisindeler…

 

Efendim demokrasi esneklik sağlarmış... Ya da ‘diktatörler nedense sürekli dış güçleri suçlarlarmış...’ Esneklik dediği şey küfretme özgürlüğü... Dış güçler dediği şey de, yılmaz bekçiliğini yaptığı kendi sahipleri… Sorsan burnundan kıl aldırmaz… O kadar angaje yani… Her nedense bunların çoğu da gazeteci ya da akademisyen… Bir şekilde mürekkep yalamışlıkları-yutmuşlukları, yani ruhlarının zehirlenmişlikleri-kirlenmişlikleri var yani… Konuşma (küfretme) özgürlüğüne de en fazla onlar sahip nitekim... Öyle ya özgür basın-düşünce nasıl susturulabilir... Nitekim Can Dündar denen adam gazetecilik başarısı (!) göstermemiş miydi… Apar-topar tıktılar hapse… O da sahiplerine sığındı doğal olarak… Bre gafil!... Alman a‘Jan'ı, “karanlık ‘oda'k” Rusya'da Çin'de yapabilir mi bütün bunları… Ama onlar diktatör değil mi...

 

Sayın özgür(!) arkadaşım... Onların diktatör olduğu doğru... Ama kime karşı diktatör biliyor musun… Ülkesinde 'dış güçlere' ajanlık yapanlara... Üstelik gönüllü, hatta kurşun asker bir şekilde… Kimbilir belki de paralı… Çin demokrasi diye onların suyuna gitseydi 80’li yılların sonunda, Çin diye bir şey kalırdı mıydı... Kendisince gereğini yaptı ve bugün Amerika’nın karşısına devasa bir güç olarak çıktı. Ayrıca Ukrayna prim verdi de ne oldu sanki... Ya da Gürcistan... SSCB'yi Yeltsin eliyle dağıtmadılar mı... Allah’tan farkına vardı da, yerine önerdiği Putin içerde dışarda bütün işbirlikçilerin canına okudu. Peki, Putin ülkesi için kötülük mü etmiş bu durumda... Nitekim gayeten de diktatörceydi eylemleri… İşbirlikçi basını da kapattı.

 

Hadi bunları göremiyorsun diyelim yaşadığın ülkeden de mi bihabersin... Sayısını bile unuttuğumuz kez seçim kazanmış, onların bu ülkeye dair nice oyunları varsa bozanları da kendi adamları vasıtasıyla darbeyle indirmek istemediler mi... Hala anlamadıysan açıklayayım; 15 Temmuz ve Recep Tayyip Erdoğan’dan bahsediyorum. Ya da kendilerine ram olduğu, hizmet etiği müddetçe dilsiz şeytana dönmüyorlar mı bunlar... Mısır ne, Suud ne, BAE ne...

 

En ahmakçası da (ahmaklık tedavisi olmayan bir hastalık) buradan Çin'e, Sovyetlere, diktatörlüğe prim verilmiş olduğunu düşünmen... Şükürler olsun dostumu da tanıyorum, düşmanımı da... Üstelik seni de tanıyorum. Onlar dış düşman sen iç işbirlikçi... Hain değilsen bile gafilsin... Senin onların ağzıyla önümüze koyduğun diktatör de onların şimdiye kadarki bütün oyunlarının önündeki engel...

 

Hadi kişisel antipatin var diyelim… Fatih'in İstanbul’un fethi esnasında padişah olmasının Fatih için hiç mi önemi yok... Fatih bilmiyor muydu fethin kendisinden olmadığını... Bütün herşeyin sahnede gözükenlerin ibaret olduğunu mu sanıyorsun... İnsanın neye gücü yeter ki... Daha canlı mı olup olmadığı bile bilinmeyen mikroskobik bir varlıktan fellik fellik kaçarken mi başaracak bunları... Böyle düşündüğü(n) gün bitmiştir her şey zaten...

 

Önce savaş çıkarıp silah satmak, arkasından da yıkılan ülkeyi yeniden kalkındırmak (!) için ihale alma yarışına girmekte hiçbir beis yoktur onlar için... Yıkılan ülkenin başka çaresi de yoktur haddi zatında… Bir yüz yılda belini doğrultamaz… Yüz yıl sonra nesiller değişmiş olacağından kurulan sıkı ilişkilerin de etkisiyle geçmişteki olanlar unutulur gidilir. Tarih kitapları da onlar tarafından yazılır zaten… Yüz yıl sonra yine de kurulu düzeni sorgulamak isteyen birileri olursa yedi düvel karşısına dikilir. Şimdilerde Türkiye’nin yaşadığı sorun tam da budur… Küçük siyasi hesaplar peşinde koşuşturanlar buna zemin hazırlıyor. Bu hesapların küçüklüğü ve oyunun büyüklüğü kimilerince anlaşıldı şükürler olsun... Bu yüzden neredeyse 20 yıldır kuduruyorlar.

 

Daha neye-nereye tosladığınızın farkında bile değilsiniz... Kin sizi öylesine kör etmiş ki; sizin kökünüzü kazımaya yemin etmiş işbirlikçilerle iş tutmaktan geri durmuyorsunuz. Katilinize aşıksınız yani... Burnunun dibindeki düşmanı görmeyen memleket mi yönetebilir... Siz kim memleket yönetmek kim... Ayrıca kim verir size memleket yönetimini... İşbirlikçileriniz mi... İşleri bittiğinde sifonu çekti mi gönderirler sizi hakettiğiniz yere...

 

Bir de kızılcık sopasını hakedenler var tabii... Kendisine verilen emaneti, kendi menfaatine yontanlar onlar... Bizimle işbirliği yapmıyorsun diye adam harcayanlar, karşılarında el pençe divan durulmasını isteyenler... Hepiniz bu kategoridesiniz... Milletvekili, bakan, belediye başkanı ya da bürokrat olmanızın hiç bir önemi yok... Sonrası yaşanmadan anlaşılmayacak anlaşılan...

 

(Hakiki mü'min) "Ebu Zerr el-Gıfari Hazretlerinin günümüzdeki takipçisidir. İktidar nimetinin ve kariyer hedefinin peşinde olmayı elinin tersiyle iterek, gerektiğinde ‘bir büyük yalnızlığı' asctercih ederek, hakikatin takipçisi olmayı kendisine rehber edinmiştir" (tırnak içi alıntıdır)

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve bugun15.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.