Prof. Dr. Kamil GÜNGÖR
Köşe Yazarı
Prof. Dr. Kamil GÜNGÖR
 

ET ÜZERİNDE YAPILAN TAĞŞİŞLER

Aşağıdaki yazı Sabahattin Zaim Üniversitesi Gıda Mühendisliği ikinci sınıf öğrencisi olan kızım Veranur Güngör’ün hazırladığı bir ödevi için yaptığı değerlendirmesidir. Faydalı olacağını düşündüğüm için paylaşıyorum.   Not: Tağşiş (karıştırma); altın paranın içerisine bakır gibi değersiz maden katıp paranın değerini düşürme işlemidir. Osmanlı’nın gerileme döneminde sıklıkla müracaat edilmiştir. Tağşiş sadece bir para politikası olmayıp, tüketicinin farkına varamayacağı şekilde bir malın içine daha değersiz madde karıştırma şeklinde de olabilmektedir. Kanundaki tanımıyla, gıda maddelerinin ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemelerin, mevzuata veya izin verilen özelliklerine aykırı olarak üretilmesidir.   Şimdi o yazı…   Günümüzde hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde gıdalarda taklit ve tağşiş gibi etik dışı uygulamalar oldukça yaygındır. Bu etik dışı uygulamaların nedeni gıdaların maliyetini düşürmektir. Elbette ki asıl neden daha fazla para kazanma düşüncesidir. Zira tağşiş, acımasız rekabet ortamında ayakta kalmanın bir yolu olarak kullanılmaktadır. Bu da doğal olarak ürün kalitesini standart dışına çıkartmakta, standart dışı üretim ise kişi ve toplum sağlığını tehdit etmektedir.   Ana besin kaynaklarımızdan birisi olan et, değişik formlarda tüketicilerin beğenisine sunulmaktadır. Paketli olarak satılan et ve et ürünlerinde firma ismi ve markası bulunmak zorunda olduğundan tüketicilerin ilgili firma ve ürün içeriği hakkında gerekli bilgilere ulaşması ve ihtiyaç htiğinde şikâyete konu etmesi mümkündür. Ama kasaplarda olduğu gibi açıkta satılan etlerde etin güvenilirliğini ölçmek mümkün değildir. İnsanların bu hususları göz ardı etmeleri daha güvenilir olanı değil de ekonomik olanı tercih etmesine neden olmaktadır. Örneğin kimisi için etin inek eti mi yoksa domuz et mi olduğu ya da inek etinin içine domuz eti karıştırılıp karıştırılmadığı önemli olmayabilir. Bu konuda hassas olan kesim ise gıda güvenliği (helal sağlıklı gıda) konusunda yeterince bilinçli değildir veya konuyu nasıl araştıracakları hakkında bir fikirleri yoktur.   Sıradan bir tüketicinin etin kaynağını tespit etmesi zaten mümkün değildir. Veya hazır satılan kıymanın hangi hayvanın etinden hazırlandığını ya da sucuk gibi karışım ürünlerdeki bileşimi bilebilmesi söz konusu olamaz. Zira bu tespit ancak yüksek teknolojili gıda laboratuvarlarında ve uzman kişiler tarafından çeşitli analizlerle yapılabilir. Sattığı ürünün güvenilirliğinden emin olan üreticiler ise, bu konuda yetkili kurumlara başvurarak güvenilirliklerini belge alarak onaylatabilirler. Ancak bu işlem ürünün maliyetini etkilemekte, bu da fiyatlara yansımaktadır. Doğal olarak sertifikalı ürünler müşteriye daha yüksek fiyattan arz edilmektedir. Tüketicilerin eğilimi de ucuz olana dönük olduğu için kaliteli ürünün piyasada kalması güçleşmektedir.   Bir diğer önemli ölçüt ise etin saklama koşullarıdır. Zira et uygun koşullarda muhafaza edilmediği takdirde kolayca bakteri üretebilmekte ve insan sağlığına zararlı hale gelebilmektedir. Kıyma veya sucuk-sosis haline getirildiğinde bu hasarlar kamufle edilebildiğinden tüketicinin bunu tespit etmesi mümkün olamamaktadır. İnsanların ucuz olduğu için tercih ettiği fast food zincirlerinde kayda geçmiş birçok zehirlenme ve hastalık vakasının nedeni de budur. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı zaman zaman et ve diğer gıdalarda tağşiş yaptığı belirlenen firmaları açıklamaktadır. Birçok zaman dana-kuzu eti diye satılan ürünlerde kanatlı eti, sakatat veya tek tırnaklı (at, eşek) eti karıştırıldığı ortaya konmuştur.   Bu sorunun çözümünde yapılması gereken en önemli şey tüketicilerin daha fazla bilinçlenmelerini sağlamaktır. Ancak bu uzun vadeli bir çözüm önerisidir. Bilgilendirme broşürleri dağıtılması, afişler hazırlanması, konuyla ilgili kamu spotları hazırlanması bu amaçla kullanılabilir. Ayrıca bu tür haberlere medyada daha fazla yer verilmeli ve insanların konuya dikkatleri çekilmelidir. Günümüzde özellikle gençlerin sosyal medyaya ilgileri düşünüldüğünde, burada yapılabilecek çalışmalarla gençlerin daha dikkatli olması sağlanabilir. Yapılabilecek bir diğer şey ise devletin yem gibi girdi maliyetlerini sübvanse etmek suretiyle hayvan üretimini artırması olmalıdır. Bu hem ekonomik bakımdan hem de gıda güvenliği bakımından önemlidir. Üretimde tağşiş yapan firmaların kamuoyuna duyurulması yanında caydırıcı cezalara çarptırılması da gereklidir. Böylece yapılan etik dışı uygulamaların biraz olsun azalması sağlanabilir. Bir kez daha tekrarlamak gerekirse; bu sorunun çözümünde yapılması gereken en önemli şey tüketicilerin daha fazla bilinçlenmelerini sağlamaktır.
Ekleme Tarihi: 02 Ocak 2017 - Pazartesi
Prof. Dr. Kamil GÜNGÖR

ET ÜZERİNDE YAPILAN TAĞŞİŞLER

Aşağıdaki yazı Sabahattin Zaim Üniversitesi Gıda Mühendisliği ikinci sınıf öğrencisi olan kızım Veranur Güngör’ün hazırladığı bir ödevi için yaptığı değerlendirmesidir. Faydalı olacağını düşündüğüm için paylaşıyorum.

 

Not: Tağşiş (karıştırma); altın paranın içerisine bakır gibi değersiz maden katıp paranın değerini düşürme işlemidir. Osmanlı’nın gerileme döneminde sıklıkla müracaat edilmiştir. Tağşiş sadece bir para politikası olmayıp, tüketicinin farkına varamayacağı şekilde bir malın içine daha değersiz madde karıştırma şeklinde de olabilmektedir. Kanundaki tanımıyla, gıda maddelerinin ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemelerin, mevzuata veya izin verilen özelliklerine aykırı olarak üretilmesidir.

 

Şimdi o yazı…

 

Günümüzde hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde gıdalarda taklit ve tağşiş gibi etik dışı uygulamalar oldukça yaygındır. Bu etik dışı uygulamaların nedeni gıdaların maliyetini düşürmektir. Elbette ki asıl neden daha fazla para kazanma düşüncesidir. Zira tağşiş, acımasız rekabet ortamında ayakta kalmanın bir yolu olarak kullanılmaktadır. Bu da doğal olarak ürün kalitesini standart dışına çıkartmakta, standart dışı üretim ise kişi ve toplum sağlığını tehdit etmektedir.

 

Ana besin kaynaklarımızdan birisi olan et, değişik formlarda tüketicilerin beğenisine sunulmaktadır. Paketli olarak satılan et ve et ürünlerinde firma ismi ve markası bulunmak zorunda olduğundan tüketicilerin ilgili firma ve ürün içeriği hakkında gerekli bilgilere ulaşması ve ihtiyaç htiğinde şikâyete konu etmesi mümkündür. Ama kasaplarda olduğu gibi açıkta satılan etlerde etin güvenilirliğini ölçmek mümkün değildir. İnsanların bu hususları göz ardı etmeleri daha güvenilir olanı değil de ekonomik olanı tercih etmesine neden olmaktadır. Örneğin kimisi için etin inek eti mi yoksa domuz et mi olduğu ya da inek etinin içine domuz eti karıştırılıp karıştırılmadığı önemli olmayabilir. Bu konuda hassas olan kesim ise gıda güvenliği (helal sağlıklı gıda) konusunda yeterince bilinçli değildir veya konuyu nasıl araştıracakları hakkında bir fikirleri yoktur.

 

Sıradan bir tüketicinin etin kaynağını tespit etmesi zaten mümkün değildir. Veya hazır satılan kıymanın hangi hayvanın etinden hazırlandığını ya da sucuk gibi karışım ürünlerdeki bileşimi bilebilmesi söz konusu olamaz. Zira bu tespit ancak yüksek teknolojili gıda laboratuvarlarında ve uzman kişiler tarafından çeşitli analizlerle yapılabilir. Sattığı ürünün güvenilirliğinden emin olan üreticiler ise, bu konuda yetkili kurumlara başvurarak güvenilirliklerini belge alarak onaylatabilirler. Ancak bu işlem ürünün maliyetini etkilemekte, bu da fiyatlara yansımaktadır. Doğal olarak sertifikalı ürünler müşteriye daha yüksek fiyattan arz edilmektedir. Tüketicilerin eğilimi de ucuz olana dönük olduğu için kaliteli ürünün piyasada kalması güçleşmektedir.

 

Bir diğer önemli ölçüt ise etin saklama koşullarıdır. Zira et uygun koşullarda muhafaza edilmediği takdirde kolayca bakteri üretebilmekte ve insan sağlığına zararlı hale gelebilmektedir. Kıyma veya sucuk-sosis haline getirildiğinde bu hasarlar kamufle edilebildiğinden tüketicinin bunu tespit etmesi mümkün olamamaktadır. İnsanların ucuz olduğu için tercih ettiği fast food zincirlerinde kayda geçmiş birçok zehirlenme ve hastalık vakasının nedeni de budur. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı zaman zaman et ve diğer gıdalarda tağşiş yaptığı belirlenen firmaları açıklamaktadır. Birçok zaman dana-kuzu eti diye satılan ürünlerde kanatlı eti, sakatat veya tek tırnaklı (at, eşek) eti karıştırıldığı ortaya konmuştur.

 

Bu sorunun çözümünde yapılması gereken en önemli şey tüketicilerin daha fazla bilinçlenmelerini sağlamaktır. Ancak bu uzun vadeli bir çözüm önerisidir. Bilgilendirme broşürleri dağıtılması, afişler hazırlanması, konuyla ilgili kamu spotları hazırlanması bu amaçla kullanılabilir. Ayrıca bu tür haberlere medyada daha fazla yer verilmeli ve insanların konuya dikkatleri çekilmelidir. Günümüzde özellikle gençlerin sosyal medyaya ilgileri düşünüldüğünde, burada yapılabilecek çalışmalarla gençlerin daha dikkatli olması sağlanabilir. Yapılabilecek bir diğer şey ise devletin yem gibi girdi maliyetlerini sübvanse etmek suretiyle hayvan üretimini artırması olmalıdır. Bu hem ekonomik bakımdan hem de gıda güvenliği bakımından önemlidir. Üretimde tağşiş yapan firmaların kamuoyuna duyurulması yanında caydırıcı cezalara çarptırılması da gereklidir. Böylece yapılan etik dışı uygulamaların biraz olsun azalması sağlanabilir. Bir kez daha tekrarlamak gerekirse; bu sorunun çözümünde yapılması gereken en önemli şey tüketicilerin daha fazla bilinçlenmelerini sağlamaktır.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve bugun15.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.